AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TEKEL işçilerinin eyleminin amacını aştığını belirterek, ''Amaç, hak arayışı değil, Hükümete karşı aleni bir kampanyaya dönüşmüştür. Pankartlara, sloganlara bakın. Şahsımı, partimi hedef alan edep dışı, terbiye dışı bir üslup kullanılıyor'' dedi.
Erdoğan, şu anda yapılan eylemin yasal olmadığını ifade ederek, yasal olmayan sürece ay sonuna kadar sabredeceklerini bildirdi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, TEKEl işçilerinin eylemine değindi. Yapılması gerekeni fazlasıyla yaptıklarını, 13 katrilyon tutan ve işçi ile memurdan kesilen zorunlu tasarrufu kendi iktidarı döneminde ödendiğini belirten Erdoğan, ''Hiçbir iktidar bunu kendilerine ödemedi. Bizim iktidarımız bunu kendilerine takır takır ödedi. Biz ödedik. Konut Edindirme Yardımı (KEY) adı altında bunlardan kesilen parayı da kimse ödemedi. Bunu da biz ödemeye başladık. Şu ana kadar 3 katrilyona yakın para ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz. Bizim bu kadar yapıcı yaklaşımımız karşısında bu ajitasyonlar nedir?'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da TEKEL işçilerinin yanına gittiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bakıyorsunuz oraya giden kim, Sayın Baykal. Sayın Baykal, sen önce partine bağlı belediyelerde hiçbir hak tanınmadan tasfiye edilenlerin durumuna bak da önce onların sorununu çöz, önce onu hallet. Dürüst davran. Türk-İş'in önünde birikmiş olan 300-500 tane işçi ki (bunların yanına gelen bir çok uç kuruluşlar, hiç alakası olmayan, Öğretmen Olamayanlar Birliği...) Ne demek Öğretmen Olamayanlar Birliği ya? Böyle şey mi olur? Türkiye'de bazı şeyler cidden komikleşmeye başladı. Ne demek Öğretmen Olamayanlar Birliği? Bunun imtihanı vardır, bilgisayar ortamında girersin, kazananlar kazanıyor. İşte bak bu yıl da 40 bin alıyoruz. Bu 40 binin içine giren girecek. Bu 40 binin dışında kalan, 'Biz bunun dışında kaldık, bizim halimiz ne olacak?' Kardeşim dünyanın hiçbir yerinde bir fakülteyi bitiren veyahut da ne bileyim bir eğitim enstitüsünü bitiren, değişik uygulamaları var, öğretmen olmuyor diye bir şey yok ki? Aynı şekilde 'üniversiteyi bitiren herkes iş buluyor' diye bir şey yok ki? Bugün dünyanın en gelişmiş ülkesi Amerika'da işsizlik yüzde 9'a ulaştı. Japonya'ya gel, felaket... İspanya yüzde 8 küsurdan yüzde 18'e çıktı işsizlik.
Onlarda tabii 'işçi-memur' diye bir ayırım yok. Onlarda sadece çalışanlar var. Biz de işçi-memur ayırımı var. Geçen gün söyledim: 'Gelin, işçi, memur sendikaları bir araya gelsin, birleşsinler, 'çalışanlar' adı altında sendikalarını kursunlar. Hepsiyle bırakın toplu görüşmeyi, toplu sözleşmeyi yapmış olalım.' Çözsünler bu işi aralarında. Ama işlerine gelmiyor. Birisi bir taraftan vurmak istiyor, birisi bir taraftan vurmak istiyor. Kusura bakmasınlar, biz bu ülkeyi anlı, şanlı yöneteceğiz.''
''BEN SENDİKACILIKTAN GELİYORUM''
Her defasında yapıcı davrandıklarını, her seferinde olumlu yaklaştıklarını anlatan Erdoğan, sorunun çözümü için gayret içinde olduklarını söyledi. ''Ben sendikacılıktan geliyorum. Ben hayatımın çok ciddi bir kısmını işçi olarak yaşadım'' diyen Erdoğan, şu anda Türk-İş'in içinde olanların kendisini bu noktada çok iyi tanıdığını söyledi. Erdoğan, ''İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında kendilerine ne tür haklar kazandırdığımı çok iyi bilirler. Bildikleri halde bütün bu şu anki uygulamaları yapanlar, dürüst ve samimi davranmıyorlar. Onun için bu hatırlatmayı yapmayı kendim için görev telakki ediyorum'' dedi.
