Dışişleri Bakanı Ali Babacan, yılbaşında bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı bir kararla, uzun zamandır sürdürmekte olduğu “AB Baş müzakereciliği” görevini, AKP Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış’a devretti.
Başbakan Erdoğan’a yakınlığı ile tanınan Bağış, “Devlet Bakanı” sıfatını da alarak, resmen “Türkiye’nin AB baş müzakerecisi” oldu.
Bu görev devir-teslimi, Ankara’nın siyasi koridorlarında, “2009 yılını AB reform yılı yapmaya kararlı olan Erdoğan, bu işin patronluğunu da en yakınlarından birine devrediyor” olarak yorumlandı.
Ancak işin aslı böyle değil;
Bu görev devir-teslim bu operasyonunun kamuoyuna pek de yansımayan çok kritik bir yönü var.
Siyasi kariyerine Abdullah Gül’ün aracı olmasıyla başladığı bilinen ve Gül’e olan yakınlığı ile tanınan Babacan, “baş müzakerecilik” sıfatını bırakmakla beraber, hala AB ile ilişkilerin “en üst patronu” olmayı sürdürüyor.
Çünkü, Dışişleri Bakanı olan Babacan, aynı zamanda Türkiye’nin “AB ile müzakerelerinde heyet başkanı” konumunu bırakmış değil.
Bu sistem, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde benimsenmişti. Gül, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak, AB ile müzakerelerin başladığı günden itibaren, “AB müzakere heyeti başkanlığı” görevini de üstlenmişti. O dönemde Devlet Bakanı olan Babacan, “Gül’ün başkanlığı altında, baş müzakereci” olarak görevlendirilmişti.
Şimdi aynı sistem, “Babacan’ın başkanlığı altında” yeniden oluşturulmuş oldu.
Ve sanılanın aksine, Babacan AB’den kopmadı. Hatta, AB ile ilişkilerdeki konumunu daha da güçlendirip, pekiştirdi.
Nitekim, Başbakan Erdoğan’ın dört yıllık bir aradan sonra, AB ile ilişkileri yeniden ısıtmak adına yaptığı Brüksel ziyaretine Babacan’ın da dahil edilmesinin ardında bu yatıyor.