15
Mayıs
2025
Perşembe
SİYASET

Gül: Özgürlüklerden taviz yok

Hükümetin yeni yıla bakışını Zaman’a değerlendiren Gül, sun’î gündemlerden uzak duracaklarının altını çizdi ve ekledi: “Bizi ideolojik tartışma koridorlarına çekmek istiyorlar. Bu tuzağa düşmeyeceğiz. Karşı taktiğimiz işimize konsantre olmaktır.”

Hükümetin Başbakan Tayyip Erdoğan’dan sonraki en etkili ismi Abdullah Gül, Türkiye’nin 2005’te yaşadığı pek çok tartışmanın 2006 ve cumhurbaşkanı seçimiyle doğrudan ilgili olduğunu düşünüyor. Çoğu diplomatik sorunun kökeninde de iç politik nedenlerin yattığına inanıyor. Hükümetin elinin zorlaştırılmak istendiğini belirtirken, “Hizmetlerimiz sürecek. Herkes besabını buna göre yapsın.” diyor.

İktidarın yeni yıl projelerini Zaman’a anlatan Gül, ilk olarak erken seçim tartışmalarına atıf yapıyor, beklentilerin önünü kesiyor. Seçimleri zamanında yapma konusunda kararlı olduklarının altını çiziyor. “Kimse ürkütme yoluyla, sansasyon haberlerle, sun’î problemlerle önümüzü karartamaz.” mesajı veren Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin demokratik ekonomik değişiminin devam edeceğini belirtiyor. Cumhurbaşkanı seçimlerini, “İşin kuralı, tarihi belli. Bu işler için kafa bile yormuyoruz.” sözleriyle özetleyen Gül’e göre, önemli olan siyasette teşhisi koymak. “Biz bunları aramızda konuştuk ve tartıştık. Meclis içi ve Meclis dışı muhalefetin taktiğini gördük.” diyen Başbakan Yardımcısı, hemen karşı taktiği veriyor: “Yolumuza devam etmek, işimize konsantre olmak ve her günü bir günden daha öteye götürmek. Son günümüze kadar götürmek.”

Gül, 2005 tecrübelerini aktarırken de özellikle bir konunun üzerinde duruyor. İdeolojik tezgahlara düşmeyeceklerini, suni gündemlerden uzak duracaklarını belirtiyor. Daha sonra bu sözünü şöyle açıklıyor: “Bizi ideolojik tartışma koridorlarına çekme taktikleri çok açık. Sırıtıyor. Bu siyasi partilerden gelebilir, başka çevrelerden, içeriden-dışarıdan herkesten gelebilir. Bizi eski ideolojik kavgaların koridorlarına çekmek ve oralarda bizim enerjimizi tüketmek peşinde olanların oyununa asla düşmeyeceğiz.”

Abdullah Gül, AK Parti’nin bu dönem ülkeyi sonuna kadar yöneteceğini dile getirirken, önümüzdeki seçimlerden de umutlu konuşuyor. Elde ettikleri başarıların neticesini günü geldiğinde seçim meydanında alacaklarına inanan Gül, “Herkes buna hazır olsun.” diyor. Halkın kaybedilmiş yıllarını tekrar kazanma peşinde olduklarını vurgularken, Türkiye’de tarihî adımlar atıldığını, tarihî dönüşümler yaşandığını ifade ediyor. Gül, kabine içerisinde fikir ayrılığı yaşandığı görüşlerine ise karşı çıkıyor: “Şüphesiz hepimizin farklı farklı mizacı vardır, farklı eğitimi vardır. Bizler tornadan çıkmış insanlar değiliz. Ama hükümet içerisinde temel konularda, herhangi bir fikir ayrılığı veya herhangi bir arkadaşımızın herhangi bir konuda bir şeyi empoze etmesi sözkonusu değildir.”

AK Parti iktidarı en çok reform paketleri ile sesini duyururken, Abdullah Gül, reformların sırf AB bağlantısı nedeniyle yapılmadığının altını çiziyor. “Reform sürecine AB’nin ötesinde önem veriyoruz. AB söz konusu olmasaydı da bu partimizin öncelik verdiği bir konu olacaktı.” diyen Gül, bunların AB sebebiyle yapıldığı sözlerine üzülüyor ve ekliyor: “Biz kendi halkımıza verdiğimiz haklarla övünüyor, onur duyuyoruz, doğrusu şeref duyuyoruz. Buradaki bizim ısrarımız AB bağlantısının ötesindedir. Dolayısıyla hükümetin reformist niteliği aynı güçte ve aynı kuvvette devam edecektir. Bunu kesinlikle riske atmayız. Bunu zedeletmeyiz.”