Olumlu yaklaşımları işçi tarafında bulamadıklarını yineleyen Erdoğan, konuşmasın şöyle sürdürdü:
''Çünkü olay ideolojik grupların, aşırı uçların istismarına dönüşmüştür. Oradaki belli bir grup da ne yazık ki bu oyunun içinde, bu tuzağa düşmüş vaziyette. TEKEL işçilerinin eylemi tamamen amacını aşmıştır. Amaç, hak arayışı değil, Hükümete karşı aleni bir kampanyaya dönüşmüştür. Pankartlara, sloganlara bakın. Şahsımı, partimi hedef alan edep dışı, terbiye dışı bir üslup kullanılıyor. CHP, bu işçi kardeşlerimi istismar ediyor. MHP istismar ediyor. 1992-2003 arasında, bu ülkede CHP de MHP de iktidar ortağı oldular. Onların döneminde özelleştirme sonucu insan işinden oldu. 14 bin işçi sokağa terk edildi, onların iktidarları döneminde. Geldik o işçileri 4-C kapsamına biz aldık, biz istihdam ettik. Bunların içinde medya kuruluşları var. Marjinal örgütler, buradaki işçileri hala istismara devam ediyor. Medyayı da kullanarak...Çetelerin yapamadığını, hukuk dışı örgütlenmelerin yapamadığını, kirli senaryoların başaramadığını şimdi bu türden olumsuz olayları abartarak, ajite ederek, kışkırtarak başaracaklarını zannediyorlar.''
''BU ÜLKE YOL GEÇEN HANI DEĞİL''
Başbakan Erdoğan, konuşmasında TEKEL işçilerine de şöyle seslendi:
''Oradaki işçi kardeşlerime sesleniyorum; kullanılıyorsunuz. 3 milyonu aşkın işsizin vebali var. İşçilerin, asgari ücretlilerin, memurların, emeklilerin, tüyü bitmemiş yetimin vebali var. Bizim 4-C kapsamında çalışacak işçilere teklif ettiğimiz ücretle çalışacak bu ülkede milyonlarca işsiz var, milyonlarca asgari ücretli var. Burada oynanan oyunu iyi görmeniz gerekiyor. Bunu özelikle bugün buradan kendilerine duyurmak istiyorum. Buradaki olay hak arayışı içinde, masum talepler peşinde bir işçi eylemi olmaktan çıkmış, Hükümete karşı yeni bir senaryonun parçası olmuştur. Ben TEKEL'de çalışan ve önceki gün itibariyle kıdem ve ihbar tazminatları hesaplarına yatan tüm işçi kardeşlerime şunu tekrar hatırlatıyorum; kamuda çalışmaya devam etmek isteyen arkadaşlarımız gitsinler sözleşmelerini imzalasınlar. Eylemdeki işçi arkadaşlarıma da eylemlerine artık sonlandırarak evlerine dönme çağrısında bulunuyorum.
Hazinemizdeki her bir kuruş, milletimizin bize emanetidir. Her bir kuruşta tüyü bitmedik yetimin hakkı var ve biz o hakkı çar-çur etmeyecek, milletin emanetine asla suistimalle halel getirmeyeceğiz. Şu anda yapılan eylem, yasal değildir. Ne Abdi İpekçi'de ne de Türk-iş önünde yapılan... Bunlar yasal değildir. Fakat biz şu anda bu demokratik davranışımızı, bu ay sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu yasal olmayan sürece, bu ay sonuna kadar sabrediyoruz. Ama bu ay sonu, 4-C ile ilgili işlem bittikten sonra yasal olan adım neyse, bu adımı bu defa biz atacağız. Bunu da ayrıca söylemek isterim. Çünkü, kusura bakmasınlar. Bu ülke yol geçen hanı değil, bu ülkenin sahipleri var.''
BALYOZ PLANI İDDİALARI
"Ortada karanlık iddialar var. Çirkin, kirli bir senaryo var. Ancak umut veren, bu senaryonun açık açık tartışılması, özgürce eleştirilmesidir. Türkiye bunu konuşurken ana muhalefet partisinin meselenin üzerini örtemeye çalıştığına şahit oluyoruz.
Sayın Baykal, Bu planların tek hedefi AK Parti iktidarı değildir, Türk demokrasisidir. Bir kez olsun demokrasiyi, hukuku, sivil siyaseti savun. Sayın Baykal bırak ucuz hesapları, bir kez olsun halkın hakkını savun. Bizi devletin kurumlarıyla çatışma içine sokmak isteyenler var. Bu ülkenin bütün kurumları bir ve beraber. Milletimizin kazanımlarını hassas bir şekilde korumak durumdayız.
