1
Mayıs
2025
Perşembe
SAĞLIK

SAĞLIK REFORMU TARTIŞMASI MANTIK DIŞI

Amerikalı komedyen ‘Groucho Marx’ daima benim gözde Marksist’im olmuştur. Şakalarından bir tanesi, adaşı Karl’ın zavallı dünyamızın sırtına yüklediği ideolojinin, yani dogmatik dinin başarısızlığını canevinden vurur.

Groucho, “Kime inanacaksın, bana mı, yoksa kendi gözlerine mi?” diye sormuştu vaktiyle. 20. asırda komünistlerin yönettiği ülkelerde yaşayan yüz milyonlarca vatandaş için bu sorudaki ‘bana’ totaliter veya otoriter yetkilerle hükmeden bir diktatörü veya oligarşiyi ifade ediyordu. Kendi gözlerinizle ne görebildiğiniz hiç önemli değildi. Size anlatılan türde bir dünyayı kabul etmek zorundaydınız. Gerçeklikse iktidardaki parti ne söylüyorsa oydu.

Çin’de Mao Zedung’un önceden belirlenmiş halefi olan Hua Guofeng bu yaklaşımı bir sanat mertebesine yükseltti. ‘Neyse o’cu diye bilinirdi. Parti ve halk, Mao onlara ‘ne’ emretmişse ‘ona’ sadakatle uymak zorundaydı.

Çin’de devlet yerli yerinde
Groucho komünizmin ‘neyse o’cuları için iki çözülemez sorun ortaya koyuyor. İlki, kendi gözleriniz ve mantığınız muhakkak ki çok öncesinden size komünist rüyanın (devletin sönümlenmesi ve gereksinimlere karşı zafer kazanılması) asla gerçekleşmeyeceğini söyleyecektir. Aynı ufuk gibi komünizm de daima ulaşılmaz bir yerdeydi. Pekin’deki Merkez Parti Okulu’nda (partinin ana eğitim kurumu) kaç kişinin Çin devletinin sönümlenmek üzere olduğuna veya bir gün sönümleneceğine inandığını bilmek ilginç olurdu.

Groucho’nun sorusunun ikinci veçhesi şu: Komünist ülkelerin çoğunda vatandaşlar mustarip oldukları özgürlük kaybının daha fazla refah veya daha yüksek bir hayat standardıyla telafi edilmediğini kısa süre içinde öğrendi. Ruslar, Polonyalılar, Çekler ve diğerleri Batı demokrasilerindeki hayat tarzını daha fazla gördükçe, kendi sistemlerini de o kadar çok sorgular oldu. Archie Brown ‘Komünizmin Yükselişi ve Düşüşü’ adlı kitabında, yurtdışı seyahatlerinin Mihail Gorbaçov’un gözünü hükmü altında yaşadığı sistemin başarısızlığı konusunda açtığına işaret eder.

Yani siyasi alanda mantık, hem ulaşılamaz bir hedefe duyulan inanca hem de bu hedefin peşinden koşmanın sonuçlarına dair kendi kendini kandırmaya baskın çıkıyor. Çin ve Vietnam gibi otoriter parti-devletleri hâlâ ayakta, fakat bunun sebebi komünizme duydukları inanç değil. Meşruiyetleri, devlet güdümlü kapitalizm yoluyla ekonomik büyüme sağlama yeteneklerine dayanıyor. Elbette demokrasiler insanlara, kendi gözleriyle gördükleri kanıtlara dayalı tercihler yapmak için mantıklarını kullanma imkânı tanır. Bir hükümeti beğenmediğinizde, beceriksizleri bütün sistemi devirmeden devre dışı bırakabilirsiniz. Değişim devrimci değil evrimci bir yolla gerçekleştirilebilir. Fakat kimse de demokrasilerdeki tartışmanın her zaman mantığa dayalı olduğunu veya demokrasilerin insanları illa ki daha mantıklı hale getirdiğini düşünmesin.

Bazen mantık gerçekten de galebe çalar. Son Hindistan seçimlerinde olan buydu; keza ABD’deki başkanlık seçiminde de. Barack Obama’nın fevkalade mantıklı bir tercihe tekabül ettiği açık.

Fakat ABD’de halihazırda yaşanan sağlık hizmetleri tartışmasında aynı mantığın devrede olduğunu söylemek çok zor.

Evrim düşmanlığı da afallatmıştı
Dışarıdan bakanlar, hatta hayranlık duyanlar, dünyadaki en küreselleşmiş ülkenin (dünyanın her köşesinden gelen insanın yaşadığı bir kıtadan söz ediyoruz) bazı meselelerde nasıl bu kadar mantıksızca dar kafalı olduğunu sık sık sormadan edemiyor. Amerika’nın silah yasalarına şaşkınlıkla bakıyoruz. Eski başkan
George W. Bush’un ilk görev dönemi sırasında, Amerikan yönetiminin yansımasını iklim değişikliği ve Charles Darwin’in Evrim Teorisi konusundaki tutumunda bulan bilim düşmanlığı hepimizi afallattı. İşte sağlık reformuna muhalefet de benzer bir kafa karışıklığının sebebi.

Büyük zenginliğine (ve çığır açan tıbbi araştırmalarına) rağmen Amerika’nın sağlık sisteminin berbat durumda olduğunu biliyoruz. Son derece pahalı. Maliyetler, işyeri sağlık sigortası öngörülerini kat kat aşıyor. Yoksulların hiçbir sağlık güvencesi yok. Çok sayıda hasta tedavi edilmiyor. Toplam sağlık istatistikleri, kıyaslanabilir ülkelerdeki rakamlardan daha kötü.

Britanya ve Kanada komünist mi?
Bütün bu manzaraya karşın Obama’nın sağlık reformu çabaları histerik bir muhalefetle karşı karşıya. Önerilerinin devletin yaşlıları öldürmesine yol açacağı söyleniyor. Bu önerilerin, tıpkı devlet destekli sağlık sistemlerine sahip olan Britanya’yla Kanada’daki gibi Sovyet komünizmini ABD’ye getireceği iddia ediliyor. Toronto ve Londra’da komünizm mi var? Yoksa sadece herkes için daha iyi, daha ucuz, daha güvenilir sağlık sistemi mi?

Şu an ABD’de mantık epey zor zamanlar yaşıyor gibi görünüyor. Belki de Groucho Marx’ın Amerikan vatandaşı olması tesadüf değil. Fakat şurası da muhakkak ki, bir toplumun hastaları, muhtaçları ve yaşlılarıyla ilgilenme biçimi, cahilane taraflı önyargılardan ziyade kendi gözlerimizle gerçekte ne gördüğümüze dayanan ciddi ve dikkatli bir argümanı hak edecek kadar önemli. (Avrupa Komisyonu’nun eski dışişleri sorumlusu, Britanya’da Muhafazakâr Parti’nin Başkanı ve Britanya’nın son Hong Kong valisi. Şu an Oxford Üniversitesi rektörü
ve Lordlar Kamarası üyesi)
Copyright: The Project Syndicate

Radikal
Yayın Tarihi : 2 Eylül 2009 Çarşamba 20:39:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?