Dışişleri Bakanı’nın şikayetçi olduğu konuların başında son günlerde artış gösteren ve kendisini ‘Ulusalcı’ diye tarif eden akımlar yer alıyor. Türkiye’de milliyetçiliğin geleneksel olarak mukaddesatçı, yerli değerlere önem veren maneviyatçı bir kişiliği bulunduğunu hatırlatan Gül, son dönemde oluşan akımların ise bundan farklı bir yol çizdiğine dikkat çekiyor. Bakan’ı korkutan bu akımların AB sürecini engelleme çabası değil, bunun ileride Türkiye’nin önüne etnik sorunlar çıkarması. “İmparatorluk da ulusalcı zihniyet yüzünden yıkıldı.” diyen Gül, bunun Türk tarzı değil, İngilizce anlamdaki milliyetçilik olduğunun altını çiziyor. Gül’ün bu konuda dile getirdiği görüşler şöyle:

“Biz milliyetçiliği, muhafazakar ve vatansever gibi birkaç kelimeyle tanımlarız. Çünkü İngilizce’deki ‘nationalismi’ aynen kullanırsanız Türkçeye doğru yansımaz. Ama son yıllarda İngilizcedeki o kelimenin kullanımı yaygınlaşıyor. Ulusalcılık şeklinde. Ben doğrusu, milliyetçiyim derken bunu kastetmem. Türkiye’de de bu şekilde kullanılmaz. Bu nedenle de Türkiye’de yeniliklerin öncülüğünü hep milliyetçi, mukaddesatçı sağ partiler yapmıştır. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Turgut Özal dönemi ve son dönemde de bizim partimiz yapmıştır. Şöyle bir tehlike görüyorum; Avrupa’daki gibi bir milliyetçilik anlayışı gelişmeye başladı. Bu, Türkiye’yi tamamen içe kapar, tamamen izole eder. Ve sonunda böyle bir anlayış ülke bütünlüğü için tehlike oluşturur. Bunun en son örneği Yugoslavya’dır. Nereden nereye geldiler? O nedenle Avrupa tipi bir milliyetçilik anlayışı tehlikeli bir milliyetçiliktir. İnsanların beraber yaşamasını zorlaştırır. ‘Ulusalcılık’ diyorlar, bunu milliyetçilikten ayırmamız gerekir.”


--------------------------------------------------------------------------------

AB sürecinde konsantrasyonu kaybetmedik

Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, hükümetin icraatlarını anlatırken, Avrupa Birliği sürecinde gelinen noktanın önemini de dile getirdi. Türkiye’nin AB müzakerelerine başlamakla elde ettiği kazancı değerlendirirken, “Ekonomik riski olan bir Türkiye’de faizler yüzde 74’lerin üstündeyken bugün bu rakam yüzde 14’lere geriledi. Türkiye’nin risk primi düştü, değeri arttı.” dedi. 3 Ekim’in tarihî bir olay olduğunun altını çizen Gül’ün Avrupa ve ABD ilişkileri konusundaki görüşleri özetle şöyle:

“AB sürecinde konsantrasyonu kaybettiğimiz gibi bir kanaat var. 3 Ekim’den önce de vardı hatırlayacaksınız. 17 Aralık’tan sonra da aynı şeyler söylendi. Aslında durum hiç öyle değil. Maratonun son 100 metresini koşarken şüphesiz bütün enerjinizi kullanacaksınız. Doping etkisiyle nefes nefese kalacaksınız. Ama ondan sonra iş tekrar kendi haline dönecektir. Biz yine aynı şekilde sarıldık işimize gücümüze.

AK Parti hükümeti AB sürecinin bilincindedir. Bu sürecin Türkiye’nin transformasyonu süreci olduğuna inanıyoruz. Müzakere süreci dediğimiz, katılım sürecinin kaybedilecek bir dakikası olmadığının bilincindeyiz. Herkes tam üye olmaya 10 sene var, diyor. 2014 yılı AB bütçeleri düşünülerek bu söyleniyor. Dikkat ederseniz iki senedir bu söyleniyor. Katılımın onaylanması süreci de iki yıl alacak. Dolayısıyla ortada efektif olarak 5-6 yıl var. İşi böyle kendi haline bırakma düşüncesi içinde asla değiliz. Zaman akar geçer bir bakarız, biz yapmamız gerekenleri yapmamışız, ondan sonra da yıllar tükenmiş olur. Bu açıdan hükümet bunun farkında ve işler gayet iyi gidiyor.

