Kapısının üzerinde Çukurova Üniversitesi yazıyor; ancak üniversite değil sanki bir çiftlik ya da fabrika! Üniversitede hayat sabah 05.00'te başlıyor. İşçilerin kimi inek sağmaya gidiyor, kimi buğday ekimine, kimi de meyve ve sebze toplamaya. Üniversitede portakal, buğday ve mısır yetiştiriliyor.
Süt, peynir, ayran, bal, turşu, reçel ve zeytinyağı üretiliyor. Başta Adana olmak üzere bölge halkı, üniversitenin ürettiği gıdaları tüketiyor. Üniversitenin Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu da çalışanlardan geri kalmıyor. Şalvarını, çizmesini ve yeleğini giyip çift sürüyor.
Adana'nın son ağası Çukurova Üniversitesi
Adana'daki toprak ağaları, bugüne kadar Türk filmlerine onlarca kez konu oldu. Devasa çiftlikler, uçsuz bucaksız pamuk tarları, yetmişli yılların son model traktörleri ve şalvarlı ağaları adeta akıllara kazındı. Çukurova'ya has bu şaşaalı film kareleri, artık mazide kaldı. Toprakların 'miras' yoluyla bölünmesi, büyük çiftçilerin sayısını günden güne azaltıyor. Bu azalmayla birlikte Çukurova Üniversitesi (ÇÜ), 12 bin dönüm araziyle bölgenin 'en büyük ağası' unvanına sahip oldu.
Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, bu durumu ispatlarcasına Adana şalvarı giyiyor, hayvanları yemliyor ve traktöre biniyor. Adeta, ovada çiftçilik yapan diğer ağalara meydan okuyor! Akınoğlu, aslında uzman bir cerrah ama vaktinin büyük bir bölümünü çiftlikte geçiriyor. Çiftlikteki traktörlerin yenilenmesi, ahırların ıslah edilmesi ve tarlalardan yüksek verim alınması onun çabalarıyla gerçekleşiyor. Akınoğlu tarım alanındaki teknolojik gelişmeleri de yakından takip ediyor. Avrupa ülkelerindeki önemli üniversitelerle ortak projeler yürüten Akınoğlu, "Bilimsel yöntemlerle birlikte birim alandan aldığınız ürün miktarını iki-üç katına çıktı. Arazilerin hepsini toprak yapısına göre sınıflandırdık. Hangi mahsul, hangi toprakta daha iyi yetişir, hangi tarla, kaç kilo gübre ister bunların bilgileri elimizde." diyor.
Seyhan Baraj Gölü'nün hemen yanına, çam ağaçlarının arasına kurulan çiftlikte beslenmeyen hayvan, ekilmeyen tarım ürünü yok denecek kadar az. Yıllık 10 milyon TL bütçeye sahip olan çiftlik, aynı zamanda bir fabrika gibi çalışıyor. Üretim çiftliğinin genelinde toplam 100 daimi işçi çalışıyor. Mevsimlik işçilerle birlikte bu sayı 500'e kadar çıkabiliyor. Traktör sayısı ise 50'den fazla. Üniversite, 'Balcalı' markasıyla 30'un üzerinde ürün pazarlıyor. Süt, peynir, ayran, bal, turşu, reçel ve zeytinyağı üretiyor.
Çukurova Üniversitesi'nin Ziraat Fakültesi'ne bağlı olan üretim çiftliği, 1967 yılında kurulmuş. Eski traktörler, zirai tarım aletleri ve yıllanmış binalar, çiftliğe bir 'müze' havası kazandırmış. Bunun yanında son model traktörler, özel süt sağma makineleri ve damlama sistemi sayesinde bilgisayarlarla sulanan meyve bahçeleri, çiftliğin modern yönünü yansıtıyor. Arazilerin büyük bir bölümü düz ve sulak olduğu için kolayca işlenebiliyor. Mısır, buğday ve soya ekilen tarlalardan yüksek verim alınıyor. Eğimli arazilere ise genellikle zeytin ve badem ekilmiş. Çiftlikte kış ayları biraz sakin geçiyor. Yaza doğru ise hasat telaşı başlıyor. Yirmi beş yıldır çiftlikte çalışan Hasan Karlı'yı tarlada nohut ekerken bulduk. Klimalı, son teknolojiyle donatılmış traktörle kısa sürede 60 dönüme yakın arazide ekimi tamamladılar. Burada üretilen peynir, bal, yoğurt, reçel ve diğer ürünler çalışanlara indirimli olarak satılıyor.
