İstanbul 112 Acil Servisi'nin 155 ambulansı, 7 gün 24 saat, hayat kurtarmak için uğraşıyor. Fakat üç büyük şehrimizde yaşayan vatandaşların sergilediği davranışlar, acil servis çalışanlarını çileden çıkarıyor.
Doktoru, sağlık memuru ve şoförüyle bir vakadan diğerine yetişmeye çalışan ekipler, olay yerine vardıklarında adeta 'vatan haini' gibi karşılanıyor. Ambulans şoförü 'Nasıl geç kalırsın?' denilerek bıçaklanmak isteniyor, bayan doktor saçından çekilip yere indirildikten sonra düşman ülke bayrağı gibi çiğneniyor, bu sırada aracın camları satırlarla kırılıyor, kaputu tekmelerle çökertiliyor. Velhasıl, hastayı kurtarmak için olay yerine giden sağlık ekipleri kendi canlarını zor kurtarıyor.
112 Acil Servisi'nin karşılaştığı sorunlar ve bu sorunlara getirilebilecek çözümleri konuşmak için Bakırköy Komuta Kontrol Merkezi'ne giderek İstanbul 112 Başhekimi Metin Akarslan ile görüşüyoruz. Henüz sohbete başlamadan kontrol merkezinde görevli bayan doktorlardan biri müsaade isteyerek içeri giriyor, Başhekime bir makbuz uzatıyor ve dert yanmaya başlıyor. Ardından Metin Akarslan bize dönerek, "İşte bakın, en önemli sorunlarımızdan biri bu!" diyor. "Neymiş?" demeye kalmadan Akarslan sorunları birer birer anlatmaya başlıyor.
Ambulanslara 'hız sınırını aştın' cezası!
Metin Akarslan, trafik polislerinin kestiği cezalarla başlarının dertte olduğunu söylüyor. Makbuzlarda yer alan ceza gerekçeleri oldukça komik. Siren çalan ambulansa içinde hasta yok diye, çalmayana görevde değilsin diye; ambulansta şoför tek başınaysa sürücü keyfî takılıyor diye; sağlık ekibi öndeyse neden önde diye, değilse neden önde değil diye ceza kesiliyor. Cezaları kurumun değil, şoförün ödediğini belirten Metin Akarslan, kendileri için vakaya ulaşmanın önemli olduğunu ifade ederek şunları söylüyor: "Bu cezadan sonra sen sürücüye nasıl hızlı git dersin? Biz zamanla yarış halindeyiz. Siren, trafiğin durumuna göre açılır. Sağlık ekibi önde ya da arkada oturabilir. Ambulans sağ, sol ya da orta şeritten gidebilir. Bunlarda hiçbir kural yoktur, önemli olan ambulansın gideceği yere bir an önce varmasıdır. Ancak trafik polisleri ne yapıyor? Çevresindeki yüzlerce araç, türlü saçmalıklara imza atarken kalkıp hayat kurtarmaya giden kamu aracına ceza yazıyor. Üstelik bu ambulansların hepsi kayıtlı ve hepsi GPS sistemiyle takip ediliyor. Burada keyfî bir işin olması mümkün değil!"
Polis güvenliğimizi sağlayacağına halkı tahrik ediyor!
"Emniyet ve diğer kamu görevlileriyle ilgili sıkıntılarımız var." diyen Metin Akarslan, polis memurlarının olay yerinde sağlık ekibinin güvenliğini sağlamak yerine, halkı tahrik ettiğini söylüyor: "Ambulans trafikle cebelleşip kaza yerine ulaştığında ilk tepkiyi polis, 'Nerede kaldınız?' diye bağırarak gösteriyor. Böyle olunca da, acılı vatandaşlar sağlık ekibine saldırıyor. Polisin bu tavrı, her zaman sağlık ekiplerinin işini engellemiştir, canlarını tehlikeye atmıştır."
İstanbul'daki ambulansların en büyük sıkıntısı trafik... Kilitlenen trafiği açmak da, açtıktan sonra kazasız belasız gitmek de ayrı bir dert. Çünkü sürücülerin mantalitesi, az önce bahsettiğimiz trafik polislerininkiyle aynı: Sürücüler, kendi kafalarına göre ambulansın görevde olmadığına kanaat getiriyor ve araca yol vermiyor. "Hatta bırakın yol vermemeyi, dayılanıyorlar da!" diyen Metin Akarslan, bu noktada vatandaşlardan anlayışlı olmalarını istiyor.
