Önceki yazılarımda, “PKK olsaydınız, Türkiye’nin, bugünkü ‘umumi vaziyetine’ bakarak, cesaret almaz mıydınız?” diye sordum... Saldırıdan sonra, Türkiye’de, muhtelif kesimlerin -siyasetçilerin ve de iktidarın yorumları ve tepkileri üzerine, PKK’nın “kuklacıları”, muhakkak sevinçle ellerini ovuşturuyorlardır... Çünkü “Teröre lânet, teröristlerin başlarını koparacağız. AB’ye ve ABD’ye ve Barzani’ye, Talabani’ye sert çıktık” dediler. Ancak, eşzamanda, malum “taraflar” da, kesim ve köşelerde, Genelkurmay’ın, “Terörle Mücadele Yasası”nın AB’den evvelki “o haline” döndürülmesine karşı tepkiler - adeta, saldırıya karşı, sureta, gösterilen beylik tepkilerden de fazla! Bu öneriler, önlemler demokrasiye, özgürlük ve AB “kriterlerine” aykırı olurmuş -sonra maazallah AB ne dermiş!
ŞAHANE ŞAHİN
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Genelkurmay’ın terörle mücadele hususundaki taleplerini savsaklamak için söyledikleri gerçekten şahince “şahane”!
Terörle mücadele, uluslararası ilişkileri, sözleşmeleri gözeterek yapılmalıymış... Ve özgürlüklerle-güvenlik “dengelenmeliymiş”! Hazret, önce, elindeki “adalet terazisini” dengelemeli! Sayın Şahin; canımızdan canlar kopuyor, o canlarımızla birlikte Türkiye elden gidiyor, siz hâlâ “adaletten”, “dengeden” söz ediyorsunuz! Unutmayın önce milletin adaleti, sonra da ilahi adalet var. Artık lafı uzatmaya-dolandırmaya, topu başka alanlara atmaya imkân yok. Güneydoğu’da yıllardır artan şiddetle devam eden “olay” - “asimetrik” veya “düşük yoğunluklu” savaş olmaktan çoktan çıktı; gerçek bir “savaş hali” var... Bu “halin” icapları yapılmalıdır... Hem, “o hal” artık bugünkü “hallere” de yetmez!
Açık söylemeli, “sıkıyönetim” gerekiyor!
DURUM TESBİTİ
Önce tekrar bir durum tespiti yapalım ve karar verelim: Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i, “üniter” ulus devleti sonuna kadar, hiç taviz vermeden muhafaza etmekte kararlı mıyız?
Eğer “sözde” değil de “özde” kararlıysak, bilelim ki Güneydoğu’daki mücadele bu devleti ortadan kaldırmak için yapılan bir savaş “ veya sadece terör hareketi değildir, gerçek bir savaştır... Saldıranlar Türkiye’nin ezeli hasımları; Avrupa ve son zamanlarda da ABD’dir - PKK da onların piyonları, tetikçileri! Kandırılmış Kürt gençler de ” zimmeti “ olmayan ” harcanabilir “ sarf ” malzemesi.
Bu ” savaşın “ gerçek hedefi, 1996’da ABD Kongresi’ne verilen Ortadoğu haritasında, Güneydoğu’muzun ”Kürdistan“ ve ”Ermenistan“ arasında paylaşılması öngörülüyordu. Amerikan albayı Ralph Peters’in, 2006’da yayımlanan haritası, aynı harita! Bu böyle olunca, yani savaşın asıl maksadı, Türkiye’yi yok etmek, Türkleri Anadolu’nun bir köşesine, AB’nin uydusu olarak sıkıştırmak olduğu bilindiğinde, ”Kürtlerin haklı talepleri“ ve alınması istenen tedbirler, etkisiz ve ”teferruat“ olarak kalacaktır!
Özetle, şimdi, karşımızda artık gizliliği de kalmayan ve kutsal olmayan hayâsız bir ittifak“ var! PKK kuklasının ipleri ve hortumları bu ”kuklacıların“ ellerinde.
