15
Haziran
2025
Pazar
SİYASET

BAŞBAKAN BUGÜNE KADAR TÜRKİYE'Yİ YÖNETENLERİ DANGALAK MI SANIYOR?

Monşer “Azizim” demek ama Başbakan bu sözü bu anlamda kullanmıyor, “Monşer” dedikleri halkı tanımayan, halktan uzak kişiler...

Global kriz, Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu derken, Ortadoğu’ya ışınlanmış gibiyiz. Başbakan İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’le birlikte katıldığı panelde bugüne kadar Davos tarihinde yaşanmayan bir ilki yaptı. Çıkışını alkışlayanlar, “Onurumuzu kurtardı” diye görenler de var, aksini düşünenler de. Ve Başbakan kendisini bu çıkışıyla ilgili olarak eleştirenlere “Monşerler” diye seslendi. Monşer “Azizim” demek ama Başbakan bu sözü bu anlamda kullanmıyor, “Monşer” dedikleri halkı tanımayan, halktan uzak kişiler...

Eleştiri oklarının hedefindeki isimlerden biri de eski Büyükelçilerden Yalım Eralp. Başbakan’ın Davos konuşmasındaki tutumunu eleştiren Eralp’la konuştum.
Eralp beni ve fotoğrafları çeken arkadaşım Gamze’yi kapıda karşıladı. Çok zarifti. Kapıları açtı, röportaj sonrasında paltomu tuttu, bizi kapıya kadar uğurladı, piposunu içti, kıyafeti papyonunu tamamlıyordu, yani o tam bir monşerdi! Doğrusu çok keyifli anılarını bizle paylaştı, gazetedeki sayfamıza bu keyifli röportajın ancak bu kadarını sığdırabildik.

Panelde yanlış kurgulama var

Sizce Başbakan uluslararası bir toplantıda memleketinde konuştuğu gibi mi konuşmalı yoksa daha farklı mı?

Bizde siyasi liderlerin ve özellikle de Sayın Başbakan’ın parti kongrelerinde ve ilçe kongrelerinde konuşmalarından edindikleri bir alışkanlık var, bu da bağırarak konuşmak ve tek konuşmacı olmak. Yurt dışında bu son derece sakıncalı.

Ama bu kez Başbakan’ın karşısındaki Şimon Peres de bağırarak konuşan bir liderdi ve üstelik moderatör Ignatius da Başbakan’ı eliyle dokunarak uyardı...
Doğrudur Başbakan’ın koluna, omzuna dokunulması yanlıştır. Başbakan’a bağırarak konuşmak da ayıptır. Başbakan bu durumlara düşmemeliydi.

Başbakan bu duruma düştü mü düşürüldü mü? Panel Türkiye’nin talebiyle gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı bir panele katılıyor. Başbakan’a ne zaman konuşma hakkı tanınacağı, diğer konuşmacılara ne kadar konuşma hakkı verileceği önceden mutabakata tabi olmalıdır. Başbakan danışmanları dakikasına kadar her şeyi hesaplamakla görevlidir. Panelde yanlış bir kurgulama var.

Öfke kontrolü yapamıyor

Başbakan sussaydı altta kalmış olmayacak mıydı?

Sayın Başbakan’ın konuşması kuvvetliydi. İsrail Başbakanı’nın Gazze’deki trajedideki rolü inkâr edilemez. İsrail çok vahim hatalar işledi. Bunu bir kenara koyuyorum. Bu tartışma konusu bile değil. İsrail Devlet Başkanı panelde 3 taraftan ateş altında kalınca, o da çok sert konuştu. Evet Sayın Başbakan altta kalmak istemedi...

Altta kalmamanın yolu “Siz adam öldürmesini iyi bilirsiniz. Senin yaşın benden büyük...” şeklindeki konuşma mıdır?

Bizim liderlerimizin hiçbiri altta kalmak istemez. Ben iki başbakana danışmanlık yaptım, bu hep böyledir. Bir kere Sayın Başbakan’ın “Ben moderatöre söyledim” ifadesi doğru değil. “Siz insan öldürmeyi bilirsiniz” lafı moderatöre değil, o kimseyi öldürmedi.

Moderatörde de hata yok mu?

O yalnızca beceriksiz. Sayın Başbakan’ın sözleri Peres’e. Başbakan’ın konuşması yazılıydı. Peres’inki değildi. Çünkü gelen eleştirilere yanıt verdi. Ne ölçüde eleştiri geleceğini bilmiyordu. Sonra Başbakan eline bir kağıt aldı. Tevrat’tan madde okudu, Oxford’taki bir musevinin ifadelerini aktardı.

