27
Aralık
2024
Cuma
ESKİŞEHİR

Kahrolası prenseslerimiz

Geleneksel cinsiyet rolleri, kalıp yargılar, erkeklerin farklı oldukları inancı hem kadın hem de erkek için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu sıkıntılı sonuçlar, insanların kendilerini gerçekleştirmelerine, mutlu olmalarına, hatta sağlıklı olmalarına engel olmaktadır. İnsanlara kadın ya da erkek olarak bakmak ve her tür davranışı bununla sınırlamak büyük bir haksızlıktır. İnsanların kendilerini daha mutlu hissettikleri ve dolayısıyla daha da başarılı olacakları durum ve davranışlar, cinsiyetleri nedeniyle yasaklanmamalıdır.

Cinsiyet, tipik olarak bir kimsenin genetik ve anatomik özelliklerinden bahsetmek için kullanılır (dişi/erkek). Toplumsal cinsiyet, hem kişinin toplumsal rolünden, hem de içsel tanımlamasından ve onların temsil edilmesinden bahseder. Genel olarak kadınların erkeklere, erkeklerin de kadınlara ilgi duyduğu varsayılır.

Toplumsal düzen içerisinde; cinsiyet üzerine geçmişten bugüne bireyler üzerinde bir yaptırım uygulanmıştır. Erkek ve kadın arasındaki farklılıkları anlatan en güzel örneklerden bazıları masallardır. Kırmızı başlıklı kızın ormana girme yasağı, pamuk prensesin ormanda 7 cüceyle birlikte yaşaması, sindirellanın evin tüm işlerini görmesi ve rapunzelin yıllarca bir kalede prensini beklemesi...

Kırmızı başlıklı kız ormana girerse, başına felaketler gelecek ve kurtlar onu yiyecektir. Giremez! Yasaktır! Pamuk prenses ormanda 7 cüceyle birlikte yaşamıştır çünkü cüce oldukları için bir kötülük yapmaları beklenemez. Oysa bu prenses, 7 yakışıklı prensle bir ormanda kalabilir mi? Tövbe! Ahlaksızlıktır! Sindirella; yalnız, güçsüz ve savunmasız bir dişidir.

Erkeklerin sahip oldukları gücü ve hakimiyeti sağlayamayacağından, kaderini kabullenmelidir. Günün birinde bir ayakkabıyla hayatı değişecektir. Rapunzel kalede yıllarca beklemek zorundadır çünkü dışarı çıkıp hava alması, çiçek koparması, dokunması, hissetmesi sakıncalıdır. Zaten günün birinde prensi onu bulacak ve rapunzel ÖZGÜRLÜĞÜNE kavuşacaktır...

İşte bizim kızlarımız, kadınlarımız, hepsi birer masal kahramanıdır. Her biri prensini bekleyen, elleriyle ve beyinleriyle cinsel organlarını tamamen örtmüş, korkak ve savunmasız prenseslerimizdir.

Pakistanda, dinsel bir efsaneyi 24 yıl süren bir esaretten sonra yıkmayı başaran genç kadının öyküsü korkunçtur. Pakistan halkı üzerinde çok güçlü ve sarsılmaz bir kimliğe sahip, tanrıdan sonra tapınılan ikinci varlık olan şeyhin dergahında olup bitenlerden sadece orda yaşayanlar haberdardır. Dışarıda safkan bir melek, ilahi adalet ve derman dağıtan iyi kalpli dini lider, evinin içinde dinden sapmış bir şeytan, kalbi taşlaşmış bir canavardır.

Kendi karısını sayısız erkeğe satan, 8-12 yaş arası kız çocuklara tecavüz ederek öldüren, henüz 11 yaşındaki kendi öz kızına tecavüze yeltenen, küçük kız çocuklara lezbiyen ilişkiler kurdurup bunları video kameraya kaydeden bu sahte mesih, sonunda cinsel sapkınlıklarına dayanamayan karısı tarafından öldürtülür. İyilik için kötülük yapan bu kadın; intikam alma, cezalandırma ya da aşağılama amacıyla müstehcen yöntemler uygulayan bir dinsel tabuyu yıkmıştır.

Burada bir toplumsal cinsiyet eşitliği değil, sadece toplumsal cinsiyet ahlaksızlığı ya da daha iyi bir ifadeyle; kimsenin istemediği, deforme edilmiş bir eşitlik vardır ve bu noktada kadınların eşit olduğu söylenemez bile...

Kadınlar, toplumsal cinsiyet yemleri durumundalar. onlar, hem kurban hem de suçlu, rahatsız ama özgür, tam anlamıyla ne komutan ne de yem..

Kadınlar; siyasi iktidarın, kadın düşmanlığının üzerini örtmek için de sunuluyorlar. Yani burada feminist olarak düşünülebilmesi çok az şey bulunabilir. Burada bir eşitlik değil, gereklilik söz konusudur. İktidara getirilen ve sayısı bir elin parmaklarını asla geçmeyen kadınlar, topluma karşı kullanılan bir çeşit maskedir. Cinsiyet adaletsizliğinin yanısıra, hemen hemen tüm dünya ülkelerinde, özellikle A.B.D'de sık karşılaşılan ırkçılık akımının aleniyetinin tam tersine, parlamentoda yer alan, başkanın ulusal güvenlik danışmanı ve dış işleri bakanı 'siyah' kadın CONDOLEEZA RİCE karmaşık ve yanıltıcı bir durumdur.

