Yazımın başlığı, bilgisayarda karakter karışıklığı değil: Başkaldırı’nın, “Serhıldanın” Kürtçesi!; tek “Q” harfi eksik. Bırakırsak. Türk alfabesine “W,Q,X” harfleri girecek… Mademki, Bölücü Kürtler TBMM’deki temsilcileri, “Serhıldanın” resmen, hem de TBMM’de ilan ettiler ve böylelikle artık Türkiye’de, BDP lideri Selahattin Demirtaş ve şürekâsının, deyimiyle “iki dilli hayat” başlayacak… Hepimiz Kürtçe öğrenmeye, konuşmaya ve yazmaya mecbur olacağız!
Ancak iş alfabeyle kalmayacak: ”Terörle bir yere varılmaz” derken, AB’ye, ABD’ye uyarak ve PKK Terörüyle, işte bu hallere geldik! “Diplomalı” Aydınlarımız da, “insan hakları- özgürlük” diye DTP’li Hasip Kaplanın Türk parlamentosunda ilan ettiği, “başkaldırıya” en azından “mülayim” bakıyorlar. Sıcak bakıyorlar. Hoş “sert” olsalar ne yazar… Parola “ Neden olmasın?” “Barış Karargâhı” Radikal’de Murat Yetkin, taviz veriyor: “Ülkedeki asli nüfusun önemli bir bölümü, ana dilini hayatın içinde de kullanmak istiyorsa, bunun başkaldırıya yol açmadan özgürlük alanlarını temel zemini kaybetmeden genişletmek yolu bulunarak halli, yolu ok yaydan çıkmadan bulunmalı.” Bunun “Kürdistan’dan” başka yolu yoktur. Aziz Murat Kardeşim… Haritası çok önceden APO tarafından çizildi ve son zamanlarda, Karayılan tarafından işaretleri verildi.
Ama Yetkin, doğru bir şey de, söylüyor: Bu bağlamda, Balyoz davasının İstanbul’da başladığı gün, Ankara’da Meclis’te Kürtçe “başkaldırının” ilan edilmesi arasında “simetrik” bağ var… Kısacası, PKK’ya karşı mücadele edenlerin tutuklanmaları, yargılanmaları “serhıldana” cesaret verdi.
Başbakan TC devletine karşı bu açık başkaldırıya, henüz, mutat öfkesiyle, karşılık vermedi. Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı sertçe, konuştular. Mehmet Ali Şahin savcılara “suç duyurusunda” bulundu. Ama bakalım, bu “başkaldırının” üzerine, Şey Sait'in “başkaldırısına”, Mustafa Kemal’in ve İsmet Paşa gibi azimle, ısrarla ve acilen gidecekler mi?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da suskun. Malum seçimler – “eksen” değişikliği var- Güneydoğudaki “fincancı katırlarını” ürkütmemek gerekiyor! Bu saldırıya- “serhıldana” karşı en sert, açık seçik tepki MHP Lideri Bahçeliden: “Çok dilli, çok milletli bir yapıya müsaade edilemez. Milli ve üniter yapının tahribatına müsaade edilemez.” Bu duruş MHP’ye oy kaybettirse bile!... Nokta-virgülü yok!
Gül ve Erdoğan yakın geçmişte Kürtçe sözler söylediler. Başbakan Kürtçe TV kurmakla övünür… O zaman yazmıştık; “yol olur” diye, Açılımdan “neler çıkar” diye! Kürtçülerin ana dilde eğitim talepleri, bu “İki Dilli, hayatın” ilk işaretleriydi. ”Demokratik Özerklik” ilanı da başlangıcı. Kürtlere, ”Demokratik Özerklik” olur da, her etnik gurubun “Özerk” bölgesi ve kendi öz ana dili, olmaz mı? Bunlar oluca da, Türkiye'nin “bölünmez bütünlüğü” pahasına ”Büyük Kürdistan” gerçekleşmez mi?
“Türkleri”, ”alt kimliklerden biri” sayan, “Türkiye Türklerindir demek yanlıştır” diyen Başbakan, kotarılmakta olan yeni Akasyada “Türklük” kavramının “Türkiyelilik” olarak değiştirilmesine sıcak bakar…
Şimdi “çağdışı diye” bu Cumhuriyetin “üniter ulus devlet” yapısı, Mustafa Kemal’den emanet, “değiştirilemez” maddesi de, kolaylıkla değiştirilir! Unutan varsa, bu maddeyi hatırlatalım: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”
“Tek Dil” halkları - milleti birleştirir - Ülkeler, çok etnik kimlikli - çok kültürlü olsalar da, asıl bundan dolayı bölünmek tehlikesine karşı “tek dil” zorunlu olmuştur… Amerika örnektir: Tek resmi dili İngilizcedir. Orada, İspanyol, Alman vb. asıllı olanlar, kendi dillerini öğrenseler ve konuşsalar da, kamusal alanda, eğitimde, İngilizcede birleşmişlerdir. “Tek dil” Amerikalıları “Amerikalıyım” diye değil, “Amerikanım” diye birleştiriyor!
Kürtçülerin, “İki Dilli hayat” başkaldırısının amacının, Türkiye’yi bölmek olduğunu görmemek için, ya gafil, oy peşinde politikacı, ya da “liberal” olmak gerek.
Ne var ki, “İki Dilde hayat” konusunda bazı problemler var. Önce hangi Kürtçe? Zazacıyı ne yapacaksınız?
Sonra, “İki dilli hayat” olur da “Çok dilli Hayat” neden olmasın? Tıpkı “Demokratik Özerklikte” olduğu gibi, bütün etnik guruplara, Çerkezlere, Abazalara, Boşnaklara, Lazlara vb. “demokratik özerklik” verilmesi de gerekir. Gerekiyor. Bunun mantıki sonucu “Çok Dilli Hayat”… Ama halkı- ülkeyi nasıl ve neresinden böleceksiniz? “Çok dilli özerklik” paylaşımının, güç, hatta imkânsız oılduğunu, hınzır gibi bilirler de, asıl amaçları; Türkiye’yi parçalamak, sonra da “Büyük Kürdistan’ı” kurmak…
“İki Dilli” hayat “başkaldırıcıları”, Kürtlerin “ırkçı faşist” Türk Devleti tarafından zorla asimile edilmelerinden, ana dillerinin öğretilmemesinden yakınıyorlar. Şimdi asıl ırkçılar kim?
Son sözüm: Bu adamlar, eğer, nimetlerinden, engelsiz yararlandıkları bu ortak vatanın, ortak Devletinden ve "ortak dilinden" memnun değillerse, istedikleri yerin dibine gidebilirler. Kalanlar bizimdir! ***