Bu da bilindiğinde, biz hâlâ, PKK terörüyle mücadelede AB’den ve ABD’den, Barzani ve Talabani’den medet umuyoruz. Bile bile lâdes! Cumhurbaşkanı Gül söyledi; Bağdat’a, Talabani’nin huzuruna gidip ondan yardım isteyecekmiş! Bari yol yakınken Barzani’nin huzuruna, Erbil’e de gitse; ”Kürdistan’ın“ inşasına ve ticarete mukabil, Barzani’den de ”PKK’ya karşı yardım” istese! Son saldırılardan sonra Barzani’nin ve Talabani’nin timsah gözyaşlarına ve vaatlerine inanacağımıza asıl düşmanlarımızı cesaretle vursak. En azından Orgeneral Atilla Ateş’in, 1999’da Suriye hududunda söylediklerini, biri açık seçik söylese! Savaş mı isterim? Hayır, ama ”onlar“ ülkemize karşı savaş açmışlarsa, bunun da cevabı ”nefsi müdafaa“ savaşıdır!
Ve ABD
Bu gerçekler karşısında, Amerika’nın daha önceleri Kuzey Irak’ta TSK’nın yapacağı harekâta ”İyi bir fikir değil” diye karşı çıkmış olmasına rağmen aynı yönetimden PKK ile mücadelede ”işbirliği” bekleniyor!
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Artık akıllanmamız ve celallenmemiz için, 40’ıncı haramiden de kötek mi yememiz gerekiyor!***
k.mükremin barutun 6.10.2008 tarihli yorumuna hitaben: Uzunca, ağadalıca ve (kendin öyle zannediyorsun !) edebî uzatmalarlarla ifadelerin zamanı geçti; zira zamanımız çok kısaldı..Ne demek istediğini az ve öz olarak belirtmeye çalış, "ne demek istediğini" okuyan kısa yoldan anlasın. Sana "bunun için" bir örnek vereyim: "Askerlerimizin, polislerimizin şehit olmaları nereye kadar gidecek ?." Dersini iyi çalış ve buna cevap ver!.
Sayın Kılıç, yazınıza "Bu bir Savaştır!" diye başlık atmışsınız. Kanımca bu, hala sürdürmeye çalıştığımız uzun bir savaştır. 200 yıldır Kürt ağaları ve aşiretleri fırsat buldukça Türk'lere arkadan saldırıp savaş çıkartıyorlar, başaramıyacaklarını anladıklarında ise aynı çoğrafyayı paylaşmak ve dostluk masallarına sığınmaya çalışıyorlar. Bugün ellerinde 50 yıldan uzun süredir müttefik diye yere göğe sığdıramadığımız ABD ordusunun silahları ile Türk Ordusuna karşı savaşıyorlar. Bu terör örgütünün karargahının bulunduğu Kandil dağının ve ilerde uydu devletlerini kurma gayreti içinde oldukları, Kuzey Irak'ın elektriği ise Türkiye'den gidiyor, altyapı hizmetleri Türk firmalarınca tamamlanıyor. Bunun nasıl bir savaş stratejisi olduğunu bir bilen halkımıza anlatsa çok yararlı olurdu. Çünkü Kurtuluş savaşımıza katılmamak için yörelerindeki dağlara kaçarak savaş dışında kalmayı tercih edenlere, Türk Milletinin bu kadar bonkör olma lüksü olamaz. Yakın tarihimizin büyük ihaneti olarak, Kurtuluş Savaşı’nın içine sızan, ancak kendi Kürt örgütlenmesini devam ettiren, İngiliz, Fransız işgalcilerle işbirliği yapan ve en sonunda da Türk askerine karşı cephe açan Kürtleri görüyoruz. Bu örgütün İngiliz desteğini sağlamak için Nasturi isyanından üç yıl önce 1920 yılında yine Hakkari’de başka bir isyan çıkarttığını da kaydedelim. Peki Kürtlerin Kurtuluş Savaşımız sırasındaki tek ihanetleri bu mudur? Aslında Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren Mustafa Kemal’in karşısındadır Kürtler. Mustafa Kemal’in idam emrini veren Kürt Mustafa Paşa’dır. Aynı Kürt Mustafa Paşa’nın eniştesi ise Kürt İzzet Bay’dir ve İstanbul Hükümeti’nin İçişleri Bakanıdır. Kürt İzzet Bey de İngiliz ajanıdır. Kürt İzet Bey’in bir de yeğeni vardır Şerif Paşa, o da Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Paris temsilcisidir. Eğer kuruluşlarını tamamlamış ve tuzları kuru olsaydı bugün Kürt'lerin destekçisi olan ABD askerlerini de, Sevr sonrası Anadolu'yu işgal edenler arasında görmemiz büyük bir olasılıktı.