YELKENİ KIZLAR YARIŞA HAZIR

Shop &Miles Bosphorus Cup’ın 7’ncisini düzenleyeceği uluslararası yelken yarışmasında bu yıl 100 yabancı yelkenli yarışıyor.

İstanbul Boğazı, 23-25 Mayıs arasında yine şenleniyor. Shop &Miles Bosphorus Cup’ın 7’ncisini düzenleyeceği uluslararası yelken yarışmasında bu yıl 100 yabancı yelkenli yarışıyor. Bir hafta sonra gerçekleşecek bu kıran kırana müsabakayı izleyeceklere, üç kadının idaresindeki Chica’yı yakın takibe almalarını öneririz...

Doğa sporu tutkusunun ne olduğunu bilmeyenler bu hikâye ile gönül bağı kurmakta zorluk çekebilir. Önümüzdeki hafta 100 kadar yelkenlinin yarışacağı Shop&Miles Bosphorus Cup’ın 7’ncisinde öyle bir yelkenli var ki gerçekten konu etmeye değer. Teknenin adı: Chica (İspanyolca’da genç kız anlamına geliyor). Chica’nın sahipleri ise üç çılgın kadın; Ayşegül Özüyener, Ebru Deniz Birsel, Başak Mireli... Uzun yıllar başkalarının yelkenlisinde bu sporla uğraşan üçlü kendi teknelerinin hep hayalini kurmuşlar. Birbirleriyle tanıştıktan bir ay sonra da ortak bir tekne satın almışlar. Şimdi kendi yelkenleri ve ekipleriyle yarışa hazırlanıyorlar. Biraraya nasıl geldiklerinin hikâyesi ve birincilik iddiaları bir hayli ilginç. Tabii sürekli hatırlattıkları bir detayı da es geçmemek lazım: Bir sponsora ihtiyaçları var!

Üç kadın nasıl biraraya geldi?
Başak Mireli: Bu hikâyeyi ben anlatmalıyım. Bir gün oturuyoruz hep beraber, “Ne kadar güzel bir ekip olduk, teknemiz de oldu, her şey harika!” dedim. Ayşegül’ü bir haftadır tanıyorum, Ebru’yu iki aydır tanıyorum. Lafım bitti “Siz birbirinizi ne kadar zamandır tanıyorsunuz” diye sordum. Meğer onlar çocukluk arkadaşlarıymış. Fena bir kazık yedim.
Ebru Deniz Birsel: Ayşegül ve beni, kendisi gibi yeni tanıştığımızı zannediyormuş. Bu konuyu da hiç konuşmamıştık. Çocukluk arkadaşı olduğumuzu öğrendiğinde Başak şoka girdi (kahkaha atıyor).

Birlikte vakit geçirmeden, birbirinizi iyi tanımadan dünyanın parasını verip yelkenli aldınız yani...
B.M: Evet! Çünkü üçümüz de o kadar çok teknemiz olsun istiyorduk ki... Birbirimizi çok fena gaza getirdik. Hatta markalarla gidip tekne fiyatları aldığımızda bizi ciddiye alıp fiyat bile vermiyorlardı. Çok komikti halimiz, karar verdik ve tekneyi aldık. Ebru’yu bir haftadır tanımamın ya da tekneyi aldıktan sonra birbirimizi boğazlayıp boğazlamayacağımızın o an hiçbir önemi yoktu. Tek istediğimiz kendi teknemizle yarışmaktı.

Aranızda hata yaptığını düşünen oldu mu?
Ayşegül Özüyener: Nazar değmesin, tekneyi alalı bir yıl oldu hiç problem yaşamadık. Her fırsatta, hatta kar, yağmur, rüzgar demeden sürekli antrenmanlar yaparak yarışlara hazırlandık. Birbirimizi sürekli motive ettik, bilgilerimizi birbirimizle paylaştık ve bizden daha iyi olan rakiplerimizden sürekli dersler aldık.

Tekne almadan önce ne yapıyordunuz?
E.D: Başkalarının teknelerinde yarışıyorduk. Arada bir aynı teknede birlikte olduğumuz da oldu ama kısa süreler...

