9
Haziran
2025
Pazertesi
SPOR

Afrika Rüyasından Uyandık

Afrika’da oynanacak olan 2010 Dünya Kupasına gidebilme rüyasından Bosna Hersek’in Estonya’yı yenmesiyle nihayet uyanabildik… Bunun böyle olacağı Estonya, Bosna Hersek ve Belçika karşı alınan beraberliklerden sonra kendini belli etmişti. İspanya’ya karşı alınan iki yenilgiden hiç söz etmiyorum.

Bizler Fatih Terim’in ve sözde futbol otoritelerinin sözlerine kanarak Afrika rüyasına dalmıştık!...

Bizde meşhur bir söz vardır; Perşembenin geleceği Çarşambadan bellidir… Aynen de öyle oldu. Türkiye bu kadar kolay, beleş bir gruba bir daha kolay kolay düşemez… En kötü sonuç İspanya’nın ardından ikinci olabilmekti…2002 Dünya Kupası, 2008 Avrupa üçüncülüğüne Belçika’ya karşı alınan 2-0’lık yenilgi hiç yakışmadı… Ayrıca Bosna Hersek’in galibiyetinden sonra rüyaya dalanlar kuşkusuz artık uyanabilmişlerdir. Başkasının kaybedeceği puanlara bel bağlayanların sonu çoğu zaman hüsran olmuştur… Nitekim de öyle oldu; güya maç öncesi Bosna’nın galibiyetini öğrenen futbolcularımızın morali bozulmuş ve grubunda son beş maçını kaybeden Belçika’ya o yüzden yenilmişler!… Bu söze kargalar bile güler; formalite maçına çıksan bile sırtındaki Türk Milli Takımının forması… Ciddiyetten uzak bir takının hali pürmelâli önceden belliydi de kimse görmek istememişti… Her şeyi alacağın paraya bağlar, milli duyguları ikinci plana itersen olacağı budur…

Afrika hayalinden acı bir sonla uyandıktan sonra şimdi buna sebep olanlar aranacak?

Topun ağzında da Fatih Terim’den başkası olamaz… Günah keçisi olarak O seçilecek!..

Gerçekten çok acayip bir toplumumuz. Önce insanları imparator ilan eder, Türkiye’ye seninle gurur duyuyor diye adamı gaza getiririz… O insanı megalomanlaştır, ben neymişim dedirtir, sonra da yerden yere vururuz… Karşımızdaki de insan, eğitimi de yeterli değilse, şişirir, astronomik ücretleri ödersek, sonuç hüsran olunca da apışıp kalırız!...

Futboldan biraz nasiplenmiş olanlara sormak lazım; Dünya Kupası elemelerine seçilen futbolculardan kurulu takımın bunca maç oynamasına rağmen bir sistemi var mıydı?

Takımın iskeleti kurulmuş muydu?

Buna evet diyecek bir kişinin çıkacağını sanmıyorum… Her ne kadar bizde herkes teknik olduğuna (!) göre buna yanıt verecekler çıkacaktır.(!)

Spor sayfalarında kaynayan bir haberi de sırası gelmişken hatırlatmak isterim. Bizi saf dışı bırakan Bosna Hersek’in Teknik Direktörü 74 yaşındaki Miroslav Blazeviç’ten Fatih Terim 37 kat daha fazla ücret alıyormuş!...

Fatih Terim her maçta ayrı bir takım denedi… Kendi takımında oynamayan veya son dakikalarda maçlara ısınsın diye sokulanları, sakat oyuncuları Milli Takıma aldı. Sonuçta beklendiği gibi hüsran oldu… Avrupa’da oynayan bazı futbolcuların form durumlarını dikkate almadan takıma çağırdı veya hemen her hafta Zenit’te gol atan Fatih Tekke, Gökdeniz gibilerini de görmezden geldi… Bir zamanlar Hakan Şükür’e kızıp onu görmezden geldiği de unutulmamalıdır.

Her maçta davet edilenlerin oyuncuların çoğu yanlış seçimdi… Belçika maçında tribünlerde çıkan sataşmalardaki resimlere bakıyorum Terim’in yanında Emre, Arda, İbrahim Kaş oturmuş maçı seyrediyor. Bunlar tribünde oturacaklarsa Milli Takım’a acaba neden çağırılmışlar? Futbolunun son demlerindeki Ceyhun ve Yusuf takıma ne verebildiler? Eleme öncesi ve sonrasında kaç futbolcuya milli formayı giydirildiğinin istatistiği çıkarıldı mı?Böyle bir istatistik yapıldığında şaşar kalırsınız.

Kısacası kendimizi dev aynasında gördük, Milli Takımı babasının çiftliği gibi gören çiftlik ağaları ortaya çıktı

Bu hüsrandan sonra sanırım herkes Terim’i suçlayacaktır. Ancak asıl sorumlular Onu şişiren futbol kritikleridir. Ona imparator unvanını yakıştıranlardır. Terim de bu unvanının altından kalkamayarak ezildi. Aynen Fiorentina, Milan macerasında olduğu gibi…

Türk Milli takımı 51 takımın katıldığı elemelerde 27. sırada… Bunun maddi yönden de bir takım götürüleri olacaktır. Bazıları ekonomik kaybın 350 milyon dolar olduğunu, bunu tekstil başta olmak üzere forma, bayrak gibi diğer ürünlerin, biletlerin de ekleneceğini söylüyorlar.

Lisede merhum bir kimya hocamız vardı; bizlere bilmiyorsunuz, işin daha da acı yönü bilmediğinizi bilmiyorsunuz derdi.

Dünya Kupası maceramızda da aynen böyle oldu… Hiçbir mazerette yaşanan bu ayıbı temizleyemez…

Kıssadan hisse çıkarlar varsa ne mutlu bizlere!...


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 11 Ekim 2009 Pazar 18:05:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cevdet ÜSTÜNDAĞ IP: 88.235.90.xxx Tarih : 15.10.2009 13:10:13

Sevgili üstat, diğer yazılarını beğenerek okuyorum ama eski bir futbolcu olarak, sportif yorumlarının da güzel olduğunu gördüm. Sporda her zaman başarı grafiğiniz yüksek olmayabilir. Almanya, Brezilya, İtalya, Fransa, İngiltere ve Arjantin gibi ülkeler futbolu bir endüstri haline getirmişler. Bu ülkelerdeki futbol anlayışı ile bizimki farklıdır doğal olarak. Onlar yasal mevzuat açısından olsun, profesyonellik açısından olsun altyapıyı oluşturmuşlar. Bizde ise bu yok. Örneğin, ülkemizdeki yabancı futbolcu sayısı ile takımlara verilen 6+2 yabancı oyuncu bulundurabilme hakkı. Bana göre bu çok fazla. Çünkü, yukarıda saydığım ülkeler bu işi çözmüş. En fazla yabancı futbolcusu olan ülke İspanya'dır ve aynı zamanda da son Avrupa şampiyonudurlar. Almanya'da yabancı futbolcu bulundurmada bir sınır vardır. Nedeni de ulusal takıma altyapıdan oyuncu yetiştirmektir. Bizde ise yurttaş yap oynat, 6+2 sayısı yetmiyorsa? Şimdi de yabancı bir ünlü teknik direktör diye tutturmuşlar. Bu ülkede, kendi çocuklarımızı tanımayan ve bu toplumun psikolojik yapısını bilmeyen hangi ünlü adamı getirseniz başarılı olamayacaktır. Artık kendi ülkemizin gençlerini ve teknik adamlarını güvenmenin zamanı gelmedi mi daha?