Süper Lig'de haftalar ilerledikçe sahadaki mücadelenin büyüklüğü de her geçen gün artıyor. Özellikle üç büyüklerin oynadığı karşılaşmalarda sadece futbolcuların değil, başkan ve yöneticilerin de performansı değerlendirilir oldu.
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray şampiyonluk yarışında puan kayıpları yaşadıkça kulüp başkanlarından başlayan fanatik duygular spor kamuoyunu etkisi altına alıyor. Daha sağduyulu ve camiaların büyüklüğüne yakışır şekilde hareket etmesi gereken başkanlar, duygularının etkisinde kalarak pişman olabilecekleri kararlar da alabiliyor.
Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in bu konudaki defteri bir hayli kabarık. Beş yıllık başkanlığı döneminde zaman zaman hatalı kararlar aldığını kabul eden Demirören'in, "En büyük hatam Del Bosque'yi göndermek." ifadeleri, bunun en iyi örneği olarak duruyor. Yine Demirören'in geçen sezon kaybedilen Fenerbahçe maçı sonrası "Sivas maçına PAF takımla çıkacağız." sözleri de Siyah-Beyazlı camiayı bir hayli yıpratmıştı. Son olarak UEFA Kupası'nda Metalist'e elenmenin faturasını Ertuğrul Sağlam'a kesip teknik direktör arayışlarına giren Demirören, yeni bir kriz ortamı oluşturmuştu. Hocasını değiştiren Beşiktaş, üç lig maçında bir galibiyet, bir beraberlik ve bir de yenilgi alarak değişimin sancısını yaşadı.
Günlük kararlara imza atıyorlar
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ise takımı sahada kötü sonuçlar alırken Sarı-Lacivertli bir taraftar grubu ile girdiği polemikle gündeme geldi. Göreve geldiği ilk yıllarda basın mensuplarıyla bir türlü yıldızı barışmayan Yıldırım, çoğu zaman protokol tribününü adeta fanatik bir taraftar gibi terk etmesiyle de tepki çekmişti. Buna karşılık son günlerde kendini geri plana çeken ve daha çok kurmaylarını vitrine çıkarmayı tercih eden Yıldırım'ın, "Fenerbahçe'de tek reis vardır, o da benim." şeklindeki sözleri hâlâ hafızalarda. Yıldırım'ın Eskişehir beraberliğinden sonra stadı sinirli bir şekilde terk etmesi, maçtan geriye kalan en taze fotoğraf olarak duruyor.
Galatasaray Başkanı Adnan Polat da dönem dönem söylemlerini ve hareketlerini kontrol etmekte zorlanan bir başkan profili olarak karşımıza çıkıyor. Polat, Sarı-Kırmızılı takımın Steaua Bükreş'e elenip Şampiyonlar Ligi trenini kaçırmasından sonra çareyi Skibbe'yi göndermekte bulmuş; ancak Alman hocadan önce onun yardımcılarına yol vermişti. Her alınan başarısız sonucun ardından Skibbe'yi basının önüne atmaktan geri kalmayan bir başkan resmi çizen Polat'ın bu tavırları eleştiriliyor. Polat'ın en çok eleştirildiği noktalardan birisi ise fanatizm düzeyindeki takım tutma hevesinin yanlış ve günlük kararlar almasına sebep olması.
Kısacası üç büyük kulübümüzün başkanlarının açıklamaları ve sergilediği tavırlar fair-play ruhunu da yakından ilgilendiriyor. Daha ligin 9 haftası geride kalmışken, başkanların günü kurtarma adına yaptıkları hamleler en çok kendi camialarını yaralıyor. Spor kamuoyu ise önümüzdeki hafta sonu yapılacak Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesi her iki kulüp başkan ve yöneticilerinin fanatizm ruhunu bir tarafa bırakarak her zamankinden daha fazla sağduyulu olmasını bekliyor.
NE DEDİLER?
Anadolu kulüpleri, büyükleri gerdi
Şadan Kalkavan (F.Bahçe eski asbaşkanı): Üç büyük kulübün başkanı, takımlarının başarısı için uğraş veriyor. Ancak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, diğer başkanlara oranla biraz daha agresif. Kendisi basınla, taraftarla, takımla, yönetimle çoğu zaman kavgalı veya bunlarda diyaloğu iyi değil. Aziz Yıldırım, kulübe tesis anlamında ulaşılması zor emekler verdi. Bu tartışılmaz, ama futbol görüşü tartışılır. Ayrıca Anadolu takımlarının yükselişi başkanları gerginliğe sokuyor. Bunun sonucunda Anadolu kulüplerini geçemeyen 3 büyük kulüp, suçu hakemlerde, orada burada arıyor.
Büyük kulüpler amatörce yönetilmemeli
Şeref Nasır (BJK eski divan başkanı): Profesyonel takımların amatörce yönetilmesine karşıyım. Beşiktaş adına konuşmam gerekirse bu işin artık profesyonelce yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum. Birçok gereksiz beyanatlar güzide kulübümüzü müşkül duruma düşürüyor. Bunun artık olmaması lazım. Önümüzdeki yıldan itibaren Fulya Tesisleri'nin de devreye girmesiyle gelirlerimiz artacak. Buradan biz senelik 20 milyon dolar bekliyoruz. Yeni yapılacak projelerle kazanç senelik 70-80 milyon doları bulacak. Yönetici artık ağzından çıkacak kelimenin farkında olmalıdır.
Başkanlar diktatör gibi davranıyor
Atilla Gökçe (Spor yazarı): Başkanların yönetim anlayışlarını diktatörce buluyorum. Nedeni de, bütün güçleri elinde toplayan denetimden uzak diktatör bir yönetim anlayışı sergiliyorlar. Temsil kurulundan icra kuruluna kadar yönetimde kim varsa herkes susuyor. Başkanın ağzından çıkacak iki kelimeye bakılıyor. Başkan kendi dünya görüşünü dayatarak kulübü yönetir hale geldi. Sportmence olmayan bu durum böyle devam ederse yakında daha vahim olaylarla da karşılaşabiliriz. Divan başkanları ise sadece başkanın sırtını sıvazlıyor.