Sayın Başbakan aşırı yorgun ve sinirleri bozuk . Şimdiye kadar kendisini ve iktidarını fazlaca destekleyen medyaya ve işadamlarına çatması basını yabancılara ispiyonluk yapmakla suçlaması , TÜSIADa kendi işlerine baksınlar demesi hayra alamet değil, ve bu gidiş iyi bir gidiş değil. Bunu rahmetli Adnan Menderes dönemindeki kişisel tecrübelerime istinaden söylüyorum.. 27 Mayıs 1960daki sonun başlangıcı da, böyle , Menderes ve DP iktidarı ıle o zamanki basının balayının , rahmetli Menderesin sinirlerinin bozulmasıyla başlamıştı. DPnin iktidara gelmesinde büyük rol oynayan ve önce Mnederesi ve hükümetini destekleyen Basın, 1957den den sonra DP ye ve Menderese karşı dönmüştü. Bunun sebepleri ve şaklı burada bır kaş satırla anlatılamayacak kadar karmaşıktı. İktidarın, hele mutlak iktidarın, şımartması, ve gafleti, basının haksızlığı , muhalefetin de manipülasyonları ve üstelik yer altı faaliyeti vardı. Ama kısa zamanda, diktatör sayılan Milli Şef İsmet İnönü, demokrasi havarisi, ona yeter diyen kurtarıcı Menderes diktatör oldu! Ve neticede Menderesin sinirleri bozuldu; gazeteciler hapsedildi, veya yazdıklarına bizzat dikte ettirdiği Radyo Gazetem yorumları ve sonra "Vatan Cephesi" hareketiyle mukabele etmeye kalkıştı. Basınla ilişkilerimi çalışan ve yazan gazetecileriyle değil patronlarla yürütmeyi tercih etti. Madrid dönüşünde hava alanındaki basın toplantısında soru soran muhabirlerden kimliklerini ve kurumlarını sorması da bana rahmetinin,çalışan gazetecileri sorgulamasını ve onları patronlarına şikayet etmesini hatırlattı. Yeni Ceza kanundaki medya ıle ilgili kısıtlayıcı hükümler de 27 Mayıs öncesi Basına uygulanmak istenen kısıtlamaları! Ve sonunda iş, Tahkikat Encümenine ve 27 Mayısa dayandı. .Fakat en önemlisi Menderes yorulmuş, sinirleri bozulmuştu.
Tabii , artık darbe ,askeri müdahale söz konusu olamaz , ama Medyayı gazetecileri karşıya almak, ,siyasi bakımdan ölümcül olabilir. Sayın Başkan Parlamentodaki çoğunluğuna ve popülizme fazla güvenmemeli Medyanın gücünü hiç küçümsememeli! Tavsiye ederin 27 Mayıs öncesine bir bakıversin.
MADALYONUN ÖTEKİ TARAFI
Bunları söyledikten sonra , madalyonun öteki tarafında da değinmeliyim; Ben Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğanın , Partisinin,ve Hükümetinin hararetli bir taraftarı değilim. Hep eleştiririm ,başkalarının da eleştirilerini, genellikle desteklerim.
Başbakan, 6 Martta, sözde Kadınlar Günü bahanesiyle, yapılan gösterilerde polisin , kadınlara karşı hoyratça , davranması üzerine , bunun Avrupa Parlamentosunun kınamasından sonra,Başbakan medyayı suçladı. Bunun üzerine son günlerde medya ile ilişkileri konusunda, yapılmakta olan ağır eleştirilerin, hepsine, katılamıyorum. .
Önce , tabii yabancı medyada o sahnelerin yayınlanmasına ve dolayısıyla ABden gelen tenkitlere, Avrupadan tepkilere, sadece Türk medyası sebep olmamıştır.Öyle bir iletişim dünyasındayız ki, bu olaylar, Türk Televizyon ve basınında hiç yer almasaydı da, bu olaylar yabancı ülkelerde gene duyulacak ve yayınlanacaktı.Kısacası Başbakanın dediği gibi ,olayları yabancı medyaya ispiyonlamak söz konusu değil. Ama şu da var; , bizim televizyonlarda özellikle bir polisin yerdeki bir kadına tekme atması defalarca tekrar gösterildi, ve bu konuda yapılan yorumlar ,muhakkak kı yabancı gazete ajans ve televizyonların daha fazla dikkatini çekti, eleştirileri, daha fazla tahrik etti.
Bır de şu var ; medyamız polisi tenkit ederken bu olayların öteki tarafına görmezlikten gelinmiştir... 6 Marttaki gösterilerin, Troyka ziyareti. münasebetiyle ,bilinçli olarak , kadınlar günü olmaktan çıkarılıp Kürtler ve AP günü olmasına ve bu gösterişlerde kadınların polislere , saldırmalarına , bazı maksatlı,militan kadınların Kadınlar günümü siper alarak APOya özgürlük ve bölücülük sloganları atan pankartları taşıyan , Polislere tekme tokat atmalarına n hakaret etmelerine ve polislerin ihtarlarına meydan okumalarından hiç söz edilmedi ve o sahneler hiç yansıtılmadı. Münhasıran polisler suçlandı. .
Öteden beri bır döngü vardır; bazı olayları Türk basını yayınlar, bunları dış medya alır ve sonra da Türk medyası yabancılar da söylüyor diye gene kullanırlar.
Yakın tarihimizde. 27 Mayıs Darbesine giden yol da bu çok olmuş, mesela Uluslararası Basın Enstitüsünün ve yabancı gazaların ,yazarların Türk basınında gördüklerinden sonra yaptıkları eleştirileri,basınımız Menderese karşı kullanılmışlardı. .
Bana göre,, kadın ne evde, ne sokakta, ne karakolda hiçbir yerde dövülemez-dövülmemelidir! Kadınlar Gününe bağlanan bu hareketler ve görüntüler, maksatlılar tarafından kullanılmaktadır. Ama sadece AB Artık bizi almaz endişesiyle değil kendi değerlerimize göre! Zaten ben, Fransada ve Amerikada polislerin , kadın- erkek demeden bu gibi gösterilerde çok insafsız ve hoyratça davrandıklarını da bizzat görmüşümdür. Ancak, tabii bu da bizim için mazeret olamaz. Fakat belki de zaten çok güç şartlarda çalışan ve yaşayan polislerimizin durumlarını ve eğitimlerini düzeltmeye vesile olur.