Ambulansların çok sık karşılaştığı durumlardan biri de kendilerine arkadan çarpan araçlar. Küçük şehirlerde yaşayanlar, bu kaza türüne şaşırabilir. Hemen onları aydınlatalım. Üç büyük şehrimizin kilitlenen trafiğinde ambulansların hızı 60-70 km'yi bulabiliyor. Bunu gören sürücüler, ambulansın arkasına takılarak hızla evlerine varmak istiyor. Tabii yol her zaman açık olmuyor. Kimi durumlarda ambulans ani fren yapmak zorunda kalıyor. Kendini ambulansın rüzgârına kaptıran şoförler bunu fark edemeyince de kaza kaçınılmaz oluyor.
Şoför ataması yapılsa 30 istasyon daha açarız
Vakaya ulaşma sürelerinin ortalama olarak 8 dakika 17 saniye olduğunu söyleyen Metin Akarslan, İstanbul'da böyle bir ortalamaya ulaşmanın çok büyük bir başarı olduğunu belirterek bu rakamın gelişmiş ülkelerde 8 dakika olduğunu ifade ediyor. Başhekim, gelişmiş ülkelerde 50 bin kişiye bir ambulansın düştüğünü, İstanbul'daysa bu oranın 80 bin kişiye bir ambulans olarak değiştiğini kaydediyor.
"Gelişmiş ülkelerdeki afet bölgelerinde 30 bin kişiye bir ambulans düşüyor. Biz bu sebeple ambulans sayımızı 360'a çıkarmak için çabalıyoruz. Yakın bir süre içerisinde 75 ambulans alacağız." Akarslan sözlerine bu şekilde devam ederken birden yeni bir sorun gündeme geliyor: Şoför sorunu! Sağlık personellerinin yeterli olduğunu söyleyen Akarslan, şoför eksikliğinden dolayı, 30 istasyonu açamadıklarının altını çiziyor. Bu konuda kimi zaman belediyelerden destek aldıklarını belirten Başhekim, özel şirketlerden hizmet alımı yapamadıklarını ve devletten şoför atamasını beklediklerini vurguluyor.
Günde 78 bin kişi 'N'aber güzelim?' diye arıyor
Avrupa ile Anadolu yakasında bulunan komuta merkezlerinin günde 80 bine yakın çağrı aldığını belirten Metin Akarslan, sadece bin vakaya ambulans gönderdiklerini söylüyor. "Bunun nedeni ambulans yetersizliği mi?" diye sorduğumuzdaysa başka bir sorun açığa çıkıyor. Geriye kalan 79 bin vakanın bin kadarını değerlendirmeye uygun gördüklerini, kişileri gerekli şekillerde yönlendirerek ambulans göndermediklerini belirten Metin Akarslan, 78 bin aramanın tamamen gereksiz olduğunu anlatıyor. Arayanlar arasında bayan santral görevlilerine 'N'aber güzelim?' deyip kapatanlardan telefonunun çalışıp çalışmadığını kontrol edenlere kadar pek çok aklıevvel mevcut. Akarslan, ne postane yoluyla ne de mahkeme yoluyla bu sorunu halledemediklerini ifade ediyor. Vatandaşlardan insan sağlığına gereken ehemmiyeti göstermelerini isteyen Başhekim, "Her açıp kapamada kaybettirilen zaman, hastası olan insanların bize ulaşmasını engelliyor." diyor. s.kara@zaman.com.tr
***
Şoförler ambulansın önüne de takılıyor!
Feridun Acar (Doktor): 1988'den beri acil servisteyim. Şoförler sadece ambulansın arkasına değil, önüne de takılıyor. 'Ambulans nasıl olsa yolu açacak. Ben de önünde ne kadar gidebilirsem gideyim' diyorlar. Ambulansların trafikte rahatça ilerleyebilmeleri için emniyet şeritlerinin ihlal edilmemesi lazım. Emniyetin bu konuya büyük önem vermesi gerekiyor. Kamera konulan yerlerde gideceğimiz yere çok rahat ulaşabiliyoruz. Emniyet bir an önce Basın Ekspres yoluna da kamera koymalı. EGS'ye yakalanan ve ceza yiyen bir sürücü bir daha emniyet şeridini kullanmıyor.
***
Bazı vakalarda ambulansın sireni açılmaz!