Zaman içerisinde engeller, inişler-çıkışlar yaşanacaktır. Bu, işin tabiatı gereğidir. Her üye ülke bu süreci yaşadı. Türkiye iyi yolda ve hızla mesafe kat ediyor. Ön tarama bitmiş vaziyette. Ayrıca 6 fasılda tarama yapıldı. Çok önemli fasıllar var bunların içinde. Diğerleri de süratli bir şekilde devam ediyor. Bunlar gayet başarılı bir şekilde gidiyor. Dolayısıyla askıya alınmış veya yavaşlamış hiçbir şey söz konusu değil. Türkiye içinde başka konularda birbirine çok toleransı olmayan kurumlar bile aktif bir şekilde bu işin içinde. Türkiye’nin 7 büyük üniversitesinin rektörü Brüksel’de, gittiler sunuşlar yaptılar.

Türk-ABD ilişkileri

Türk-Amerikan ilişkileri güçlü temellere sahiptir. 50 yıllık geçmişi olan ilişkiler bu dönemde de en sağlam şekilde devam etmesi hepimizin önceliği ve arzusudur. Muhakkak ki terör konusunda daha fazla beklentimiz var. Irak’ın istikrara kavuşturulması konusundaki vizyonlarımız aynı.

Gerek FBI gerek CIA ziyaretleri ‘rutin’ ziyaretlerdir. Rice’ın Türkiye’ye yapacağı ziyaret de iki ülke ilişkilerinin önemini gösteren bir ziyarettir ama bunun İran, Suriye gibi ülkelerle hiçbir alakası yoktur. Dış basında da bu yönde spekülasyonlar olduğu için bunları özellikle açıklıyorum.”


--------------------------------------------------------------------------------

Taraftar kötü günde belli olur

Mustafa Ünal: Kayseri’nin iki takımı da iyi.

Abdullah Gül: Gördüğüm kadarıyla Kayserispor ile Erciyesspor dayanışma ruhunu, kardeşlik ruhunu kaybetmedikleri sürece başarılı olacaklar. Kayseri’de başta iş hayatı olmak üzere bir dayanışma var. Bazıları iki takım var bunlar birbirlerine düşer, diyordu. O da olmadı. Ayrı taraftar dernekleri bile kurmadılar.

Ekrem Dumanlı: Biraz da Beşiktaş’a destek verirsiniz. Durumu çok iyi gözükmüyor.

A.G: Valla ne yapalım bilmiyorum. Taraftar kötü günde belli olur. Sizin kravatınız siyah-beyaz. Herhalde Beşiktaşlısınız.

E.D.: Ben aynı zamanda kongre üyesiyim. O yüzden her yerde takıyorum.

A.G.: Ben de öyleyim.

E.D.: Beşiktaş ve F.Bahçe Stadyumu’ndan Zaman adına birer loca aldık. G.Saray’ın locası yok ne yazık ki.

A.G.: Fenerbahçe Stadı çok güzel olmuş. E.D.: İnönü Stadı da çok güzel. Dört metre aşağı indi biliyorsunuz. Pırıl pırıl oldu.

M.Ü.: İnönü Stadı’nda locada birlikte bir maç izleyebiliriz.

A.G.: En son gittiğim şampiyonluk maçıydı. Son şampiyon olduğumuz maç.

E.D.: En son 2003’te şampiyon olduk. Bazen Fenerbahçeli arkadaşlara ‘Bu kadar yüklenmeyin bize’ diyorum. Üzerimizden büyük bir silindir geçti. Altı kırmızı kartlı maç.

Mustafa Ünal: Orada bazı masa başı etkenler olduğunu düşünüyorum. Altı kırmızı kart ve arkasından gelen hakem hataları.


--------------------------------------------------------------------------------

Seçimler zamanında yapılacak

Genel Yayın Müdürümüz Ekrem Dumanlı ve Ankara Yayın Temsilcimiz Mustafa Ünal’la görüşen Abdullah Gül, Zaman okurlarının yeni yılını kutladı ve hükümetin 2006 projelerini anlattı. Politik tartışmaları da değerlendiren Gül, erken seçim beklentilerine nokta koydu: “Seçimler zamanında yapılacak. Bu konuda kararlıyız.”
Zaman
Yayın Tarihi : 1 Ocak 2006 Pazar 14:13:28
Güncelleme :1 Ocak 2006 Pazar 15:59:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?