Incoming yani yurtdışından Türkiye'ye turist getirmeye başladığım ilk yıllarda otellerden fiyat alırken sorarlardı; Yerli mi, yabancı mı? Yabancıya daha ucuz fiyat verirlerdi. Çünkü teşvik vardı, çünkü yabancı daha çok alışveriş yapardı. Seneler geçti. Bir gün otele fiyat sorduk. Ekledik.
"Yabancı"
Sordu;
-Hangi Pazar?
-Yo Cumartesi girecek. Hem de taa Temmuzda.
-Yanlış anladınız. Yani hangi millet diye soruyorum.
-Alaka?
-Değişiyor beyefendi. Örneğin Rus'un, Alman'ın, Romen'in, İsrailli'nin v.s. fiyatı farklı. Ayrıca biz Arap turist almıyoruz.
Eskiler bilir. İstanbul Aksaray'da Rus, Amerikan, Japon, Polonya pazarı vardı. ithal malların yoğun olarak geldiği ülkelerin pazarları idi bunlar. Şimdi yoğun turist gelen ülkeler için milliyetlerine göre pazarlar var.
Yabancı turistler aynı tur şirketi ile aynı tura da gelseler ve aynı otelde, aynı tarihte rezervasyon da yapsalar birbirlerinden farklı fiyatlarla tatil yapıyorlar.
Not: Yurtdışında ki tatil beldelerinde de benzeri uygulamalar bulunur.
Bunun çeşitli nedenleri vardır; Örneğin; yurtdışından turist getiren seyahat acentalarının, turistin milliyetine göre tur maliyetlerinden daha ucuza fiyat verdikleri, yani eksiye çalıştıkları çok sık görülür. Acentalar, tüm ekstra turlara katılan, daha çok alışveriş yapan Japonlara, Korelilere en uygun fiyatları verirken onları Amerikalılar ve Batı Avrupalılar izler. Seyahat acentalarının alışverişi hatta ekstra turları dahi kendileri yapan İsrail ve Yunan gruplarına aynı indirimleri uygulamaları pek mümkün değildir.
Milliyetlerine göre fiyat farkı ayrıca otellerde de görülür. Bu kez sadece alışveriş değil, gelen kişi sayısı, yeme içme kültürü, giyim, kuşam ve davranış biçimi gibi birçok faktör otel fiyatlandırmalarında değişkenlik gösterir. Ayrıca oteller, birbirleri ile anlaşan ve anlaşamayan milliyetler trafiğini de çok iyi yönetmek zorundadırlar. Almanların Ruslarla, Amerikalıların Araplarla, Arapların İsraillilerle, Batı Avrupalıların İranlılarla aynı otelde kalmak istemedikleri sık görülen durumlardır. Ama bize gelen taleplere bakarsak, Türklerin en çok beraber konaklamak istedikleri milletin Ruslar olduğu aşikardır. Parayı ödeyen "bey"ler düdüğü çalar ve bu taleplerini bir ertesi gün telefonla acentasına yinelerler.
Şirketimizin güneydeki otellerde yaptığı araştırmaya göre; Ortalaması gecelik 100 euro olan 5 yıldız standart ve benzeri oteller, turistlerin milliyetlerine göre yaklaşık değerlerle aşağıdaki fiyat orantılarını yapıyorlar;
• İran pazarı 160 euro,
• İsrail pazarı 150 euro,
• Ortadoğu pazarları (Arap turistler) için 140 euro,
• Ruslar için 130 euro,
• Eski Doğu Avrupa ülkeleri (Polonya, Çek, Romen, Bulgar v.s.) 90-100 euro
• Batı Avrupalılar (Almanya, Fransa, Hollanda v.s.) için 75 euro
fiyatlandırma yapılıyor.
Peki Türkler bu fiyatlandırmanın neresinde?
