29
Nisan
2025
Salı
SİYASET

YEREL SEÇİMLERDE AKP'YE KARŞI OLAN PARTİLERİN BİRLİĞİ ŞART

Yoksa AKP’ye bugün çok gerekli olan bir ‘seçim yoluyla uyarı’ yapılması daha da güçleşir-Eskişehir’in nasıl kazanıldığı unutulmamalı. O örneği daha bir çok yerde tekrarlamak gerekiyor

Dünyada da pek çok olay var, Türkiye’de de... Ama Türkiye’de, bir şey daha olacak. Onu, ülkemizde siyasetin normalleştirilmesini isteyenler bir gün bile unutmamalı. 29 Mart 2009 yerel seçimlerini...
Bunu, geçen hafta haritalarla, grafiklerle hatırlatmaya çalıştım. İki ihtimal var:
Ya bu iktidar, 22 Temmuz 2007 genel seçimdekine benzer bir ‘seçim zaferi’ kazanacak.
Ya da ona, ‘oy yoluyla’ bir uyarı yapılabilecek.
Son sıralardaki anketlere göre, birinci ihtimal kuvvetli, ikinci ihtimal zayıftır.
Ama, demokrasimizin normalleşmesini isteyenlerin, bu böyledir diye, umutsuzluğa kapılmaması gerekir.
Eğer akılcı ve yoğun çalışmalar yapılabilirse, seçime giden süreç içinde, o anketlerin dayandığı gerçekler de değişebilir.
Yakın tarihimizde bunun örnekleri eksik değildir.
***
Evet, o gayret mutlaka gösterilmelidir. Çünkü, bu iktidarın yeni bir ‘seçim zaferi’ kazandığı takdirde ne yapacağı bellidir:
Şimdiye kadar ne yaptıysa onu yapacak.
Yani, “Madem ki millet beni bir kere daha seçti. Öyleyse, yaptıklarımı onaylıyor” diyecek.
Ne hukuk devleti, ne kuvvetler ayrılığı, ne basın özgürlüğü, ne kişisel özgürlükler... Demokrasinin hiçbir ilkesine aldırmayacak.
Üniversiteleri de, medyayı da, yargıyı da, devletin diğer kurumlarını da kendi kafasına uydurmak için, elinden geleni yapmaya devam edecek.
Ve toplumumuzu daha da huzursuz hale sokacak.
Başbakan’ın -özellikle son iki hafta içindeki- konuşmalarını izledikten sonra, bunun tersini umut etmeye imkân var mı?

‘Birliktelik’ şart
29 Mart yerel seçimlerinin üç unsuru var:
Biri, muhtar seçimidir. O bir parti seçimi sayılmaz. Başka koşullar altında geçer.
İkincisi, il genel meclisi seçimidir.
O seçimin genel politika açısından önemi, partilere verilen oyların, genel seçimde verilen oylarla karşılaştırılabilecek olmasıdır.
Yani, 2007 genel seçiminde 46.6 oranında oy alan AKP’nin, yurt çapındaki oyu, son 20 ay içinde artmış mı, azalmış mı? Ne kadar artmış veya azalmış? Bu, il genel meclisi seçimi sonuçlarına bakılarak anlaşılır.

