Sinema dünyasının saygın etkinliği 66. Venedik Film Festivali, 20 yıl aradan sonra ilk kez bir İtalyan filmiyle, Guiseppe Tornatore'nin yönettiği 'Baaria'yla açılıyor. Fatih Akın'ın da yer aldığı yarışmada zombi filmi de var bilimkurgu da
Bir İtalyan gazetesi “66. Mostra’yı izlemek için sağlam mide lazım!” diye başlık atmış. İzleyeceğimiz filmlerin konularına göz atınca, şiddet, uyuşturucu, pedofili gibi insanoğlunun değişik hastalıklarının beyazperdeye yansıyacağı görülüyor. Önemli olan tüm bu sarmalların, insani gerçeğinin nasıl işlendiği. Hassas midelere, Venedik Film Festivali ne zaman tavsiye edilmişti ki?
Venedik’te bu yıl küçük/büyük kimi değişiklikler, yeni denge arayışları göze çarpıyor. Festivalin kaderini beş yıldır elinde tutan Marco Müller, sanat sinemasından taviz vermeden büyümeye, Amerikan sinemasını da en az Cannes’da olduğu kadar kendine bağlamaya kararlı. Sunulan film sayısında da ciddi bir artış var. 24 Altın Aslan adayının yarıştığı prestijli ana bölüm Venezia 66’da belirgin bir şişme yok belki ama, yarışma dışı programlanan filmlerin sayısı 20’yi bulmuş. Abel Ferrara, Steven Soderberg, Joe Dante gibi ustaların yanı sıra, Fruit Chang, Silvester Stallone ve Hana Makhmalbaf da Venedik’te yarışma dışı izlenecek yönetmenler arasında.
Sanat sineması örnekleriyle yeni denemelerin toplandığı ikinci yarışmalı bölüm Orizzonti (Ufuklar) de, aralarında Joe Dante, Alex Cox, Peter Greenaway gibi tanınmış adlarla birlikte toplam 25 filmden oluşan programıyla sanki ayrı bir festival oluşturuyor. Bir de toplu gösterileri, Akira Kurosawa’nın 100 yaşını kutlama etkinliğini, İtalyan sinema tarihinden kesitleri Yönetmenlerin Günleri ve Eleştirmenlerin Haftası gibi yan bölümleri de eklersek, her gün 12-13 film izlemek gerekecek!
Takvimde de bir kayma var. Açılış, bir haftalık gecikmeyle, yıllardır ilk kez eylül ayına sarkmış oluyor. Geçen yılın polemiklerini anımsayanlar, bunun Toronto Film Festivali’yle aynı zamana denk gelerek, rekabeti kızıştırma çabası olarak yorumluyorlar. Mostra’nın yöneticisi Marco Müller, özellikle Amerikan sinemasının yıldızlarını elinden kapan Toronto’yu geçen yıl sertçe eleştirmiş, Hollywood sinemasına, “Venedik’e gelmek istiyorsanız, ki gelmelisiniz, oyuncularınızı da buraya getireceksiniz!” mesajını vermişti. Toronto Festivali de bu yıl tarihini bir hafta sonraya kaydırınca, aslında takvimde bir değişiklik olmadı. Venedik’te yarışan filmlerin yarısını yine Toronto’da izleyeceğiz. Örneğin, Altın Aslan adayları arasında, bu kez İstanbul’da değil de Şanghay’da çektiği ‘Soul Kitchen’ ile ‘Türk sinemasının tek temsilcisi’ olmak durumunda kalan Fatih Akın da, geçen yıl Ferzan Özpetek’in yaptığı gibi Lido’dan Kanada’ya uçacaklar arasında... Sonuçta, hem Venedik’te hem de Toronto’da önlerine kırmızı halılar serilen yıldızlar, iki yolculuğu birden yapmak zorunda kalacaklar.
Lido’da festival sarayı
Aslında her iki festivalin de yeri ve işlevi çok farklı. Venedik ilk dünya gösterimini şart koşabilen bir festival; Toronto ise film satıcılarının gözdesi. Kavgaya ne gerek var? Ama ikisi de daha fazla güç peşindeler. Toronto’un dev festival sarayı projesi, ekonomik kriz nedeniyle gecikme yaşarken, Lido adasında yeni bir festival sarayı yapılması kararını geçen yıl çıkartan Marco Müller, başlayan inşaat çalışmarından, bu güz festivalin yaşamını zora sokuyor olsa da, çok mutlu...
Venedik’te ana jürinin başkanı Ang Lee, önerine gelen zengin programı değerlendirirken, en az Isabelle Huppert’in Cannes’da terlediği kadar ter dökeceğe benzer...
Altın Aslan’da türler arası yakınlaşmalar
Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümü bu yıl ilginç. Genelde büyük festivallerde göz ardı edilen zombi filmi de var, bilimkurgu da, komedi de. İşte Altın Aslan için yarışan bazı filmler...
