30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Demokrasi Var...

Star Televizyonunun, haber saatinde acar bir muhabir, elinde mikrofon, İstanbul sokaklarında dolaşıyor ve “sokaktaki adamlara”, önce “Haberal kimdir?” diye sordu, doğru cevap veren iki kişi çıktı. Profesör Haberal gündemde; her gün gazeteler ve haberlerde adı geçiyor, sorulanlardan bazıları kerli- felli, herhalde en az orta eğitim görmüşler, ama Mehmet Haberal’ı tanınmıyorlar! …Fakat çok acı olmasa, tuhaf olan, haberci ,“Cumhurbaşkanı kim”? diye sorunca, “sokaktaki adamlardan” ancak ikisi “Abdullah Gül” diye cevap verdi… Gül’den önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i hatırlayan da, pek çıkmadı. Fakat bunlardan çok daha öte, ayıp ve inanılması güç rezalet, “Türkiye Cumhuriyetinin ilk Başkanı kimdi?” diye sorunca, “Mustafa Kemal Atatürk” diyebilen, sadece iki kişi oldu…

Halkımı aşağılamak istemem, çoğunun “aptal” olduğunu söyleyen, rahmetli Aziz Nesin’e, zamanında çok kızmıştım… İnsanlarımızın, yaratıcı, yapıcı zekâları olduğunu da, tecrübelerime dayanarak, çok yazmışımdır… Öyleyse, bu “sokaktaki adam” yoklamasındaki sonuçların anlamı ne? Nasıl değerlendirilmeli?

12 Eylül Referandumunda, “Evet” diyenler de muhakkak, bu “sokaktaki” adamlardı ve şimdi, Genel Seçimlerde, oy verecek olanlar da onlar. Bir mucize olmazsa, AKP’yi, iktidarda tutacak olanlar bu “sokaktaki adamlar” olur! Çünkü “demokrasi” var… Alternatif, yok mu?

HÜRRİYET-DEMOKRASİ

Abdülhamit’in istibdat idaresi, 1908’de, “Hürriyet var” diye yıkılmıştı ve Hürriyet ne “füsunkârdı”! 1950’de Tek Parti rejimi “Yeter- söz milletindir” sloganıyla yıkılmıştı. Ve bundan sonra “Demokrasi Var” sözü, her işin başında, amentü oldu. Ve sonra da birçok yanlışlıklara vesile, alet oldu!... Çünkü “Hürriyet” gibi “Demokrasi” de yozlaştırılmaya, suiistimal edilmeye müsait. Demokrasiyle, oyla gelenler, hele “demokrasi tramvayını”, amaçlarına vasıl olduktan sonra bırakıp, “otokrasiye” - bir nevi kişisel monarşiye- Padişahlığa veya “plütokrasiye”, servet sahiplerine dayanan, “tek kişi” yönetimine dönüştürebiliyorlar. Hitler de iktidara seçimle gelmişti ana sonu malum!...

Kısacası; “Demokrasi” suiistimal edilince, “otokrasi – plütokrasi” oluyor…

Ne var ki: Demokrasi, Winston Churchill’in dediği gibi, en kötü yönetim tarzı olsa bile, daha iyisi yok. Daha iyi bir sistem bulunana kadar bazıları demokrasiyi ve halkı kendi amaçları için kullanacaklar… Kullanıyorlar!

İşte, şimdi, seçimler arifesinde, sonra da seçim sath-ı mailinde, böylesine bir durum – ikilem - açmaz karşısındayız. İktidar vergi vb afları çıkarır, çeşitli ulufeler dağıtır, hatta Güneydoğu oyları için “açılımına” devam ederse, muhalefetin işi, çok güç! Halkımız aptal değilse de, maalesef, bir çuval kömüre, bir buzdolabına gidiyor! Hele partiler şu sırada içlerinde iktidar kavgasına girişir ve muhalefet, iktidara karşı, ortak cephe oluşturmazlarsa, netice şimdiden belli gibi…

O zaman, “Kadere bak” diye kaderimize katlanacağız… “Bu iş demokrasiyle olmuyor ama demokrasiz de olmaz” diyeceğiz. Umudumuz halkın sesinin, gerçekte, halkın sağduyusunun sesi olması! Ben inanıyorum ki, ortalık bu karanlıklar içinde iken, sonunda, Mustafa Kemal hatırlanacak!...

ATATÜRK’Ü TANIMAK

“Mustafa Kemal’i hatırlamak” mı dediniz: Halk onu hatırlamıyor ama bazı aydınlar da Onu hatırlatmak için çalışmıyorlar…

Mustafa Kemal Atatürk’e düşmanlığı, eskiden mâlum, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Cemil Koçak öğrenci velilerine yaptığı konuşmada “Atatürk 10 kişiyi bile yönetemezdi!, Mustafa Kemal Çanakkale’de yeteneksizdi” demiş… Bu adama ağzının payını vermek, gene öğretim üyelerine ve Harp Akademisindeki, Genelkurmayın Harp Tarihi uzmanlarına düşer… Eğer Sabancı Üniversitesi Rektörü, yönetimi bu adamın genç kafaları karıştırmasına, “bilim özgürlüğü” diye, göz yumarsa denecek bir şey yok. Aydınlar böyle olursa, “sokaktaki adamların” ne kabahati var?***

Yayın Tarihi : 16 Aralık 2010 Perşembe 00:04:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?