Sayın Başbakan hazırlıklıydı. Peres de çıkardı “Hamas’ın şartında İsrail’i yok etmeye dair ifadeler var” dedi. Böyle bir duruma müsaade etmeyecek kurgu lazım. Diplomasi becerisi burada. Bağırmak beceri değildir.

Başbakan’ın bu tavrını alkışlayan çok. İç politikaya yatırım kokusu alıyor musunuz?
Evet sadece iç politika kaygısıyla böyle yapmış olabilir. Ama şu da bir gerçek; Sayın Başbakan’ın öfke kontrolü yapamadığı biliniyor.

Erdoğan karizmayı Arap sokaklarında yaptı

Başbakan “Ben diplomatların dilinden anlamam” diyor..

Bu doğru bir ifade değil. Diplomatlar ve ülkeyi yönetenler, ağızlarına her geleni söylemek gibi bir lükse sahip değillerdir. Başbakan’ın da böyle bir lüksü yok. Böyle davranırsanız, karizma yapayım derken karizmayı çizdirirsiniz. Başbakan karizmayı Arap sokaklarında yaptı. Arap sokaklarında karizmanız artmış olabilir. Bu ne sağlar?

Arap Birliği açıklama yaptı, bundan hoşlanmadı. Sokaktaki destek Arap liderlerden gelmedi...

Arap liderleri özellikle de Mısır son 30-40 yıldır Ortadoğu’da Türkiye’nin Mısır’dan rol çalma endişesini yaşıyor. Başbakan’ın son Mısır seyahatinde Mısır Cumhurbaşkanı bunu açık bir dille söylemiş. Peres konuşmasının önemli bir bölümünü Başbakan’a yöneltti. Anlamadığım Erdoğan Türkiye’nin Başbakanı, niye Filistin konusunda bu derecede Peres’le muhatab olsun?

Türkiye Ortadoğu’da rol oynamak istiyorsa, bu sandalyelerden üst bir sandalyeye oturmalı. Aynı sandalyeye oturursa taraf olur. Katar şeyhi Türkiye’yi Katar’daki Gazze’nin imarı toplantısına davet etti. Bu Mısır’da da yapılıyor. Türkiye davet edilmedi. Rekabete bakın. Türkiye rekabetin arasında kaldı, oysa Türkiye bu rekabetin üzerinde olmalı.

Bu oyun çok tehlikeli

“Arap sokaklarında Mahmud Ahmedinecad’ın yerine Başbakan Erdoğan’ın posterleri taşınıyor” yorumları yapıldı...

Neden İran Cumhurbaşkanı yerine Başbakan’ın posterleri taşınsın? “İran olacağına Türkiye olsun” gibi bir oyunun niye parçası olduk? Bu çok tehlikeli.

 

Bunun da Türkiye’ye bir getirisi olmaz mı?

Halkı sokaklara dökmek Doğu’da çok kolaydır. Sonra esiri olursunuz, halkı içeri sokamazsınız. 1967 harbinde Mısır lideri Nasır halkı sokaklara döken Arap milliyetçiliğinin simgesiydi, aniden “Akaba Körfezi’ni İsrail gemilerine kapıyorum” dedi. 6 günlük harp oldu. Sonrası malum... Enver Sedat hayatıyla ödedi. Başbakan, “Kahrolsun İsrail” sloganlarıyla karşılandı. Radikalin elinden bayrağı almaya çalışmanın yolu daha radikal olmaktır. Başbakan bu yolu izliyor da demiyorum ama böyle görünüyor.

Türkiye yüzünü Doğu’ya dönmüş olarak algılandı. Bu doğru mu?
Bu algılama var. Diplomaside realiteden önemli olan algılamadır. Türkiye’nin Ortadoğu’da oynayacağı rol vardır, başkalarının rolünü kaparak oynamaya çalışırsan Ortadoğu batağının parçası olursunuz.

Dışişleri çok rahatsız kimse ‘monşer’ değil

Türkiye’nin diplomasi geleneği değişiyor mu?

Değişiyor mu bilemem ben içlerinde değilim. Ama şunu biliyorum. Dışişleri mensupları fevkalade rahatsız. Monşer lafından önce de rahatsızdılar. Başbakan “Emekli büyükelçilere söylüyorum” diyor. O emekli büyükelçiler uzaydan gelmedi, ceketlerini çıkarıp “monşer” olmadılar. Başbakan “Benim diplomatım aslanın midesinden lokmayı koparmalı” diyor. Talimat ver. Diplomat talimatları yerine getirir, ters düşerse ayrılır, emekli olur. Zaten bizim başka bir derdimiz var.

