Bizi, sözde “Ergenekon çetesi (!) cambazlığına” baktırırken, asıl çete, adını koyalım “Ahtapot çetesi” Türkiye’yi, sadece arazi olarak değil, bütün değerlerini, kurumlarını bölerek, TC’yi yıkmak işlevine devam ediyor.
Etnik bölünme başladı; sadece Kürtler değil, onlardan örnek alan diğerleri, şimdiye kadar “Türk” olmakla mutlu olan etnik gruplar da kendi dillerinde TRT yayınları istemekten başlayarak neredeyse, “özerklik” de isteyecekler!.. Yargı bölündü; insanların “Şu mahkeme bizden yana-bu mahkeme karşımızda” demeleri, bazı “Cumhuriyet” savcılarının niyetlerinden şüphe etmeleri hiç de mesnetsiz değil!.. Medya çoktan, “yalaka-yandaş medya - milliyetçi-Atatürkçü medya” diye bölünmüş durumda... İşçi sendikaları dahi bölünüyor. Aileler bölünüyor. Mahalleler, köyler bölünüyor! Emniyet, kolluk kuvvetleri de bölünmekte. Sıra, TSK’yı da bölmeye geldi!
Kısacası Türkiye hiçbir zaman bu kadar, içten ve de dıştan bölünmemişti!
Zaten, çok uzun kollu “Ahtapot” çetesinin, bütün bu bölünmelerin mihrakı olan “Ergenekon tezgahını” kullanarak, asıl hedefi de TSK’yı bölmek, etkisiz hale getirmek! Bunları görmemek için ya gafil, ya da fazla “iyi niyetli” olmak gerek.
Türkiye’nin, şu sırada, karşı karşıya olduğu başlıca tehlike, “Kürt bölücülüğü”. Türkiye’yi bölerek, “Büyük Kürdistan’ı” kurmak tasavvuru... “Tasavvurdan” da öte artık gerçekleşmesi!
Bu, yabancıların, Avrupalıların, İngilizlerin, Fransızların, Amerikalıların, AB’nin, Türklerden “kurtulmak” ve Ortadoğu’daki çıkarlarını, şimdi de “Kürt muhafızlarıyla” emniyete almak için, öteden beri çevirmekte oldukları “Büyük Oyun’un” son perdesi! Bu, BOP başlıklı, yeni “perdede”, sırada, Ermeniler var: “Soykırımı iddiası” bir öncü, bir paravan. Arkadan, “Arazi ve tazminat” talepleri gelecek. Ermeniler artık gizlemeye bile gerek görmüyorlar. Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan, ardından da Devlet Başkanı Sarkisyan açıkça söylediler.
İKTİDAR HANGİ ELLERDE?
Ne var ki, bu çok tehlikeli “ahval ve şeraitte”, Türkiye’nin başında, gafil -tarih ve milliyetçilik şuuru olmayan- AB sürecine takılmış, ABD’den icazet bekleyen bir iktidar var.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan’la “uzlaşmak” ve sınır kapısını açmak için Erivan’a, futbol maçına gitti! Bu, açılan kapıdan diğer dayatmaların da geleceğinin acaba farkında mı? Farkında olsa da umurunda mı?
Başbakan R.T. Erdoğan ve bakanı Babacan, “Kürt sorununun”, Talabani-Barzani aracılığıyla, “barışçı” çözülmesi için, azami gayret gösteriyorlar. Bazıları da Apo’dan bile medet umuyor! Bu gaflete mukabil, karşı taraf ne istediğini çok iyi biliyor ve amacına doğru, emin adımlarla ilerliyor!
Bilmez ve ilerlemez mi? Türkiye’nin şu bölünmüş parça parça haline ve iktidarın da gafletine bakarak, olmuş meyvenin kucaklarına düşeceğini görmez mi? Hatta bu “gafletler” karşısında PKK’ya, ne hacet? Şu sıralarda varlıklarını hatırlatmak için, köşede bucakta, bazı eylemler yapsalar ve TSK bunlara karşı başarılı operasyonlar yapsa da, asıl mücadele başka alanda ve platformlarda! Bu mücadeleyi de kaybetmek üzereyiz!
Ve şu sırada, Apo’nun tutuklanmasının yıldönümünde, Bölücülerin, doğuda ve batıda azmaları, DTP liderlerinin meydan okumaları, tesadüf mü? Hayır: TBMM’ye ve Türkiye’nin her köşesine yerleşmiş insan “saatli” bombalarının “Biz varız” demeleri!
Ve gene bu sırada Ahtapot’un bir kolu -“Abant Platformu”-, Kürt egemenliği altındaki aslen Türk, Erbil’de, Barzani’nin himayesi altında “barışçı çözüm” - yani Türkiye’nin “çözülüp” Kürtçülere teslim olmasının propagandasını yapıyor!
Platformun maksadı: “Türk-Kürt” kardeşliği, Türk ve Kürt kültürünün birbiriyle yakınlığı ve bunun için de “barış!” Geçmişte yaşananların geleceğe ipotek koymaması ve barışı ve geleceği birlikte aramak!..
Ne kadar ulvi değil mi? Bunu kim istemez?
Ancak Kürt bölücülüğünün, dış ve iç kökenleri, tarihi ve PKK terörünün nasıl başladığı gibi “teferruat” (aslında şeytanlıklar) bir tarafa, bir sorum var: Kürtler AB ve ABD asıl realiteden, Türkiye’yi bölmekten, “Büyük Kürdistan”dan vazgeçecekler mi?***