Şeref Tribünü sözcüğünden ne zaman söz edilse hep merak etmişimdir. Bu tribüne girebilme olanağına sahip olanlar toplumun şerefli, giremeyenler de şerefsiz mi diye...
Şerefli veya şerefsiz olabilmek bu kadar ucuz mu?
Bu sorunun yanıtını da kendime bir türlü verememişimdir.
Gerçekte şeref izafi bir kavramdır. Kişiden kişiye değişir. Şeref sözcüğü başkalarının bireye gösterdiği saygının, dayandığı kişisel değeri olarak da nitelenebilir. Sözcüklere göre onurlu, yetenekli, gözü pek, iyi ün yapmış kişiler olarak da tanımlanır.
Şeref sözcüğü ile ilgili pek çok kelime üretilmiş, tanımlaması yapılmıştır. Örneğin “Şerefimi lekeletmem”, “Şeref sözü”, “Şeref vermek”, “Şerefine içmek”, “Şerefsiz”, “ Şerefyab olmak” gibi sözcüklerin yanı sıra, şeref kıtası, şeref konuğu, şeref locası, şeref salonu, şeref üyesi, şeref yeri, şerefine içmek... Aynı zamanda şeref sözcüğü kişilere isim olduğu gibi dini mimariye de şerefiye olarak girmiştir.
Stadyumlara, hipodromlara şeref sözcüğü Şeref Tribünü olarak girmiştir. Böylece önemli kişilere (!), diğer izleyicilerden ayrı özenli bir yer ayrılmıştır. Buraya gelenlere çoğu kişi, şerefliler (!) diye bakmıştır. Oysa kazın ayağı hiç de öyle değildir. Stadyum ve hipodromlarda, Şeref Tribünü dışında toplumun yer aldığı sıralarda da sözcük anlamındaki şerefli sözcüğüne uygun pek çok kişi vardır...
Futbolla ilgilenmeye başladığım çocukluk ve gençlik yıllarımda bizlerden ayrı olarak konuşlandırılmış kişilerin bir arada oturduğu Şeref Tribününe özenle ve biraz da imrenerek bakmıştım. Oradakilerin bizlerden ayrıcalıklı, her şeyi bilen, adam gibi konuşan, kültürlü insanlar olduklarını düşünmüştüm.
Adı üzerinde Şeref Tribünü insanları!..
Gel zaman git zaman; köprülerin altından çok sular aktı... Çocukluk yıllarını geride bıraktıktan sonra, çeşitli görevlerimden, ilişkilerimden ötürü ben de o ayrıcalıklı insanların arasına katıldım. Şeref tribününde, L Tribününde ve Basın Tribününde pek çok maçı izleme olanağını buldum. Kısacası çocukluk yıllarımda hayal ettiğim, ayrıcalıkla gördüğüm o insanların arasında artık ben de vardım (!)...
İşte, o zaman hayal kırıklığına uğradım.. Meğer topluma örnek olması gereken, Şeref Tribününde yer alan insanların diğerlerinde hiç farkı yokmuş... Onlar da birbirleri ile kavga ediyor, bazen işi kaba kuvvete kadar götürüyor ve sahadaki futbolculara, diğer yöneticilere küfürler yağdırıyorlardı. Bir özellikleri ise sahaya pek fazla bir şey atmıyor, meşaleler yakmıyorlardı.
Bunların içerisinde kimler vardı?
Şeref Tribününde siyasal kimliği olanlar, yüksek bürokratlar, kulüp yöneticileri gibi kişiler ile özel izinlerle tribüne girme hakkı kendilerine sağlanmış olanlar yer alıyordu. Şeref Tribünündeki görevliler de gelenleri saygıyla karşılıyor, konumlarına göre bir yerlere oturtuyorlardı.
Şeref Tribünündeki çirkinlikleri kimler yapıyordu?
Asıl sorunda buradan kaynaklanıyor. Siyasilerden ve yüksek bürokratlardan bu tür çirkin davranışta bulunanlara pek değil hiç rastlamadım. Bu tür olayları daha çok kulüp yöneticileri ve onların aracılığı ile oraya sızan kişiler yapıyordu.