Asiye Kümbül (ATT): İki buçuk yıldır acil servisteyim. 112 ekibine saldıran vatandaşlarda, 'A bu bayan, buna saldırmayalım' gibi bir ruh hali olmuyor. Bizler de saldırıya uğruyoruz. İnsanlar sireni çalmayan ambulansa yol vermiyor. Halbuki ambulanslar, çok önemli durumların bazılarında siren açamıyor. Çünkü siren sesi kimi vakalarda ajite ve panik atağı tetikliyor. Ama Türkiye'de siren açık olmadığında insanlar sizi 'gezmeye çıkmışlar' diye değerlendiriyor. Böyle olunca yolu açamıyorsunuz. Sürücülerden ricamız, insan hayatına gereken önemi göstermeleri ve ambulansın içinin dolu olup olmadığını; görevde olup olmadığını düşünmek yerine, ister sireni çalsın, ister çalmasın, ister dolu olsun, ister boş olsun her koşulda yol açmaları.
***
Bana silah çeken adam, yardımına gittiğimiz hastanın oğlu çıktı!
Nuri Biçer (Şoför): 9 yıldır acil servisteyim. Olay yerindeki sıkıntılarımız had safhada. Bana silah çeken bile oldu. Bir gün gece saat 03.30'da bir ihbar aldık. Bağcılar istasyonunun oradan çıkarken U dönüşü yapmanız gerekiyor. Tam dönüşü tamamladım, yukarıdan biri kaptırmış geliyor. Ben dönerken o yavaşladı, el kol hareketi yaptı, bir şey demedim, ilerledim. Kırmızı ışıklarda durunca önümü kesti ve silahını çekerek, 'Öldürürüm lan seni!' dedi. Hastaya yetişmek için bastım gittim. Baktım hâlâ arkamda, takip ediyor. Olay yerine varınca araçtan indim. Bizi arayanlara o adamı göstererek, 'Bu arkadaş bize silah çekti. O yüzden geciktik.' dedim. Baktım biri buna tekme tokat girmeye başladı. Meğer bana silah çeken adamı tokatlayan abisiymiş. Kalp krizi geçiren hasta da bana silah çeken adamın babasıymış. Bu yüzden her zaman diyorum: "Bu ambulans sizin hastanıza gidiyor olabilir!"
Yine bir gün, gece saat 02.30-03.00 gibi aile içi şiddet anonsu aldık. Abi-kardeş birbirini bıçaklamış. Merkezden bize, 'Fatih Mahallesi'ne acele çıkış yapın, adres bildirilecek.' dendi. Çıktık. 3 dakika içinde gittim ama verdikleri adres yok. Tekrar anons ederek böyle bir adresin olmadığını söyledim. Operatör arkadaş hatasını düzeltti ve adresin Esenler'de olduğunu söyledi. Olay yerine gittiğimizde bütün mahalle çoluk çocuk aşağıya inmişti. Bizi küfürlerle karşıladılar: 'Bilmem kimin çocukları nerede kaldınız?' gibi... Adamın biri elindeki satırla ambulansın camını patlatdı, kaput çöktü. Bu tarafa gelerek benim kapımı açtı. Elindeki bıçağı bana doğrulttu. Kolunu tuttum ve büktüm. Siz bakmayın böyle kolay anlattığıma, tam bir can pazarı! O anki ruh halimi siz düşünün. Öleceksin yani, başka şansın yok. Şimdi Tuna Mahallesi oldu adı. Önceki ismi Karabayır; mafyanın ve uyuşturucunun kol gezdiği yer.
***
Ambulansa yol verirken uyulması gereken kurallar
Ambulans orta şeritten gidiyorsa sağ ve sol şerittekiler, orta şeridi açacak biçimde sağa ve sola yanaşmalı.
Ambulansla aynı hizada olanlar sağa ve sola yanaştıktan sonra 2-3 dakika kadar yerlerinde durmalı. Ambulansın arkasında kalan araçlar da, önlerindeki araçları hareketlenmeleri için korna çalarak tahrik etmemeli.
Bu kısa süreli duraklamada sağ ve sol şerit açılarak orta şeritte ambulansın önünde seyr eden araçlar bu boşluklara rahatça geçebilecekler.
Ambulans sol şeritten gidiyorsa, sağ şeritteki araçlar durmalı.
Sağ şeritteki şoförlerin önünde yer açıldıkça, sol şeritte ambulansın önünde seyr eden araçlar bu boşluklara yerleşecek.
Ambulans sağ şeritten ilerliyorsa, sol şeritteki araçlar durmalı.
Sol şeritteki şoförlerin önünde yer açıldıkça, sağ şeritte ambulansın önünde seyr eden araçlar bu boşluklara yerleşecek.
En çok dikkat edilmesi gereken kural ise şu: Kesinlikle ambulansın arkasına takılmayın!