Baaria
Venedik, 20 yıl aradan sonra ilk kez bir İtalyan filmiyle, Guiseppe Tornatore’nin yönettiği ‘Baaria’ açılış yapıyor. Film, iki dünya savaşı arasındaki faşizm, komünizm, demokrasi ve sosyalizm akımlarının şekillendirdiği İtalyan politikasını üç kuşak üzerinden anlatıyor. Filmde Monica Belluci de oynuyor.
Soul Kitchen
Venedik’in ana yarışma bölümünde Türkiye’den film yok ama Almanya’dan Fatih Akın var. Akın’ın komediye yelken açtığı film, Türk sevgilisi Şangay’a kaçan restoran işletmecisi Zinos’un hikâyesini anlatıyor.
Tetsuo: The Bullet Man
Japon yönetmen Shinya Tsukamoto’nun, vücudundan metal parçaları çıkan adam Tetsuo’yu anlattığı bilimkurgu serisinin üçüncü filmi görsel efektler açısından bir şölen sunuyor. Kalitesinin yanı sıra sanatsal açıdan da ‘Tetsuo’ya çok güvenen Tsukamoto, filminin Altın Aslan’ı kazanacağına inanıyor.
Persecution
Lars Von Trier’in ‘Antichrist’ filmiyle Cannes’da en iyi kadın oyuncu seçilen Charlotte Gainsbourg, bu kez Patrice Chereau’nün yönettiği filmle Venedik’te. Gainsbourg’un Sonia’yı canlandırdığı filmde sorunlu bir süreçten geçtiği kocasını ise Romain Duris oynuyor.
White Material
Film adı söylenmeyen bir Afrika ülkesinde kahve plantasyonu olan bir aileyi anlatıyor. Aile üyeleri, normal yaşantılarını sürdürürken ülkede sivil savaşın çıkmasıyla tehlikede olduklarını anlıyorlar. 2009 Cannes jüri başkanı Isabelle Huppert filmde Maria rolünde karşımıza çıkıyor.
Mr. Nobody
Venedik, bu yıl bilimkurgu yönünden hayli zengin. Belçika yapımı film, bir sabah uyandığında kendisini 2092’de bulan ve ölümsüz insanlar arasındaki tek ölümlü olduğunu fark eden Mr. Nobody’nin hikâyesi.
A Single Man
Ünlü modacı Tom Ford’un ilk filmi. 1962 yılının Los Angeles’ında ortağının ölümü ile hayata küsen George’un hikâyesini anlatan filmde Colin Firth ve Julianne Moore başrolde. Filmin, Gay Altın Aslan Ödülü’nü alacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Bad Lieutenant: Port of Call New Orleans
Büyük Aman yönetmen Werner Herzog’un filmi, Abel Ferrera’nın 1992 yapımı ‘Kötü Polis’inin yeni versiyonu. Kariyerinin zirvesindeki bir polisin kötüye gidişini ‘kötülerin dünyası’ndan anlatıyor. Nicolas Cage’in polisi oynadığı filmde Val Kilmer ve Eva Mendes var.
The Road
Avusturalyalı John Hillcoat’un Amerika’da çektiği ‘Yol’da, Charlize Theron ve Viggo Mortensen başrolde. Müziklerini Nick Cave’in yaptığı film, küresel ısınmanın sonuçlarının iç karartıcı bir şekilde anlatan bir baba-oğul hikâyesi.
Capitalism: A Love Story
Michael Moore, kapitalizminin zincirleme çöküşü ve Amerika’da krizin temelinde yatan sorunları araştırıyor. Şimdiden Venedik’in en çok konuşulan filmi.
Zanan Bedoone Mardan
İstanbul Bienali’ne de katılmışlığı olan çağdaş sanatçı Şirin Neşat, bu filminde İran’da 1953’te Amerikan darbesiyle iktidara gelen başbakanın döneminde ülkenin geçirdiği süreci dört kadının başından geçenler üzerinden aktarıyor.
36 Vues Du Pic Saint Loup
Yaz turnesine çıkmadan önce sahibi ölen sirki, ayakta tutma çabaları... Jane Birkin, yıllar sonra rica üzerine sirke dönen sirkin ölen sahibinin kızı Kate rolünde.
Survival of the Dead
Zombi filmlerinin efsane ismi Altın Aslan için yarışıyor, şaşırtıcı deği mi? Bir adayı zombiler basıyor.
Ve diğerleri
* La Doppia Ora/Guiseppe Capotondi/İtalya
* Yi Ngoi/Pou-Soi Cheang/Çin
* Persecution/Patrice Chereau/Fransa
* Lo Spazio Bianco/Francesca Comencini/ İtalya
*l White Material/Claire Denis/Fransa
* Loudres/Jessica Hausner/Avusturya
* Ahasın Wetei/Vimukthi Jayasundara/Sri Lanka
* Levanon/Samuel Maoz/ İsrail
* Il Grande Sogno/ Michele Placido/İtalya
* Life During Wartime/Todd Solondz/ABD
* Lei Wangzi/Yonfan/Tayvan