Kulüp yöneticileri yasalara göre kongrelerinde seçilmiş kişilerdi!.. Demek ki spor kulüplerinin üyeleri yöneticileri seçerlerken ince eleyip sok dokuyamamışlardı. Bir zamanların ünlü sporcularına yönetimlerinde yer vermemiş, daha çok para babalarını önemsemişlerdi. Şeref Tribünlerinde üzülerek izlediğimiz aynı küfürleri, kavgaları, birbirlerine dayılanmaları (!) TBMM’de de görmüyor muyuz?
Balık baştan kokar sözünü kim söylemişse demek doğru demiş...
Kısacası, Şeref Tribününde kümelenen, topluma örnek olması gereken kişiler bulundukları yere uygun davranmıyorlar. Nitekim Fenerbahçe-Galatasaray ve Beşiktaş-Galatasaray maçlarında Şeref Tribünü kavgaları bu çirkinlikleri son günlerde gözler önüne bir kez daha serdi.
Son oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçında tribünde bir kulüp başkanı ile rakip takım yöneticisi arasındaki tartışma, “Seni evden aldırırım” sözlerinin yankıları basında uzun süre yer aldı.
Kuşkusuz, o kulüp başkanı rakip takımın yöneticisini evinden akşam yemeğini birlikte yemek için aldırmayacaktı!..
Son Galatasaray-Beşiktaş maçında isi Şeref Tribünü çirkinliklerine bir yenisi daha eklendi.
Yöneticisi olduğun takım kazanır veya yenilir. Bu sporun değişmez kuralıdır. Hakem hataları da olur, her ne kadar spor sayfamızdaki köşemde haftanın yorumunu yaparken onların vermiş olduğu yanlış kararlardan yakınan yazılar yazmıştım. Ancak tribündeki Kulüp Başkanı gibi analarını sinkaf etmemiştim.
Kulüp Başkanı sinkaflı küfürlerini Futbol Federasyonu disiplin Kurulu Başkanı aracılığı ile Merkez Hakem Kurulu Başkanına gönderiyordu;
“Onun a.... s...”
Bu sözler, Şeref Tribününde oturan, Türkiye’nin güzide ve en eski kulüplerinden birinin başkanı tarafından uluorta söylendi, basında büyük puntolarla yer alan bu küfürler kulüp başkanına yakışır mı?
Takımlarının yenilgisini hazmedemeyen kulüp yöneticileri de başkanlarından aşağı kalırlar mı? Onlarda hemen sahaya inip maçı bitiren hakemlerin etrafını sarıp;
“Bravo size! Çok şerefli bir yönetim gösterdiniz... Delgado’yu niye atıyorsun, utanmıyor musun? Söyle bakalım vicdanın rahat mı? Bizim paramızla maç yönetiyorsun, aldığın paranın hakkını veremiyorsun”...
Yöneticilerin hakeme sözlü saldırısıyla şeref sözcüğüne bir de şerefli maç yönetmek ekleniyor.
Öğrendiğimize göre Kulüp Başkanının sözlerini içeren dosya ceza kuluna ivedi olarak gönderilmiş... Kuşkusuz, Futbol Disiplin Talimatına göre ceza alması kuvvetle muhtemel…
Para cezası mı olur?
Hak mahrumiyeti mi olur?
Bilemeyiz...
Kısaca değinmeye çalıştığım Şeref Tribününe giren zevattan (!) iki kesit verdim. Geçtiğimiz günlerde Ankaragücü -Fenerbahçe maçında da Şeref Tribününde de olaylar çıkmıştı. Ankaraspor Başkanı ise kendisine ve belediye başkanı olan babasına yapılan küfürlerden maçlarını başka yerden seyretmek zorunda kalmıştı. Basının gözünden uzak Anadolu takımlarımızın Şeref Tribünlerinde neler oluyor onları pek bilemiyorsak da yine birkaç örnek verebiliriz. 2.lig Bozüyükspor-Gaziosmanpaşa maçında Şeref Tribününde çıkan arbedede Bozüyük Belediye Başkanı iki metre yükseklikten düşerek yaralanmıştı. Kırıkkale-Yeni Kırşehir maçında da benzeri arbede yaşanmıştı.
Şeref Tribünlerinde ana avrat küfürlerin bini bir para; bazıları bunu sineye çekip oturuyor, bazıları da aynen yanıtlıyor... Ardından da kavga dövüş...
Bu durumda kimse tribünlerdeki seyirciden küfür etmemesini, taşkınlık yapmamasını isteyemez...
Ne demişler üzüm üzüme baka baka kararır...
erdemyucel2002@hotmail.com