-Her yerinde.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Türk turistler Oteller ve Seyahat acentaları tarafından artık kıymeti bilinen ve ticari açıdan en sevilen müşteri grubu. Bunun nedenleri, Türk tüketicisinin Türk turizminin bir nevi sibop'u hatta zaman zaman kurtarıcısı olmasıdır. Ayrıca, Türklerin kararında yemesini, içmesini, eğlenmesini, giyinmesini bilmesi, ekstra turlara katılması ve alışveriş yapması da önemli özelliklerindendir. Tek eksiğimiz ise bahşişte çok cimri olmamız.
Peki o zaman nasıl oluyor da Türk'ün fiyat skalası en düşükten en pahalıya kadar oynuyor?
Oynuyor... Çünkü Türkün, seyahate çıkma tarihi ne kadar oynaksa fiyatı da o kadar oynak oluyor. Demek istenen, eğer Türk, Almanlar gibi Kasım-Aralık olmadı en geç Şubat ayında tatile gitmeye karar verir ve seyahat acentasına başvurursa alacağı fiyat da Almanın fiyatı ile aynıdır. Ama; eğer bu cumartesi tatile gidecek ve bu perşembe seyahat acentasına başvurmuş ise o zaman buyrun İran'lının, Arap'ın fiyatına.
Şahsi tecrübelerime dayanarak yabancı turistlerinin, profilleri aşağıdaki gibidir;
Örneğin;
Almanlar; Seyahat acentelerinden en ucuz fiyatı alırlar çünkü; milyonlarca kişi gelirler, erken rezervasyon yaparlar, iyi alışveriş yaparlar, ekstra turların bir çoğuna katılırlar, iyi bahşiş bırakırlar, Açık büfede tabaklarına yiyecekleri kadar yemek alırlar, öğlenleri sadece 1 bira ama akşamları burunları kızarana kadar içerler, ama asla çevreyi rahatsız etmezler. Çok disiplinlidirler, Otobüsüne, uçağına tam zamanında gelirler. Erken kalkar, erken yatarlar. Sadece toplu halde iken ama sadece Alman ve Almanca konuşan ülkelerin turistleri ile birlikte eğlenirler, Otelde kırmızı musluktan soğuk su akarsa, olmadı bir de mavi musluğu deneyeyim demez, "sıcak su yok!" diyerek lobiye inerler.
Rehberlerle ve diğer otel çalışanları ile hep bir mesafe içindedirler. Ama şikayetlerini hemen ve direkt olarak bildirirler. Avusturyalılar, isviçreliler, Hollandalılar, İsveçliler, Danimarkalılar, Norveçliler de aşağı yukarı Almanlarla aynı özelliklere sahiptirler.
Ruslar; Tatil turlarını (SEJOUR-yani Deniz-Kum-Güneş) ve her şey dahil otelleri tercih ederler. Çok iyi alışveriş yaptıkları söylenemez. Halı almazlar, sadece kuyuma ve deriye düşkündürler, ekstra turlara pek katılmazlar, ya hiç bahşiş bırakmazlar yada abartılı bahşiş bırakırlar, disiplinlidirler. Otobüsüne uçağına zamanında gelirler. Açık büfede 4-5 tur atarlar, sabah yüzlerini yıkamadan bar kuyruğuna girenler azınlıkta değildir. Çok içince başta karılarına karşı saygısızlaşırlar. Çok büyük bir hata yoksa her şeyden memnun ayrılırlar. Ufak tefek aksilikleri sorun yapmazlar. Beyaz Rusya, Ukraynalılar da aşağı yukarı Ruslara aynı özelliklere sahiptirler
Japonlar; Kültür turlarını (Anadolu, Karadeniz v.s.) tercih ederler, çok iyi alışveriş yaparlar. Ören yerlerinde, anlatım süreniz kadar fotoğraf molası vermeniz gerekir. Halı'ya düşkündürler., Ancak son zamanlarda sadece "hanut" a (alışveriş odaklı) çalışan acenteler yüzünden kazıklanan Japonlar bu alışverişten de vazgeçme aşamasındalar. Ekstra turlar dahil olarak paket program alırlar, standart bahşiş bırakırlar (memnun olsa da olmasa da herkes aynı rakkamı verir), disiplinlilerdir, Otobüsüne de uçağına zamanında gelirler.
