2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Av mevsiminde, Adalet ve Askerlik

Adamın biri lokantada menüye baktıktan sonra sormuş: “patlıcansız bir yemek yok mu?” diye… Şu sırada, dünya “menüsünde” WIKILEAKS belgelerinden başka bir şey yok gibi… Hatta evrende, hayat bulunabileceği emarelerinin keşfedilmesi gibi, müthiş bir haber, dünya gündeminde, arka sıralarda…”Uzaylılar” dünyamıza saldırmışlar ne gam; dünya, zaten altüst! Kıyametin kopması, kutsal kitaplarda söylendiği gibi, “yeçüç meçüçün” WİKİLEAKS belgelerinde ortaya çıktı!

Erdoğan “olmayan şeylerin belgesi olmaz” -yani “davası” olmaz- bunları tartışmak abes” diyor… Öyleyse, bu “olmayan” şeyler, kendi deyimiyle, neden, “vuruk” oldu? Görmezlikten gelinirse, kaybolur mu? Bu “travmanın atlatıldığı” iddiası fazla iyimser; sonunda da, ölümcül olabilir!

Şimdi, Ergenekon duruşmalarında da, ortaya dökülmeye başlayan telefon kayıtları… Eski AKP Bakanı Abdüllatif Şener’in sözleri: Dokunulmazlıklar kaldırılırsa, bu sır kutusundan çıkacaklar, iktidara WİKİLEAKS’den fazla zarar verebilir. Belgelerdekiler, “Vaki" olmasalar da, “şayi” olmaları yeter.

VATANSEVERLİK SINIRLARI

Önceki yazımda, CHP ve MHP’nin, bu belgeleri siyaset malzemesi yapmalarının, vatanseverlik olduğunu yazmıştım, ancak, daha da ortaya çıkacak yeni belgelerle, bu “vatanseverlik” sınırı zorlanacak, muhalefetin özenine rağmen, kopan “kıyamet” iktidarı sarsacak…

İktidarı çok zora sokacak bir fotoğraf vardı gazetelerde: Dolmabahçe’deki ofisinin önünde, Erdoğan’ı protesto etmek için eylem yapan bir genç örgenci kız, polislerin çizmeleri altında, acımasızca dövülüyor… Hem de, Başbakan İçerde Rektörlere demokrasiden, özgürlükten söz ederken! Bu fotoğraf karesi, bin kelimeye bedel -bu imaj seçim “sath-mailinde” çok hatırlatılır- seçim sandıklarında, seçmenler tarafından, muhakkak hatırlanır!

ERGENEKON VE ORDU

Kanımca, bu “eğik düzeyde”, iktidara çok zarar verebilecek bir faktör de, “Ergenekon süreci”… Türk Ordusuna, Komutalarına, değerli aydınlara ve gazetecilere karşı “sürek avıdır”. Erdoğan, “Ben fahri savcıyım”, dedikten sonra, “adalet diye diye” adaletin tepelenmesinin, yapılan adaletsizliklerin, sorumluluğundan kurtulamayacaktır! Mesela dünyaca Mehmet Haberal’a yapılan zülüm: Kalp hastası değerli Profesörün, hastaneden taburcu edilmemesi ve dolaysıyla, gene “Silivri’ye sokulamadı” diye, hastaneye yapılan baskın ve Rapor veren doktorları sorgulamak ne sönmez kindir!...

Ve bir “TC Hükümetinin” kendi ordusuna karşı açtığı savaş… Bu “Harbin” son ve İktidara göre “zaferle” sonuçlanan muharebesi. Üç başarılı Komutan, iki Bakanın emriyle açığa alındı… Generallerin ve Amiralin, yürütmeyi durdurma taleplerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), reddetti…

İktidarın kendi amaçlarına engel saydığı TSK’ne karşı “duygular” mâlum… AYİM hükmüne, gelnice; bu hükümde, olumlu oy veren 6 yargıcın ve de 4 karşı oy veren 4 yargıcın da ellerini vicdanları üzerine koyarak ve cübbeleriyle, rütbelerin asker olduklarını unutarak, karar verdiklerine inanmak isteriz. Adaletin, sembolünde olduğu gibi, gözleri bağlı, eşit tartan “terazisi” ve iki taraflı “kılıcı” var… Fakat bu davada, neticede İktidar kazanmış ve TSK bir darbe daha yemiştir. “Adaletin kestiği parmak acımaz” derler ama kesilen “parmaklar” da bir daha yerine gelmez. İki değerli komutanın kayıpları telafi edilemez… Sonunda gerçek adalet tecelli etse bile…

İki yıllık yarıda kalmış Hukuk tahsilimle bu hüküm konusunda ahkâm kesemem, ancak Fakültedeki, Yahudi asıllı Alman hocamız Profesör Prof. A. B. Schwarz'ın sözlerini hep hatırlamışımdır: “Çoğunuz yargıç, avukat, savcı olacaksınız hep hatırlayın ki, Hüküm ve savunmalarınızda, son kıstas, vicdanlarınızdır. Cüzdanlarınız, kişisel çıkarlarınız olamaz."

Evet- Adalet başka- siyaset bambaşka: AIYM kararı adilane olsa da, Başbakanın, Bakanların ve yanaşmalarının bu karar üzerine, sevinçlerini, nasıl değerlendirmeli? Orduya karşı "boks maçında", bir raunt daha kazandılar, üç değerli komutanın geleceklerinin “kesilmesi” pahasına.

TSK ve Komutanlarına karşı sürek avı devam edecek. Bu ordusuna bağlı Türk Milletini hiç mi rahatsız etmez? Bu bağlılık, şimdi, başka bir vesileyle sınanıyor, geleneksel bir asker uğurlanmasında, müessif bir kaza oldu. Bir kişi canını kaybetti. Düğün alaylarında, seçim konvoylarında da, böyle kazalar olur, ama şimdi bu vesileyle, “asker millet olmamızın” bu geleneğin kaldırılması için kampanya başlatıldı… Evet, “av mevsimi”; umudumuz “ava gidenlerin avlanmaları” !... ***

Yayın Tarihi : 6 Aralık 2010 Pazartesi 00:43:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?