Bu bir koltuk kavgası değildir. Bu Türkiye'nin hak ve hukukunu geliştirme meselesidir. Baykal'ın takındığı tavır tarihe kara bir leke olarak yazılacaktır. Gerek Ergenekon davası konusunda gerekse darbe iddiaları konusunda Baykal'ın laflarını hatırlatmak isterim. Bu sıfatlar ne için kullanılıyor? Bir dava için, darbe iddiaları için kullanılıyor. Daha da öteye giderek Ergenekon'un avukatı olduğunu söyledi.
Tarih kimin nerede durduğunu, neyi savunduğunu gösterecek. Bizi mağdur rolü oynamakla suçlananlara sesleniyorum. AK Parti hiç bir zaman mağdur rolü oynamamış, oynamayacaktır. Tam tersine AK Parti eski partilerin yaptığı gibi başını öne eğmemiştir.
Dik duracağız ama dikleşmeyeceğiz dedik. milletin başını öne eğdirecek hiçbir girişimde AK Parti'yi bulamazsınız. Bir kısım çıkıyor Silahlı Kuvvetler'i yıpratıyorsunuz diyor, bir başkası çıkıyor niye üzerine gitmiyorsunuz diye bize gaz vermeye çalışıyor, bir başkası çıkıyor tepeden tırnağa hükümete bindiriyor.
DEMOKRATİK AÇILIM
Kimse tehdit olarak görülemez. Kimse etnik veya dini kökeni nedeniyle potansiyel suçlu ilan edilemez. Eğer bu kişiler illegal faaliyetlerde bulunur ancak o zaman hukuk çerçevesinde değerlendirmeye alınır. Türkiye bir hukuk devleti. Suç işleyen bağımsız mahkemlerde yargılanır ve cezasını alır.
Neden bugün diye soranlara cevabımız: Şartlar bugün olgunlaşmıştır. Bugün yazanlara soralım. On yıl öncesinde köşende böyle bir şey yazabiliyor muydunuz? Ferman buyurdunuz efendim diyordunuz. Bu süreç kurumlarımızla işbirliği, iletişim, koordinasyon içerisinde yürüyor. Açılım süreci adı altında Türkiye'nin sorunlarını masaya yatırıyoruz. Terörü en geniş anlamıyla tartışıyoruz. Ekonomik sorunları Doğu-Batı ayrımı yapmaksınız ele alıyoruz. Sorunlar tüm taraflarla görüşülerek yapılıyor. Devlet ilk kez Alevi vatanadaşlarımızla biraraya geldi. Aynı zamanda Roman vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapılıyor. Araştırmalara göre etnik köken temeliyle en fazla soruna sahip olanlar Romanlardır. Eğer bu ülkeyi yönetiyorsan her bir sorunla uğraşacaksın. O da benim kardeşim, tabii ilgileneceğim. Bunu da bir zenginlik olarak görüyorum. Biz yaradılanı yaradandan ötürü seven bir anlayışla yola koyulduk. Türkiye'de bu zemini tesis eden AK Parti olmuştur. Tüm engellemelere rağmen AK Parti Türkiye'ye buraya taşımıştır. Daha da iyisini yapacağız. Türkiye'nin tıkandığı her engeli bertaraf ederek aydınlık yayınları birlikte inşa edeceğiz.
MHP'NİN GENSORU ÖNERGESİ
MHP gensoru önergesini vererek kendi iktidarları dönemiyle kıyaslamak açısından AK Parti'ye bir fırsat sunmuştur. Gensoru olayının suyu çıktı. İkide bir acaba parlamentoyu nasıl meşgul ederiz mantığıyla bu gensoru veriliyor. Bütün dertleri dostlar alışverişte görsün. Gönlümüz bu ülkede sen ne yaptın sorusuna biz de şunu şunu yaptık demesini bekliyor. Ama söyleyemiyorlar. Beş yıl bu ülkeyi yönetemedi MHP. Hadi kalsaydın ya niye gittin? Bunlarda bu güç bu irade yok, bu anlayış yok. Bunlar atıp tutuyorlar."
Tehditlerle yıldırmalarla nereye varılabilir,Kazanılmış haklar alınamaz,Bunu AKP almak istiyor,Gün gelir devran döner,Bu hep böyle gitmez,Saygılarımla