Japon turiste; 07:00 uyandırma, 7:30 kahvaltı, 8:00'da hareket dediğinizde nedeni bilinmez ama kalem kağıt çıkarıp bunları tek tek yazarlar. Otel anahtarı kapıları içeri doğru açmıyor ise onlar da Almanlar gibi "kapı açılmıyor!" diyerek rehbere şikayet ederler. Rehber gelir, anahtarı dışarı yöne çevirerek kapıyı açar. Ama fark etmez, aynı müşteri ertesi gün rehberi arayıp "yine kapı açılmıyor" diye şikayet edebilir. Az yemek yerler, seçicidirler, içkiden kaçınırlar. Pek sarhoş olanını görmedim. Gerçek şikayetlerini asla yüzünüze söylemezler, ülkelerine döndükten sonra asgari 2 sayfa şikayet döşenirler.
Malezyalılar hariç, diğer Uzakdoğulular da; aşağı yukarı japonlarla aynı özelliklere sahiptirler. İspanyollar; Kültür turlarını (Anadolu-İstanbul) tercih ederler. Çok az alışveriş yaparlar, bunlar da daha çok hediyelik eşyaya yöneliktir. Ören yerlerinde anlatırken bazıları sizi "kitapla" takip eder. Öyle ki; her cümlenin sonunda başıyla sizi onaylamasını beklersiniz. Sizi severlerse iyi bahşiş bırakırlar. Disiplinsizlerdir, Otobüsüne de uçağına zamanında gelmezler, İspanyol'u öğlen yemeğine 14:00, akşam yemeğine de 22:00 den önce oturtmaya kalkarsanız problem yaşarsınız. Şarapsız (kırmızı) yaşayamazlar, Sarhoşlukları tatlıdır.
Çok iyi dostluklar kurulur. Duygusaldırlar. Havaalanında vedalaşırken "ağlaştığımız" olmuştur. İtalyanlar İspanyolların biraz daha gürültülüsü, Portekizliler de biraz daha sessizi, Latin Amerikalılar da daha zengini, alışveriş yapanı olmak üzere; aşağı yukarı ispanyol'larla aynı özelliklere sahiptirler.
İngilizler; Gençleri sejour (Deniz-kum-güneş-eğlence-Bodrum), yaşlıları 5* otelleri, Kurvaziyer (Gemi) ve Kültür turlarını tercih ederler. İyi alışveriş yapmazlar. Pek bahşiş bırakmazlar disiplinlidirler. Otobüsüne de uçağına da zamanında gelirler. Yemekle pek araları yoktur, seçim de yapmazlar. Yaşlıları şarap, gençleri illaki kusana kadar bira içerler. Gençleri geç yatar (gün ağardıktan sonra), geç kalkarlar. Sarhoş olurlarsa küstahlaşır ve çevreyi rahatsız ederler. Şikayetlerini sadece kendi (İngiliz) rehberlerine iletirler. İskoçlar, İrlandalılar da; aşağı yukarı İngilizlerle aynı özelliklere sahiptirler. Ama daha sakinleri ve hadli'lileridirler.
Araplar; İstanbul ve kaplıca (Bursa-Yalova) turlarını tercih ederler. Çok iyi hatta hesapsız alışveriş yaparlar. Suyuna giderseniz "habibi" (arapça arkadaş) size iyi bahşiş bırakır. Disiplin sıfırdır. 1 saat gecikir, bir şey olmamış gibi gelir otobüsüne oturur. Ne özür ne de bahane. Çok yemek yerler, genelde de et yerler, hatta dışarıda görüp aldıkları yemeği otobüste, olmadı 5* otelde odaya getirip yer sofrasında yerler. Tüm Araplar da; aşağı yukarı aynı özelliklere sahiptirler. Ama Lübnan'lılar hariç. Onlara Arapların Avrupalıları da denir.