Ne gibi?

Her başbakan dünyayı Türkiye’de yeniden keşfediyor. Her şeyin kendisiyle başladığını kendisinin milad olduğunu düşünüyor. Bunu bundan öncekiler de yaptı, biri beyaz sayfa açar, filan. Herkes salak da son gelen mi akıllı?

Korkum Başbakan’ın kendini müzevir konumuna sokması

Başbakan sürekli konuşmalarında aktif dış politika diyor, yok mu bir başarı?
Başbakan Rusya’ya gitti, sempatiyle karşılandı. Sonra Rusya hem Güney Osetya’yı, hem de Abazya’nın bağımsızlığını tanıdı. Herhalde Başbakan’ın amacı Gürcistan’ın parçaları olan bu yerlerin bağımsızığını tanıtmak değildi. Henry Kissinger’ın bir lafı vardır, bize Kıbrıs’la ilgili söylemişti, bunu da ben İhsan Sabri Çağlayangil’e çevirmiştim.

Şöyle der: “Dünyada bütün sorunları halletmek zorunda değilsiniz ama sorunun halledilmemesinin sorumluluğunu karşı tarafa yükleme becerisini göstermelisiniz.”

Aktif dış politika” diyor hükümet, şu anda ne oldu? Başbakan arabuluculuk yapmak istedi, bir tarafın söylediğini tutmadı kendinde. Korkum müzevirliktir. Kendini niye öyle bir konuma soksun?

Diplomaside duygusallığa yer var mıdır?
Göreviniz vardır, sinirlerinizi aldıracaksınız. AGİT’te büyükelçiydim, insan hakları konusunda sürekli ateş hattındaydık. Biz de altta kalmadık. Efendilikle yanıt verdik, bilgimizi ortaya koyduk. Başbakan en çok efelenen kendisi sanıyor.

Kimse bir daha Türkiye’ye gizli bir şey söylemez

Türkiye’nin gerçekten de Ortadoğu Barış Süreci’nde oynadığı bir rol var mı? Yoksa bu tamamen sanal bir algılama mı?

Belirli ölçüde var. Ama biliyoruz, Filistin meselesi böyle çözülmez. Çözebilecek tek ülke Amreika. İsrail üzerinde tek etkisi olan ABD’dir. Başbakan “Araplar birleşsin” diyor, ama kendisi Filistinlileri böldü.

Söylenmeyecek sözleri söyleyerek mi?

Kendisine İsrail Başbakanı Ehud Olmert tarafından söylenmiş olan birtakım sözleri, “Hamaslı milletvekillerini bırakırsak Filistin lideri Mahmud Abbas çok endişelenir” sözünü söyledi. Bunu yaparak FKÖ ile Hamas arasında yakınlaşma yerine uzaklaşmaya neden oldu. Bir daha bir devlet adamı Türkiye’ye gizli bir şey söylemek istemez. “Ağızlarında bakla ıslanmıyor” diye düşünürler. Bu tavırla siz Filistin iç probleminin bir parçası oluyorsunuz. Bunlar diplomaside ciddi hatalardır.

 

İsrail kazığı başkasına attırır

Yahudi lobisi bugüne kadar sert bir açıklama yapmadı. Neden?
Bakın İsrail ile İngiltere arasında bir benzerlik vardır, eğer kazık atacaklarsa kendileri atmazlar, başkalarına attırırlar.

İsrail de Türkiye ilişkilerini bozmak istemez mi? Peres de Başbakan’ı hemen arayıp “Üzgünüm” dedi...

Evet, bölgede İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var bunu endirekt yaparlar. Yanıt, finans alanında olur, turizm alanında olur. Ermeni konusu olabilir.

Ortadoğu Barış Süreciyle ilgili ülkelerin gösterdikleri çabalara baktığımızda uluslararası kamuoyu Mısır ve Fransa’nın çabalarını daha çok dikkate aldı. Oysa Başbakanımız ve ailesi bu konuda çok duygusal...

Darfur’da da buna benzer bir süreç var ama o katliama neden olanlar Türkiye’de baş tacı ediliyor. Mısır Arap dünyasının en önde gelen ülkesi ve yaptıklarına teşekkür edildi. Bize teşekkür eden yok çünkü biz taraf olduk.

