Dünya ülkelerine yön veren güçler son yıllarda ortaya koydukları uygulamalarla yeni dünyanın şeklini çizmeye çalışmaktadırlar.
Tek kutuplu dünya hakimiyetinin devam edebilmesi için yeni stratejiler geliştiren global güçler;Yeni güç birlikteliklerinin oluşumunu ve yayılımını engellemek için birlikte hareket ettikleri odakları güçlendirmeye devam etmektedirler.Dünya yönetiminde söz sahibi olmak isteyen Çin,Rusya ve Hindistan üçlüsü birlikteliklerini güçlendirerek farklı bir modelle hakimiyet kurmaya çalışmaktadırlar.Şu an için ciddi bir hakimiyet gücü olan ABD bu oluşumların yayılmasını engellemek için Ortadoğu üzerinde bariyerler oluşturmaktadır.
Uluslar arası bu güç odakları dünya üzerindeki hakimiyetlerini sürdürebilmek için enerji kaynaklarını ve ülkelerin sivil toplum kuruluşlarını kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar.
ABD;Gerek AB ülkeleri gerekse doğu bloku güç odağı ülkelerle rekabeti sırasında sivil toplum kuruluşlarını en iyi değerlendiren ülkelerden birisidir.Ülkelerin toplumsal hareketlerine yön verebilecek bir birikime ve güce sahiptir.Bu güce ulaşabilmek için önce kendi ülkesinde yaşayan bireylerin hak ve özgürlüklerini en iyi şekilde korumuş,onların sosyo-ekonomik refahını sağlamış,bürokratik alt yapısının oluşumunda bireyin haklarını savunmuş,devletin görevini bireylerine hizmet eden kurum olarak tanımlamış,gerçek demokrasinin kurallarını kendi halkı üzerinde uygulamış ve örnek bir model olarak dünya ülkelerine sunmuştur.Bu örnek modelin devam edebilmesi için,gerek güvenlik gerekçesiyle gerekse başka nedenlerden dolayı bireyin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması gerekir.Aksi halde statukocu bir ülke haline gelecektir.
Türkiye olarak biz de bu değişim sürecini yakından takip etmeli ve hazırlıklarımızı ona göre yapmalıyız.Yöneten ve karar veren ülke konumuna ulaşabilmek için yeni dünyaya uyum sağlayabilmeli ve sektörel yapılanmalarımızın alt yapısını gelişmiş ülkelerden örnek modeller alarak Türkiye modelini oluşturabilmeliyiz.Gelişmiş ülkelerin kamu yapılanmasına baktığımızda her zaman için birey korunmuş ve insani değerler ön plana çıkartılmıştır.Ülkelerinde yaşayan insanların hakları ve inançları en iyi şekilde koruma altına alınmış,pratik uygulamalarında bu değerler yaşatılmıştır.
Türkiye;Yönünü çevirdiği gelişmiş ülkelerin bürokratik yapılanmalarını en iyi şekilde araştırmalı ve kendi ülkesinde yaşayan insanların refahı için bunlara uyumlu yasaları,yönetmelikleri yeniden düzenlemelidir.AB ‘ne üye bir ülke olabilmek için sonuna kadar mücadele etmeli ve bu birlik içersindeki muhalif güçlerin kullanabileceği söylemlerden uzak durulmalıdır.Türkiye’yi AB masasında görmek istemeyen ülkeler ve güçler ellerinden gelen her türlü engeli oluşturmaya çalışacaklardır.Yönetilen değil de yöneten bir ülke olabilmek için bu engelleri aşıp daha ilerilere doğru yürüyebilmeliyiz.Ülkemizin geçmiş tarihine baktığımızda bu gücün bizde var olduğunu gözlemleyebiliriz.
Farklı kültürleri,dinleri,etnik kimlikleri yıllarca bir arada barış ve huzur içersinde yaşatan,bireylerinin özgürlüklerini sonuna kadar koruyan bir milletin torunları olarak bu gücü yeniden keşfedebilir ve çağın şartlarına uygun bir şekilde uygulayabiliriz.Çağın şartlarının en önemli unsuru;Pratikte uygulaması olan demokratik bir yönetim anlayışıdır.
Demokrasinin kuralları gerçek anlamda pratik yaşama aktarıldığı zaman birey huzur ve güven içersinde olacaktır.Bireyin sosyo-ekonomik gelişiminin önündeki engeller ancak uygulanabilir demokrasi anlayışıyla gerçekleştirilebilir.Bireyin ülkesine karşı olan sevgisini ve bağlılığını güçlendirebilmek için ona değer vermeli ve onun üretkenliğinin önünde engeller oluşturulmamalıdır.Potansiyel tehlike olarak değil, potansiyel üretken ülke gücümüz olarak değerlendirmeliyiz.
Global süreç;Uzak ülkeleri yakınlaştırmakta,iletişim ağını hızlandırmakta,sermaye ve ürünün serbest dolaşımını sağlamakta,global kuralları belirleyerek ülkeler üzerinde uygulanmasını sağlamakta ve yeni dünyanın yapılanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Türkiye global sürece uyum sağladığı zaman, uzun yıllardır yakalayamadığı fırsatları yakalayacak,halkının sosyo-ekonomik refah düzeyini geliştirecek ve dünyanın saygı duyduğu ülkeler arasında ki yerini alacaktır.
KAYNAK:
Dr.Hasan Avşar