Bugün 23 Nisan...

“Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” diye şarkılar söylerdik... Türk çocuklarına bu bayramı, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal armağan etmişti. Atatürk’ün çocukların bayramıyla, “Milli Egemenlik bayramını” aynı günde kutlanmasını istemesi anlamlıdır! O’nun hiçbir hareketi boşuna değildi, her sözünün her hareketinin bir anlamı vardır! Bu “bayramla” Cumhuriyeti çocuklara ve 19 Mayıs’ta kutlanacak Gençlik Bayramıyla da gençlere, yani yeni kuşaklara emanet etmesi de çok anlamlıdır! Bu, yakın tarihimizin, Cumhuriyetin kutsal bir zinciridir; 19 Mayıs 1919, 23 Nisan 1920 ve 30 Ağustos 1922 Zafer -ordumuzun- bayramı. Ve hepsinin hâsılası; 29 Ekim 1923 Cumhuriyet Bayramı!

Bu bayramları yıllarca, coşkuyla kutladık... Ancak bugüne, 2010 yılına geldiğimizde, aynı coşku yok. “Bugün 23 Nisan” ama hiç de “neşe dolmuyor insan” !

Bugünün kasvetli havasında bana “neşe veren” tek şey, 23 Nisanın eşim Güzide’nin doğum günü olması! Ama inanın, ülkedeki ortam ikimizin de neşesini engelliyor!

CUMHURİYET

20 Ekim’de, Cumhuriyetin 87. yıldönümü kutlanacak, fakat Atatürk’ün Cumhuriyetinin “ebediyete” akıp gidecek önümüzdeki yıllarda yaşayıp yaşayamayacağı bile şüpheli. En önemlisi, o “kutsal zincirin” halkaları gevşetilmiş, başka Cumhuriyetlerin, başka saltanatların hazırlıkları var!

BASMAKALIP MESAJLAR

Bu 23 Nisan’da da Cumhurbaşkanı, Hükümet erkânı, bayramın anlam ve önemini belirten konuşmalar yapacak, mesajlar yayınlayacak, Anıtkabir’e gidip, Atatürk’ü öven sözler yazacaklar. Ama biliyoruz ki içtenlikle söylemiyorlar, basmakalıp! Ve memleketteki “ahval ve şerait”, 19 Mayıs 1919’daki kadar karanlık!

MİLLİ İRADE

Bugün, “Milli Egemenlik” bayramı da... Ancak şu son birkaç günde, kürsüsünün tepesinde “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ibaresi bulunan TBMM’de, milletin ve rejimin kaderini tayin edecek “Anayasa Paketi” tartışılırken, “milli iradenin” fotoğrafları: İktidardaki Partinin milletvekilleri uyuyorlar, fakat Başbakan ve Bakanları “uyanık”; milletvekilleri uyurken “Biz yaptık oldu” diyecekler! AKP’nin Meclisteki tramvay dolusu çoğunluğu, gerçek “milli iradeyi” temsil ediyor mu? Egemenlik kayıtlı ve şartlı, AKP’nin ve de Erdoğan’ın!

Aynı yüce Meclisin kürsüsünden, güya Türkiye’nin, fakat aslında Kürdistan’ın temsilcisi bir kadın, “terör örgütü PKK’nın TSK’yla savaşta olduğunu” söylüyor ve “Bu Mecliste olmaktan utanıyorum” diyebiliyor...

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’i, bu kadına zamanında haddini bildirdiği için tebrik ediyorum. Ama Şahin’i kınayan ve tarafsızlığını aştı diyen, Ahmet Tan gibiler de var! Hâlâ, asıl gerekenin, Türkiye Cumhuriyetinden yana “taraf olmak”, olduğunu anlamıyorlar.

Bugün Çocuk Bayramı ama bazı çocuklar top oynamıyorlar, polislere taş, araçlara molotofkokteyli atıyorlar... Bu çocuklar masum, fakat asıl onları teşvik edenlere hiç söz yok..

MEMLEKET MANZARALARI.

Ve bu 23 Nisan’da- 29 Ekim'de memleket madaraları. Atatürk’ün “Çankaya'sının” şimdiki sakinlerinin, kılıf ve kıyafetleri… Türkiye sokaklarının, manzaraları! … Atatürk dirilse herhalde, yeniden ölürdü  daha doğrusu dirilirdi!...

Sırada 30 Ağustos Ordu ve Zafer Bayramı var. Bazıları, bu bayramı askersiz kutlamaya hazırlanıyor. Aslında hiç kutlamamaya henüz cesaretleri yok, ama muhtemelen, “Bedelli askerlik” ilan ederek kutlarlar! Bu Ağustos, bakalım başka hangi hayırlara vesile olacak!

ATATÜRK'E TAHAMMÜL...

Engin Ardıç adlı bir yazar var. Kendi itirafıyla “ağız kokusunu” etrafa saçar. Ve “yarı açık” Atatürk düşmanıdır. Doğrudan saldırmaya cesaret edemez ama her fırsatta, kıyısından köşesinden, Atatürk’e sataşır! Bu zat gene, İş Bankası’nın ve Anadolu Sigorta Şirketi’nin, TV reklamlarında Atatürk imajlarının kullanılmasına takılmış... Güya ayıp oluyormuş! Ama aslında, Atatürk’ün her fırsatta hatırlatılmasından rahatsızlar. Unutulursa, daha memnun olacaklar.

Hülya Avşar da, “Atatürk filmleri fazla kaçıyor” diye rahatsız! Hayır hanımlar, beyler; fazla olmuyor, şu sırada az bile! Ve Türkiye İş Bankası’nı Atatürk, Celal Bayar’a kurdurdu. Bu banka, Türkiye’nin en sağlam, en güvenilir bankası.

İş Bankası, kurucusunu her fırsatta, her yerde anamaz mı? Nerenize batıyor? ***