Bize monşer diyor ama kendisi eli kılıçlı adam olarak çıkıyor

Başbakan Hamas’ın aldığı oya da dikkat çekiyor. Sonuçta demokratik bir seçim yapıldı.

Doğru Hamas oy aldı. Başbakan da “Demokrasiyle terör bir arada gitmez” diyor. “Hamas terör örgütü mü değil mi?” bu tartışılır. İsrail’in en büyük hatası da şudur: Bir yeri işgal ediyorsanız, şiddet görürsünüz. Hamas neyi amaçlıyor, “İsrail’i yok edip şeriat devleti kuracağım” diyor. El Fetih, “Terör kullanmayacağım, laik devlet kuracağım, İsrail’i kabul ediyorum” diyor. Hamas Ortadoğu’daki büyük hamlelerin parçası. İran’la çok yakın. Bu dengeler içinde Başbakan bize monşer diyor, ama kendisi de eli kılıçlı adam olarak ortaya çıkıyor. Niye böyle ortaya çıkıyor?

Başbakan’ın bu tavrıyla ilgili “Bugüne kadar böyle davranılmadı, sonunda itibarımızı bir Başbakan korudu” yorumları yapılıyor...

Başbakan bugüne kadar Türkiye’yi yönetenleri dangalak mı sanıyor? Niye onlar da Arap sorunlarının bir parçası haline gelmediler? Özal da Demirel de bu sorunları ihmal etmedi. Sorunun bir parçası olmak istemediler. Çünkü Araplar kendi aralarında anlaşamaz. Sokaklarında Başbakan’ın resmi taşınırken Yemen’in lideri endişeleniyor, çünkü çoğu Hamas’a karşı. Arap sokakları 11 Eylül’de yüzde 70 El Kaide’ye destek verdi, bu iş tehlikeli. Sokaklara güvenmeyin. Saddam Hüseyin de sokağın kahramanıydı, Nasır da...

Peres’e nasıl yanıt vermeliydi?

Başbakan ne yanıt vermeliydi Şimon Peres’e?

Bağırmadan “Nobel Barış Ödülü almış biriyle bu konuşma hiç örtüşmüyor” diyebilirdi. Bu söz Arapları sokağa dökmezdi. Devlet adamlarının halkı sokağa dökme değil, devleti koruma misyonu vardır.

Diplomasi tarihinde Başbakan’ın sert çıkışına benzer olaylar var mı?

50 yıl önce Krusçev BM Genel Kurulu’nda konuşurken ayakkabısını çıkartıyor ve kürsüye vuruyor. Bu skandal 50 yıldır unutulmuyor. Yeltsin 1999’da AGİT Zirvesi’nde Clinton’a “Piç’’ dedi. Bu da unutulmaz. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in İspanya eski başbakanına ”Sen uşaksın“ demesi var, onu da İspanya Kralı Carlos, ”Sen sus ve otur yerine“ diyerek azarlıyor. Başbakan’ın bu tavrı da bu olaylara benzer. Öfke kontrol edemeyen bir başbakan olarak hafızalarda kalır.

İnce ayarı Babacan yapıyor

Başbakan ve ailesinin Davos’taki tavrının diplomatik bir kriz yarattığı çok konuşuluyor. Emine Hanım’ın “Yalan söylüyor” şeklinde bağırmasının...
Başbakan’ın şimdi ince ayarını Ali Babacan yapıyor. Başbakan monşer mi?

Monşer lafından alındınız mı?

Hayır. Alınmadım. Diplomatlar şehitleriyle de Türkiye’nin menfaatlerini korumuşlardır. Başbakan Yaşar Yakış’a baksın. Son derece mütevazı bir aileden gelir. Başbakan, “Bu adamlar giyimlerine düşkündür, ağızlarını tutarlar, pabuçlarının arkalarına basmazlar” diyorsa bu doğru ama bu da monşerlik değil. Biz siyasetçi değiliz. Diplomasi en ağır şeyleri en nazik biçimde söyleme sanatıdır. Başbakan kendi söylemini devam ettirir ama dünya öyle devam etmez.

Siz nasıl bir ailede büyüdünüz?

Annem profesör, babam devlet memuru. Ailede diplomat yok. Bir ara harçlık için gazete sattım. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Hayatım boyunca çalıştım, her sabah 7.30’da kalktım. Hiç çalıp çırpmadım, kimsenin de söylediğinin altında kalmadım ama edebimle. Ne yazık ki Başbakan “monşer” diyerek küçümsüyor...

Elif Ergu - Vatan
Yayın Tarihi : 8 Şubat 2009 Pazar 16:10:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?