‘En çarpıcı’ seçim
Üçüncüsü, belediye seçimidir. Mukayese açısından asıl çarpıcı sonuç, o seçimde görülür. Belediye seçiminin (Belediye Meclisi üyelikleri bölümü de önemlidir ama) asıl, belediye başkanlıkları bölümü ön plandadır.
Başta, tabii, 16 büyükşehir ve 66 il merkezi belediyesi olmak üzere...
Belediye seçiminin ‘karşılaştırma’sı, 2004 yerel seçimiyle yapılır. Ve o karşılaştırmaya göre, AKP’nin ‘kentsel kesim’deki ilerleyişi veya gerileyişi görünür. Bu da, siyasi dengelerin hem bugünü, hem de yarını açısından önem taşır. Bizim geçmişimizde de örnekleri vardır, bir ülkedeki siyasal dengelerin değişimi, çoğu halde, ‘kent’lerden başlar.
Bu açıdan, ilgili siyasi partilerin, özellikle belediye başkanları seçimi hazırlığında çok dikkatli ve gayretli olmaları gerekir.
‘İlgili siyasi’ partiler derken, başta ana muhalefet partisi olmak üzere AKP karşısındaki partileri kastediyorum. Çünkü tekrar tekrar belirtmeye çalıştım, bu seçimde aralarında en etkili birlikteliği gerçekleştirmeleri, yaşamsal önem taşıyor.

Kaybın nedeni, anlaşamama...

Geçen hafta TESAV’ın haritalarıyla da belirttiğim gerçekleri bir kere daha hatırlayalım:
Bundan önceki 2004 yerel seçimlerinde, 16 büyükşehirden 12’sinin belediye başkanlığını AKP kazanmıştır.
Diğer 4’ünün dağılımı şöyledir: CHP: 2, DSP: 1, SHP(DTP): 1.
Geri kalan 65 il merkezinin, belediye başkanlığından 46’sını AKP kazanmıştır.
Diğer 20’sinin dağılımı şöyledir: CHP: 6, SHP(DTP): 4, MHP: 4, DSP: 2, DYP: 1, SP: 1.
İlçe belediyelerinde, benzeri durum vardır. 789 ilçe belediyesi başkanlığının 425’ini AKP kazanmıştır.
Gerisinde, CHP 111 başkanlıkla öndedir ama, geri kalanı diğer partilere dağılmıştır.
Aslında şöyle bir durum var:
Birçok yerde AKP’nin karşısındaki partilerin toplam oyları AKP’yi aşıyor. Yani, belediye başkanlığı seçimi, birçok ülkedeki gibi iki turlu olsa, ikinci turda belli ki, öteki partilere oy veren seçmenler birleşecek. O partilerden en yüksek oy alanının adayı kazanacak.
Ama 2004’teki belediye seçiminde o partiler, bu gerçeği önceden fark edip, aralarında anlaşamamış. Seçime hepsi ayrı ayrı girmişler. İstemeseler bile, AKP’nin kazanmasına, kendi tutumlarıyla katkıda bulunmuşlar.
Önümüzdeki 29 Mart 2009 seçiminde bu yanlışa düşülmesinin, mümkün olduğu kadar önlenmesi gerekiyor.
Yoksa, bırakalım, geçen seçimdeki o yanlış yüzünden kaybedilen yerleri, o yanlış tekrarlanırsa, bugün, şimdiki belediye başkanlıklarını bile kaybetmeleri ihtimali vardır o partilerin.
Gazete haberlerine göre, bazı yerlerde, o ihtimal kendini göstermeye başlamış bile...

