30
Nisan
2025
Çarşamba
SİYASET

İmtiyazlı Suçlu


CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, "Hazine yardımını sahte belgeyle, partiye harcanmış gibi göstermek" suçundan 2 sene 4 aya mahkûm olan eski lideri Necmettin Erbakan’ın hapis cezasını, "sürekli hasta" olduğu gerekçesiyle affetti.

Kaderin azizliğine bakar mısınız?

Eğer Köşk’te Gül değil de Erbakan oturuyor olsaydı dün affedilenin ismi Abdullah Gül diye açıklanabilirdi. Çünkü bilindiği gibi, Erbakan’ın yargılandığı davanın sanıklarından biri de Abdullah Gül idi.

Ancak Gül hakkındaki soruşturma "Milletvekili Dokunulmazlığı" nedeniyle sonuçlanmadı. Daha doğrusu hakkında dava açılamadı. Açılsa belki de aklanırdı ama elde bir mahkeme kararı olmadığına göre aksi de söz konusu olabilirdi.

Biz konunun "şöyle olsaydı böyle olurdu" tarafını bir kenara bırakalım.

Gerçek şu ki Necmettin Erbakan bizim siyaset hayatımızın en şanslı kişilerinden biridir.

İsterseniz sayalım:

Milli Nizam Partisi’nin başkanı iken 12 Mart 1971 askeri müdahalesi üzerine pılıyı pırtıyı toplayıp kaçtığı İsviçre’den, sırf Süleyman Demirel’in oylarını bölsün diye asker tarafından çağrıldı ve bırakıp gittiği siyasete döndü.

Milli Nizam Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı ama ona dokunan olmadı.

Ardından Milli Selamet Partisi’ni kurdu. O sırada Siyasi Partiler Yasası’na aykırı eylemler yüzünden partisinin kapatılması söz konusu olunca Başbakan Bülent Ecevit’ten "bir çözüm bulmasını" istedi. O da Siyasi Partiler Yasası’nın ilgili hükmünü değiştirerek Erbakan’ı ve partisini kurtardı.

O parti 12 Eylül yönetimi tarafından kapatıldıktan sonra kurduğu Refah Partisi’ne Hazine tarafından yapılan yardımın 2 trilyon lirasını gerçeğe aykırı olarak parti için harcanmış gibi gösterince, 6 Mart 2002 tarihinde 2 yıl 4 ay ağır hapse mahkûm oldu. Ama tam 6 yıl o hüküm infaz edilmedi. Hatta hükmün 2 Aralık 2003 tarihinde kesinleşmesinden sonra da "Erbakan’ın sağlığı" bahane edilerek alınan raporlarla infaz ertelendi.

Derken yeni Ceza Yasası çıkınca "eski yasaya göre verilmiş hükmün gözden geçirilmesi gerektiği" gerekçesiyle infaza yine başlanamadı.

O arada kayıp 2 trilyon liranın faiziyle birlikte Hazine’ye iadesi konusu da bekledi. Ödenmesi gereken para -gazetelere göre- 11 trilyon lirayı buldu ama dosya bir oraya bir buraya gönderilerek karar yine uygulanmadı.

Tam "deniz bitti" dendiği sırada imdadına o sıradaki TBMM Başkanı Bülent Arınç yetişti. "75 yaşını aşmış ama 3 yıldan az hapis cezası almış" mahkûmların hapis cezasını evde çekmelerine imkán veren -yine Erbakan’a özgü- bir yasa kabul edilince "hapis cezası" yine uygulanmaz oldu.

"Evde hapis" de birilerine rahatsızlık veriyor olmalıydı ki, bir süredir birileri, "bir kulpunu bulup Erbakan hocayı affettirme" kulisi yapmaktaydılar.

Cumhurbaşkanı Gül’ün kararından kulisçilerin amaçlarına ulaştıkları anlaşılıyor.

Yaşı 83’ü bulmuş bir insanın "hapsi" ister evde, ister cezaevinde infaz edilsin, elbet hoş değil. Ama bu cezayı aldığı zaman Erbakan’ın yaşı herhalde 83 değildi, onu da unutmayalım.

 

Oktay EKŞİ / Hürriyet
Yayın Tarihi : 20 Ağustos 2008 Çarşamba 14:32:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?