Amerikalılar; Kurvaziyer (Gemi) turlarını veya 5* otelleri tercih ederler, çok iyi alışveriş yaparlar. Halı'ya, antikaya düşkündürler. Extra turlar dahil olarak paket program alırlar. İyi bahşiş bırakırlar. Memnun olsa da olmasa da herkes aynı rakkamı verir. Disiplinlildirler, Otobüsüne, uçağına zamanında gelirler. Kaliteli ama az yemek yerler, seçicidirler, Yemek de şarap ama Lobi de viski içerler. Pek sarhoş olanını görmedim. Şikayetlerini kendi rehberlerine iletirler. Kanadalılar, Avusturalyalılar, Yeni Zellandalılar da ingiliz milletler topluluğuna ait olmalarına rağmen aşağı yukarı Amerikalılarla aynı özelliklere sahiptirler. Avusturalyalılar, Yeni Zellandalılar ın genç kesimi son 7-8 senedir Çanakkale savaşı anma törenleri için yoğun olarak ülkemize gelmektedirler. İngilizler kadar içerler, ancak sınırlarını bilirler.
israilliler; İsrail'den gelen yahudi gruplarının, Türkiye'den tanıdığımız yahudilerle huy-suy olarak hiçbir alakaları yoktur. İlk seneler Kumar turizmine ağırlık veren, "cankıt" (kumarcılar) olarak da adlandırılan İsrailli grupları "komşu"lara kaptırdığımızdan bu yana normal turistler olarak önceleri İstanbul'a, şu sıralar ise Antalya ve özellikle Marmaris'e ağırlık verdiler. Paralarının hesabını iyi bilirler, Extra turları Türkiye'ye gelmeden "daha ucuza" kendi acentelerinden almaya ya da kendileri yapmaya çalışırlar, Her şey dahil otele gitmedilerse asla otelde yemez ve içmezler, dışarıdan getirirler. Mini barda teneke cola'nın dibini pergel ucu ile delerek kolayı içtikten sonra su ile dolduranlara bile rastlanır.
Sizin götürdüğünüz "hanut"lu (alışverişten alınan komisyon) yerlerden değil, dışarıdan alışveriş yaparlar. Hem de iyi alışveriş yaparlar. Bahşiş yoktur. İranlılar; Ülkemizin turizminin yeni kurtarıcılarıdırlar. "Yay kanunu"nun canlı örnekleridirler. (Ne kadar sıkarsan o kadar fırlar) Uçaktan inmesi ile başörtüsü çantaya girer. Kadınları başta gözleri, güzellikleri, modern giyimleri ile göz kamaştırırlar. Eğlenmeyi, yemeyi, içmeyi severler. Kapı gıcırtısına oynarlar. Disiplin ve bahşiş yoktur. Alışverişleri tekstil ve takı üzerinedir. Ekstra turlara katılmazlar. Not. İran hükümeti Antalya'ya uçuş yasağı koyduğundan ya otobüs ile Türkiye'de ki en yakın şehre veya uçak ile Afyon'a gelip oradan otobüslerle Antalya'ya ulaşırlar. Dişini sıkıp Tahran'dan Antalya'ya otobüsle gelenleri de vardır.
Hindistanlılar; Ülkemizie son zamanlarda yoğun olarak gelen turist gruplarıdır. Güney Amerikalılar gibi fakir bir ülke olmalarına rağmen ülkenin en zenginleri seyahat etme kabiliyetinde olup memleketimize gelmeden önce tüm dünyayıda gezmişlerdir. Gerçekten seyahat acentaları, oteller ve rehberler açısından en sevilen gruplar arasındadırlar. Disiplin, davranış, nezaket, alışveriş, ekstra turlar ve bahşiş açısından rehber tabiri ile "vazifelerini" dörtdörtlük yerine getirirler. Yine aynı bölge ülkeleri Pakistan, Bengaldeş'den gelen turistler de benzeri özellikler taşırlar.