Başkasının teknesinde yarışmak kötü bir şey mi?
A.Ö: Değil ama bir teknede olmayı herkes istiyor. Mesela 400 kişi başvuruyor. Herkes “Umarım ekipte boşluk olur da beni alırlar” diye dua ediyor. Sonra ekibe dahil oluyorsun, çok fazla şey öğrenme şansın olmuyor. Kendi teknesi insana hem daha fazla sorumluluk veriyor hem de daha fazla bilinç...

Chica’yı nasıl buldunuz?
E.D: Tekne almak önce piyasa araştırmasıyla başladı, şakayla karışık “Şu tekne bizim olsa ne güzel olur”, “Bu ucuzmuş, bu pahalıymış” derken aynı anda üçümüz de birbirimize Chica’nın fotoğraflarını mail attık. Harika bir tekne başlığıyla. Ama tekne satılık değildi.

Sahibini nasıl ikna ettiniz?
B.M: Zor oldu, çünkü teknesini çok seven bir adamdı. Konuşmalarımız esnasında nasıl olduysa daha büyük bir teknesi olması gerektiğine ikna edince Chica’yı satmaya karar verdi (kahkaha atıyor).

En büyük rakip sevgilimin teknesi
Yelken maceranız nasıl başladı?
A.Ö: 2002 senesinde özel dersler alarak başladım. Ünlü Petek teknesinde yarışmaya başladım. Borsacıyım ama her boş anımda kendimi denizin ortasında buluyorum. Benim için vazgeçilmez bir tutku. Hiçbir şey bu tutkunun önüne geçemiyor.
E.D: Ben iki yıldır bu işle uğraşıyorum. Ayşegül’le liseden beri görüşmüyorduk. Ben de bir dönem Petek teknesinde yarıştım. Ayşegül’le karşılaşınca bir baktık ki aynı çemberin etafında dolanıyoruz. Sigortacılık yapıyorum ama ben de yeklenliye merak salınca işten sonraları gözüm başka bir şey görmez oldu.
B.M: Liseden bu yana yelkenle uğraşıyorum. Hatta Ayşegül’lün bahsettiği Petek teknesinin sahibi babamın arkadaşı, babam da yelkencidir. Üniversiteyi şehir dışında okuduğum için sadece o yıllar koptum.

Rakiplerinizle aranız nasıl?
B.M: Harika! En büyük rakiplerimizden XL sevgilimin teknesi, hırslıyız hepsini geride bırakacağız. Onları geride bırakacağız ama onlardan yardım almayı da ihmal etmiyoruz. Mesela rakiplerimizden ders alıyoruz, XL’den yelkenimizi aldık. Böyle de ihanet ediyoruz yani...
n Sponsorunuz yok, nasıl olacak?
B.M: Ah sormayın; acilen bri sponsor bulmamız gerekiyor, yoksa bittik! Harika bir sponsor dosyamız var, çalmadığımız kapı kalmadı ama herkes ufak hesaplar peşinde. Böylesine büyük, yurt dışı basınının da geleceği, gazetelerin çarçaf çarşaf yer vereceği bir organizasyonda “Gazeteye normal ilan versem daha iyi” gibi hesaplar yapıyorlar. Yani anlayacağınız sponsor arıyoruz!
A.Ö: Shop&Miles’ı bu konuda tüm markaların örnek alması gerekir. Spora desteğin en güzel örneğini gösteriyor. Ayrıca Boğaz’da reklam yapmanın başka bir şansı yok ki markaların... Buradan tüm markalara sesleniyorum; yelkenimizin üzeri boş, Boğaz’da rüzgarda salınmak istiyorlarsa biz görüşmeye hazırız. (gülüyor)

Yarışı kazanan Toscana biletini alacak
Bu yıldan itibaren, “Shop&Miles Sailing Cup” adı altında, Shop&Miles Bosphorus Cup ve Shop&Miles Turgut Reis Cup olarak düzenlenecek yarışlarda başarılı olan takım, İtalya’nın Toscana şehrinde gerçekleştirilecek, dünyanın en ünlü yelkencilerinin yarıştığı Dünya Yelken Şampiyonası’na katılmaya hak kazanacak. Bugüne kadar Türkiye’nin uluslararası tanıtımında önemli bir rol oynayan Shop&Miles Sailing Cup, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan ve İtalya’dan gelecek takımlara da ev sahipliği yapmaya başlayacak.