Türkiye, toplumsal cinsiyet adaletsizliğinde, dünyanın en kötü 14 ülkesinden biri. En iyi durumdakilerse İskandinav Ülkeleri. Fakat dünya üzerinde, kadınlarla erkeklere eşit davranan hiçbir ülke yok!

-En kötü durumdaki diğer 13 ülke ise: Yemen, Pakistan, Fildişi Sahili, Togo, Mısır, Hindistan, Nepal, Guetamala, Suriye, Cezayir, Suudi Arabistan, Lübnan ve Sudan.

-En adaletli durumdakiler ise: Avustralya, Finlandiya, İzlanda, Norveç ve İsveç.

Yoksulluk, toplumsal cinsiyet adaletsizliğiyle doğrudan bağlantılı ve dünyadaki yoksulların yaklaşık %70'i kadın!

Türkiye; okur-yazarlık, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde yer alan kadınların erkeklere oranı açısından dünya ortalamasının altında. Ayrıca ekonomik etkinlikte, tarım dışı sektörlerde kadınların oranı ve gelir uçurumu açısından da ortalamanın altında.

Kadınların güçlendirilmesi, kadın profesyonellerin oranı, hükümette ve bakanlık düzeyinde karar verici konumdaki kadınların oranı ve parlamentodaki kadınların oranı kategorilerinde Türkiye, en kötü durumdaki ülkelerden biri.

5 kıtadan 58 ülkenin değerlendirildiği araştırmada, Türkiye'deki kadınların araştırma kategorilerindeki durumu şöyle:

-ekonomik yaşama katılımda 22. sırada

-sunulan ekonomik fırsatlarda 58.(son) sırada

-kadınların politik alanda güçlendirilmesinde 53. sırada

-eğitime erişimde 55. sırada

-sağlık ve refahta 50. sırada

Yukarıdaki ifadeleri açarsak;

 ekonomik katılım: çalışma yaşamında, kadınların erkeklere oranı ve eşit işe eşit karşılık

 ekonomik fırsatlar: düşük ücretli, vasıfsız işlerle sınırlı olmayan emek piyasasına erişim

 politik güçlendirme: kadınların karar alıcı yapılarda temsil edilmesi

 eğitime erişim: kadınların ilk, orta ve yükseköğretimdeki oranları

 sağlık ve refah: üremeye yönelik sağlık hizmetlerine erişim

 

Raporda, nüfusun çoğunluğu müslüman olan 7 ülke yer alıyor; Bangladeş(39), Malezya(40), Endonezya(46), Ürdün(55), Pakistan(56), Türkiye(57), Mısır(58).

Raporun yorumuna göre; bu ülkelerdeki 'geleneksel, derin muhafazakar tutum, kadınların kamusal etkisi olan karar verici yapılara girmelerini aşırı derecede zorlaştırıyor.

-toplumsal cinsiyet adaletsizliği endeksi genel kriterleri

eğitim, ekonomik etkinlik ve kadınların güçlendirilmesi

-türkiyenin endeksteki puanı : 5

-en yüksek puanı yani 12 puan alan ülkeler ise avustralya, finlandiya, izlanda, norveç, isveç.

 

   küresel sorunlar

-İleri derecede gelişmiş ülkelerde bile, kadına yönelik şiddet, sıradan ve göz yumulan bir uygulama

-Kadınların cinsel köle olarak kullanılması ve seks işçiliğine zorlanması, yoksul, genellikle genç kadınların karşılaştığı korkunç bir durum.

-Bazı ülkelerde, kız çocuklar diri diri toprağa gömülüyor.

-Zorla evlendirme ya da namus cinayetleri birçok ülkede yaygın.

-Afrikadaki bir kadının, gebelik komplikasyonları nedeniyle ölme riski, batı avrupadaki bir kadına göre 180 kez daha fazla.

-Özellikle kırsal bölgelerdeki kadınlar, dünyanın okur-yazar olmayan yetişkin nüfusunun üçte ikisini oluşturuyor.

-ABD'de 20 yaş altındaki AIDS hastalarının %90'ı kadınlar.

-Birçok gelişmiş ülkede, parlamentolardaki kadın vekil oranı %15.6

kaynaklar:

DEF (dünya ekonomik forumu)

bia haber merkezi

BCI (temel yeterlilikler endeksi)

GEI (topl. cins. adaletsizliği endeksi)

OECD (eko. işbirliği ve gelişme örgütü)

UNIFEM (BM kadınlar için kalkınma fonu) 

.
Yayın Tarihi : 9 Aralık 2005 Cuma 15:56:09
Güncelleme :12 Aralık 2005 Pazartesi 11:42:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?