Annesinin doğum sırasında bayılması sonucu vakumla çekilerek dünyaya gelen ve daha sonra beyin kanaması geçiren genç, babasının ölümünün ardından annesi de hastalanınca maddi imkansızlık yüzünden tedavi olamadı. Sürekli başı ağrıdığı için 17 yaşında doktora giden Muzaffer Parlak, hayatının son günlerini yaşadığını öğrendi.
Hakkarili 4 çocuk annesi Fatma Parlak, mevsimlik işçi olarak çalışan eşinin işinden dolayı bulunduğu Artvin'in Borçka ilçesinde bundan 17 yıl önce doğum sancıları başlayınca hastaneye götürüldü. Yaklaşık 7 saat süren zorlu doğum sırasında Fatma Parlak bayılınca, gövdesi ana rahminde kalan bebeğin başına çan takılarak vakum yöntemiyle doğum gerçekleşti.
Trabzon'a sevk edilen ve 2 ay boyunca kuvözde tutulan Muzaffer Parlak, o günden sonra sürekli hastaneye gitmek zorunda kaldı. Parlak 2 yaşına kadar
sürekli rahatsızlanarak çevre illerdeki hastanelerde tedavi olmaya gitti.
2 yaşındayken evde aniden rahatsızlanınca yeniden hastaneye götürülen Muzaffer'in beyin kanaması geçirdiği anlaşıldı. 2 yaşına kadar hastane hastane dolaştırılan Muzaffer, annesinin de rahatsızlanması sonucu maddi durumları iyi olmadığı için tedavi süreci noktalandırdı.
Kemik erimesi başlayan Fatma Parlak, eşiyle birlikte sürekli hastane hastane gezmeye başladı. Eşinin de sürekli bir işi olmayan Parlak, hastane masraflarını ödemekte zorlandı. Parlak 4 yıl önce eşinin ölümünden sonra 4 çocuğuyla birlikte
memleketi Hakkari'de hem kendi hastalığıyla hem de oğlunun artan baş ağrılarıyla tek başına mücadele etmek zorunda kaldı. 2 yaşında hem iyileşti sanılarak hem de maddi imkansızlık nedeniyle tedavisini durdurdukları Muzaffer Parlak'ın hiç dinmeyen baş ağrıları başladı. Muzaffer bunu ilk önce ailesinden gizledi ancak daha sonra gizleyemeyecek kadar ağrıları arttı.
Baş ağrılarını ağrı kesicilerle geçiştiren Parlak, ağrılar dayanılmaz hal alınca durumu annesine bildirmek zorunda kaldı. Oğlunu Van 100. Yıl Üniversitesi'ne götüren Fatma Parlak, doktordan dünyayı başına yıkacak bir yanıt aldı. Oğlunun doğum esnasında beyin damarların kan gelmediğini ve su topladığını söyleyen doktorlar, şu saatten sonra tıbbi olarak yapılacak bir şeyin kalmadığını bildirdi.
Söylenenleri kabullenmek istemeyen Fatma Parlak, bu kez oğlunu Adana'ya getirerek Yüreğir Başkent Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirdi. Büyük bir umutla geldiği Adana'da da, "Oğlunuz doğarken ölmüş. Bu andan sonra yapacağınız tek şey onun isteklerini yerine getirmek. Mutlu bir hayat sürmesini sağlamak" yanıtını alan talihsiz kadın bir kez daha yıkıldı.
Anne Fatma Parlak şimdi 17 yaşındaki oğlunu göz göre göre yok olmasına dayanamadığını belirterek, "Bizi yokluk ve fakirlik mahvetti. Önce oğluma doğumu çok zor oldu. Ardından ben rahatsızlandım. Benim tedavim yıllar sürdü. Benim tedavim devam ederken mevsimlik olarak çalışan eşim öldü. Bu arada oğlumu 2 yaşından sonra hiç hastaneye götürmedik. Oğlum fakirlik kurbanı. Paramız olsaydı oğlum bu hale gelmezdi" diye gözyaşlarına boğuldu.
Anne Parlak, gözyaşları içinde maddi imkansızlıklara rağmen oğlunun baş ağrılarının artmasıyla Van'da ve Adana'da hastaneye götürdüğünü ancak doktorların zamanında müdahale edilmediği için iş işten geçtiğini söylediklerini vurgulayarak, "İki doktorda oğlunu götür her istediğini yap. Onun bundan sonra tedavisi olmaz dediler. Hatta doktorun biri oğlun doğarken ölmüş dedi" diye konuştu.
17 yaşında ölümünü bekleyen Muzaffer Parlak ise baş ağrılarının artık dayanılmaz olduğunu her saat başı ağrı kesici içmek zorunda kaldığını anlatarak, "Baş ağrılarıma artık dayanamıyorum. Hiç durmadan ağrıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum" dedi.
Parlak hastalığı nedeniyle birçok şeyi yapamadığını belirterek, "Ben okuyup her dönem taktir ve teşekkür getirmek isterdim. Ama hastalığım nedeniyle hep kurul kararıyla geçtim. Meslek sahibi olmak istiyordum. Ama olmadı" diye konuştu.
En çok sanatçı olmak istediğini ancak hastalığı nedeniyle buna fırsatı olmadığını ifade eden Parlak "Dardayım" isimli türküyü söyleyerek annesini gözyaşlarına boğdu.