Laboratuvarda ileri teknoloji kullanılarak ıslah edilen bitki tohumları, bölge çiftçisinin de hizmetine sunuluyor. Ekilen buğday, mısır ve soyanın bir kısmı yem malzemesi olarak kullanılıyor. Üniversite, geçtiğimiz yıl 500 dönümlük bir alanı nar, şeftali ve elma bahçesine dönüştürmüş. Yetiştirilen ürünlerin hepsi de organik olduğu için kolayca alıcı buluyor. Çiftlik, bal ve tavuk yumurtası satıyor.
Günlük 4 bin 700 kilo süt üretiliyor
Çiftlikte toplam 1.000'e yakın büyük ve küçükbaş hayvan besleniyor. Üretilen 4 bin 700 kilo süt, yine çiftlik bünyesindeki tesislerde işleniyor. El değmeden müşteriye ulaşan 'Balcalı' markalı peynir, yoğurt, ayran ve süt büyük ilgi görüyor. Çiftlikte hayat sabah saat 4.00'da başlıyor. Büyükbaş hayvanların bakımıyla ilgilenen Alpaslan Kalle, daha güneş doğmadan ahırların yolunu tutuyor.
20 yaşından bu yana çiftlikte çalışıyormuş. Toplam 523 büyükbaş hayvanın bakımını 13 arkadaşıyla birlikte yapıyor. Sabah 05.00'te süt sağım işlemleri başlıyor. Kalle, ineklerin süt sağma makinesiyle sağılmasından çok memnun. Çünkü makinelerden önce inekler elle sağılıyormuş. Bu işlem çok zor hem de vakit alıyormuş. Daha sonra 07.30'da inekler yemleniyor ve ahırlar temizleniyor.
Çağrı Önal, hayata burada gözlerini açmış desek yeridir. 17 yaşından bu yana çiftlikte çalışıyor. Şimdi 50'sini devirmiş. Buradan kazandığı parayla iki tane çocuğunu üniversitede okutuyor. Çiftlikteki atmosferi şu cümlelerle özetliyor, "Burada zaman çok çabuk geçiyor. Ne zaman akşam olmuş, ne zaman inekler sağıma gelmiş farkında bile olmuyorsunuz." Ömer Çimen Ziraat Fakültesi'nde yüksek lisans yapıyor. Hangi ineğin kaç kilo süt verdiği ondan soruluyor. Belirli dönemlerde aldığı süt numunelerini laboratuarda inceleyen Çimen, bilimsel çalışmalarla birlikte verimin inek başına 35-40'a yükseldiğini söylüyor.
Çiftlik, 'Balcalı' markasıyla dondurma da üretecek
Üniversite bünyesindeki çiftlik, her yıl yeni ürünlerle tüketicinin karşısına çıkıyor. Geçen yıl Türkiye'de ilk kez seri bir şekilde 'turunç reçeli' üretmeye başlayan çiftlik, ilerleyen günlerde Saanen (İsviçre'den getirilen özel bir süt keçisi) keçilerinden elde ettiği sütten dondurma da satmaya başlayacak. Bunun için 100 tane keçi alınmış bile. Havaların ısınmasıyla birlikte üretime geçecek olan üniversite, gerekli altyapı çalışmalarını tamamlamış. Sütten Maraş dondurmasına rakip dondurma üretilmesi planlanıyor.