Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim de, üniversitelerimizin de sonu gelmez kısır tartışmalarla, iç politik çekişmelerle, insanların yaşam tarzı ve tercihleriyle geçirecek bir tek saniyemiz yok" dedi. Eğitimin önündeki tüm engellerin kaldırıldığını da belirten Erdoğan, "Bir sanatçımız 'Oxford vardı da gitmedik mi' demişti, artık eğitim için mazeret kabul etmiyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Marmara Üniversitesi 2008-2009 Eğitim-Öğretim Yılı Açılış Töreni'ne katıldı. Sultanahmet'teki rektörlük binasında düzenlenen törende Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de hazır bulundu. Tören öncesi Doç. Dr. Mehveş Emeç Birol piyano resitali sundu.
Konuşma yapan Başbakan Erdoğan, "Başbakan olarak mezun olduğum üniversitenin eğitim-öğretim yılı açılış töreninde bulunmak beni son derece duygulandırıyor" dedi. Erdoğan, üzerinde emeği olan hocalarına şükranlarını sunarak, "Bizim toplumumuzda el öpme alışkanlığı var, ileri gidip ayak öpenler de vardır. El öptürmeyi sevmem. 3 kişinin elini öpün derim, babanız, anneniz, hocanız. Bunun dışında asla" diye konuştu. 6 yıl içerisinde 123 bin yeni dersliği Türkiye'ye kazandırdıklarını belirten Erdoğan, "Bizler emanetçiyiz. Saati geldiğinde koltuklarımızı gençlere teslim edeceğiz. Geleceğin Türkiye'sinin bugünkünden daha iyi olmasını gerçekten arzu ediyorsak, bugünden yapmamız gereken en önemli şey eğitime olan yatırımdır. 2002 yılında iktidara geldiğimizde eğitim noktasında pek de iç açıcı olmayan bir manzarayla karşılaştık. Okul imkanı olmayan yüz binlerce çocuğumuz vardı. Okul imkanı olsa dahi okula gönderilmeyen özellikle kız çocuğumuz vardı. Kız çocuklarımızın okula gönderilmesi için kampanya başlattık ve kız çocuklarımızı okula kazandırdık" açıklamasında bulundu.
Başbakan Erdoğan, cumhuriyetin kurulduğu dönemden sonra eğitime yönelik en büyük yatırımın son 6 yıl içinde yapıldığını söyledi. Her şeyi devletten bekleme anlayışının büyük bir yanlış olduğunu belirten Erdoğan, "Aslında devlet düzenleyen, denetleyen, koordine eden bir anlayışla bu işi ele almış olsaydı, biz bugüne kadar belki de çok daha ileri mesafelerde olacaktık. Biz eğitim ve sağlıkta bunu devreye soktuk" dedi.
Eğitim için tüm imkanların seferber edildiğini de belirten Başbakan Erdoğan, "Bir sanatçımız diyordu ya 'Oxford vardı da gitmedik mi' diye. 'Kitap yoktu da okuyamadım' mazereti istemiyorum. 'Babam izin vermedi okuyamadım', 'özürlüydüm okuyamadım' şeklindeki mazeretleri ortadan kaldırmak için düzenlemeler yaptık. Eğitimin önündeki engelleri büyük oranda kaldırdık. Yeter ki yavrularımız cahil kalmasın" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü.
"Türkiye'nin bir kaç şehrini adeta bir üniversite kampusu haline getireceğiz. O şehirlerimizi numune birer şehir haline getireceğiz. YÖK Başkanı ile de görüştüm. Biz de elimizden gelen desteği vereceğiz. En ileri ülke Amerika. Amerika bu tür üniversite şehirlerini nasıl gerçekleştirdiyse, Türkiye de bunu gerçekleştirmeli. Hedefleri büyük koymalıyız. Küçük hedeflerle büyük hedeflere ulaşılmaz. Her türlü fikir ve düşünce üniversitelerimizde özgürce konuşulmalı. Ancak hakaret düzeyine ulaşmaması şartıyla. Biz üniversitelerimizi toplumsal gelişmenin, ilerlemenin, kalkınmanın motoru olarak görüyoruz. Üniversiteler gücünü, ürettiği bilgiden alır. Adının üniversite olması hiç önemli değil. Saygınlık ve itibarlarını ise sundukları özgür ortamdan alırlar. Üniversitelerimizde aklın özgürlüğünü, eleştirinin özgürlüğünü, ifadenin özgürlüğünü sağladığımızda bu, topluma da sirayet edecektir. Dalga dalga ekonomiyi, sosyal yapıyı da etkisi altına alacaktır. Bizim de, üniversitelerimizin de sonu gelmez kısır tartışmalarla, iç politik çekişmelerle, insanların yaşam tarzı ve tercihleriyle geçirecek bir tek saniyemiz yok."
Bir ülkeyi içine kapatmak, dünyaya, yaşanan gelişmelere kayıtsız kalmanın büyük sıkıntıları da beraberinde getirdiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin bu sıkıntıları yaşadığını söyledi. Erdoğan, "Ben ilkokulda okurken, Kıbrıs sorunu vardı. 2002'de geldik hala Kıbrıs sorunu var. Yanı başımızda dünya değişti, demir perdeler ortadan kalktı ama demir perdelerin anlayışı bizde hala var. Türkiye bir çok gelişmeye kayıtsız kaldı. Biz bir çok yeniliği de beraberimizde getirdik. Seka adeta kağıt dağıtıyordu. Her
yıl yüz milyonlarca dolar zarar ediyordu. 'Biz burayı tamamen kapatıyoruz' dedik. 'Bunu özel sektör yapsın' dedik. 'Burası peşkeş çekilecek' dediler. 'Biz burayı tamamen Kocaeli Belediyesi'ne vereceğiz' dedik. Şu anda milli park oldu. Kıbrıs'la ilgili mücadele veriyoruz. 'Kıbrıs'ı peşkeş çektiniz' diyorlar. Bunu nasıl söyleyebiliyorlar. Türkiye de masada. Biz her zaman bir adım önde olacağız ama asla hakkımızı da yedirmeyeceğiz. Birinin kaybı, birinin kazancı olamaz. O anlayışı kabul etmek mümkün değil.
Cumhurbaşkanı Ermenistan'a gitti. Ana muhalefet, 'soykırım anıtına gitsin bir de çelenk koysun' diyor. Böyle bir yaklaşım olur mu. Bir ülkenin ana muhalefeti milli bir meselede kendi cumhurbaşkanı için nasıl böyle bir yaklaşımda bulunur. Benim cumhurbaşkanım çelengin nereye koyulacağını senden daha iyi bilir. Siyasi etik noktasında böyle bir yaklaşım olamaz. Milli meselelerimizde bir olamazsak, diğer meselelerde nasıl faydalı olabiliriz. Türkiye yurtdışında da önemli görevleri yürütüyor. Rusya-Gürcistan arasındaki sıkıntılarda da bizler elimizden gelen gayreti gösterdik. Bugün de İspanya Başbakanı'nı ağırlayacağız. Türkiye artık gündemi belirlenen bir ülke değil, gündem belirleyen bir ülke konumunda. Arabuluculuk görevleri hızla devam ediyor" şeklinde konuştu.