Eskişehir örneği

Önceki günkü Cumhuriyet’te ‘Eskişehir sıkıntısı’ başlığıyla bir haber vardı. Değerli siyasetçi-yazar Orhan Birgit de o konuya değinmişti. Buna göre Eskişehir’de CHP, Büyükşehir’in DSP’li Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e CHP’ye geçme teklifini yapmış. Büyükerşen bunu kabul etmezse, onun karşısına kendisi de aday çıkaracakmış.
Oysa, Eskişehir’in modern bir şehir haline gelmesinde büyük katkısı olan Büyükerşen’in 2004 seçiminde kazanması, CHP’nin o seçimde aday göstermemesinin sonucuydu. Yoksa AKP’nin adayı belediye başkanı olacaktı.
Geçen yazıda da belirttik: 2004 seçiminde DSP’nin oy oranı yüzde 44.7’ydi. AKP’ninki 41.5... Yani, CHP de aday gösterseydi, o sonucun alınması imkânsızdı.
Bu gerçek ortadayken, yapılacak şey, Büyükerşen’i ‘Ya bize, gelirsin, ya da, karşına aday çıkarırız’ ikilemi karşısında bırakmak değildir. DSP ile 2007 genel seçiminde yapılan genel güçbirliğini, daha gerçekçi bir şekilde, bu seçimde de uygulamaktır.
Sadece DSP’yle de değil, SHP’yle de, ÖDP’yle de... Eğer daha geniş bir zemin oluşturabilirse, diğer partilerle de...
Buna, 10 Aralık Hareketi başta olmak üzere, partiler dışındaki diğer siyasi oluşumların da katkısı sağlanmalıdır. Belirli sivil toplum örgütlerinin de...
Mesele, hangi ilde, ilçede kimin kazanabileceği meselesidir. Şansı en kuvvetli adayı, objektif bir şekilde belirleyebilmektir.
Bunun için, mümkün olduğu ölçüde geniş katılımlı önseçim veya yoklama usulleri uygulanabilir. Onun sağlanamadığı yerlerde anket kuruluşlarından faydanılabilir. O güç birliğine katılan partilerin ve yandaşlarının aynı gayretle destekleyebileceği bir aday çıkarmaya çalışılır.
Bu, bazı yerde başarılamayabilir. Ama özellikle büyükşehirlerde, büyükşehirlere bağlı ilçe belediyelerinde ve il merkezi belediyelerinde, onu başarmak için elden gelen gayret gösterilmelidir.

‘Hülle’ye gerek yok

Burada, partiler arasında, genel seçimler için gerekli sayılan ‘hülle metodu’nu uygulamaya gerek yok. Yani, belediye başkanı adayının partisinden ayrılıp öteki partinin listesine girmesine...
Üzerinde anlaşılan aday hangi partiden ise, o partiden aday olur. Öteki partiler, o adayın seçim çevresinde başkanlık için aday göstermez. Belediye Meclisi üyelikleri için varılacak uzlaşmaların uygulama usulleri ayrıdır. Ama başkan adayları için uygulama kolaydır.
Kaldı ki, değişik partilerin birlikteliğiyle girilecek bir seçimde, o birliktelik eğer, başta belirttiğimiz ‘uyarı’ işlevini görecek ve belirli ilkeler etrafında oluşacak ‘içtenlikli bir birliktelik’ haline gelirse, onun getireceği ‘sinerji’yi de unutmamak gerekir.
Bu, çok geniş seçmen kitlelerine umut verebilir ve Türkiye’ye, bugün karşı karşıya bulunduğu belirli sorunların içinden çıkma yolunu açabilir.
***
Yukarıda fotoğrafını yayınladığımız kitap, TESAV’ın (Toplumsal Ekonomik, Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın) 2004 seçimi sonuçlarını gösteren kitabıdır. Bu yazdıklarımın ‘matematik’ dayanakları o kitaptadır. Tüm ‘ilgili’lere tavsiye ederim.

Altan Öymen - Radikal
Yayın Tarihi : 18 Eylül 2008 Perşembe 18:09:15
Güncelleme :19 Eylül 2008 Cuma 13:22:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
irfan türkyılmaz IP: 85.110.59.xxx Tarih : 19.09.2008 09:42:33

artık sol sağ kalmadı sadece tek türkiye cumhurriyet gidiyor elden bu vatan ne zor şartlarla kuruld hepimizce bilinmektedir m k atatürk bu güzelim vatanı kurarken zaten rotayı çizmedimi bu vatan bütün türk milletinin değilmi 85 yıldır bu memlekette yaşanmıyormuydu 5 senede mi oldu memleket in kurulalı hak ve hak yolu birgün gerçekleşecek buda ecevitin partisi d s p çatısının altında biz kara ooğlanın talebeleriyiz biz atatürkün yolundayız ne mutlu türküm diyene