24
Mayıs
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Genç Subaylar - Genç “Mustafa Kemaller”


“Ergenekon kapsamında”8. dalga da “vurdu”! … Beş genç teğmen ve bir askeri örgenci ( iki de sanatçı hanım), Başsavcı Zekeriya Öz’ün talebi üzerine, önce, Merkez Komutanlığı tarafından Gözaltına alınmış sonra da Öz’e sevk edilmişler…

Haklarındaki, daha şimdiden medyaya sızdırılan iddialar yargı tarafından tespit edilene kadar, masum sayılmaları, en basit hukuk ve adalet kuralıdır. İddialar sabit olursa ve hakikaten suç işlemişlerse cezaları bağımsız yargı tarafından verilir. Fakat bildiğim kadar, “muvazzaf” oldukları için, Askeri Mahkemede yargılanmaları gerekemez mi?

Ancak bu genç- değerli, subayların meslek hayatlarının daha başında bu muamelelere tabi tutulmaları ve malûm gazetelerde, sanki suçluymuşlar gibi, teşhir edilmeleri en hafif tabirle, “ayıp”.

MEDYA FARELERİ

Bunlara çok yanıyorum da, asıl, malûm yazarların, medya farelerinin, bu konuda, sevinçle yazdıklarına, çok yanıyor ve kızıyorum…

“Malûm” TARAF gazetesinin, “malûm” başyazarı Teğmenlerin, tutuklanması dolayısıyla sevinçten dört köşe! Kendisi –babası kardeşi Mehmet Altan askerlik yapmışlar mı yaptılarsa nerede, nasıl yapmışlar ve askerken ve dillerini nasıl tutmuşlar? Merak ediyorum; Ahmet Altan ve onun gibiler Yedek Subay, Harp Okulları ve Temel Eğitimde, içtiğimiz “andı” içtenlikle içmişler mi?

NAPOLYON MU –MUSTAFA KEMAL Mİ?

Ahmet Altan Yazıyor:“Ben askerdeyken çok sevdiğim, babayiğit, hoşsohbet bir yüzbaşım vardı.’Bütün teğmenler Harp Okulu’ndan birer Napolyon olarak çıkar’ derdi!” Yüzbaşının maksadı iyi ama eksik söylemiş; bütün teğmenler Harp okullarında yeni Mustafa Kemaller olarak yetişirler ve birer “ Mustafa Kemal” olarak çıkarlar!

ASEKERİN ANDI

“Askerin andı ant şöyle ; (İç Hizmet Kanunu Madde: 37): “ Barışta ve savaşta, Karada, denizde, havada, Her zaman ve her yerde, Milletime ve Cumhuriyet’ime, Doğruluk ve muhabbetle hizmet Ve kanunlara, nizamlara Ve amirlerime itaat edeceğime, askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını, Canımdan aziz bilip, İcabında vatan Cumhuriyet ve vazife uğruna, Seve seve hayatımı feda eyleyeceğime, Namusum üzerine and içerim.”

Ahmet’in bazı söyledikleri çok doğru: “Genç subay gerçekten de genç bir subayın okuldan mezun olup, omuzlarına ilk yıldızını, beline altın yaldızlı meçini taktığı günü düşünsenize. İçi hayallerle doludur. Başı diktir, göğsü şişkin, artık bambaşka bir âlemin kahramanıdır o, gideceği ilk kıtadaki erlerinin “komutanıdır”, savaşlara katılacaktır, ülkesini kurtaracaktır, ailesine, ülkesine, sevdiklerine layık olacak, onları koruyacaktır. Ülkesi için hayatını feda etmeye razı olmanın getirdiği sorumluluğu sevinçle sırtlanırlar… Ve her zaman, her yerde saygı görürler. Bu saygıyı da hak ederler… “hayatlarını ortaya koyacakları” bir meslek seçmişlerdir.

Ahmet Altan, bu doğruları yazdıktan sonra, sapıtmış! Subayların “sapıttıklarını”, darbe heveslisi olduklarını, darbe yapmayı öğrendiklerini, yazıyor… 12 Eylül zamanında, tutuklanan Babası Çetin Altan’ı, Selimiye Kışlası önünde, beklerken, genç subayların beyaz eldivenlerini görmüşler… O sırada Gözaltına alınan denizci genç subaylar, o parmaklıklara tutunup dışarıyı seyretmeye çalışıyorlarmış… Beyaz eldivenler onlarınmış!..

Altan, “Dün altı genç subay, gizli bir örgütün üyesi olmaktan sorguya çekiliyorlar, gözaltına alındı… İçim bir cız etti” diyor! Bizlerin de, şimdi, “içimiz cız ediyor” ama Altan’ınki gibi - o zamanki gibi değil. Der ki “Onlara “siz vatanın asıl sahibisiniz” denmişti, onlar da vatanın sahibi gibi hareket etmenin, gizli örgütlere katılıp vatanı “akılsız sivillerden” kurtarmak olduğunu sanmışlardı.” Yani asıl suç onları böyle yetiştirenlerin! Bırakınız da, sadece asker olsunlar, Cumhuriyetin korunmasına, kollanmasına hiç karışmasınlar” diyor! Yani “Mustafa Kemaller olmasınlar – Hollandalı vb subaylar gibi saray muhafızları olsunlar” demeye getiriyor.

Ama Altan Efendi; sizin gibiler ve içimizde ve her tarafımızda, bu kadar düşman oldukça, “genç Subaylar”,”Mustafa Kemaller” olacaktır… Ama onlar ,”beyaz eldivensiz” elleriyle, sizlerin boğazlarınıza sarılacaklar! Ama onlar, beyaz eldivenlerini, üniformalarını sizin için kirletmezler!***

Yayın Tarihi : 21 Eylül 2008 Pazar 16:28:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
K. Mükremin BARUT IP: 85.99.78.xxx Tarih : 22.09.2008 09:29:37

Bakırcı Efe beyefendi. Biz o dönemi, elbette okuduklarımıza göre değerleniyoruz. "Bir kısım Menemen halkı" diyorum. Tümünü ilzam altında bırakmak ne benim ne de bir başka Türk vatandaşının haddine düşer. Menemen olayında pek çok karanlık nokta kalmıştır. Eminim "Bir başka Menemen" de sizin kendi büyüklerinizden dinlediklerinizdir. O olayların Kubilayın Şehadetine varmadan önlenebilme şansı var mıydı, yok muydu? Sanırım bunu en iyi o dönemi yaşayanlar bilir. Bir de o olaylar başlangıç aşamasında çözülseydi, bu olayların failleri ne tür cezalarla kurtulurlardı bunu düşündüğünüzde, ister istemez aklınıza komplo teorileri geliyor. NOT: Ben bu köşe yazısına Sayın Altemur Kılıç'ın Ahmet-Mehmet Altan'ları vatan haini göstermesi üzerine, yazdığım yorumu incelemek için girmiştim.


Mehmet Cumhur IP: 88.252.162.xxx Tarih : 21.09.2008 17:52:22

Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 Şubat 1931'de Balıkesir'de Halka hitabesi: Halkın saflığından faydalanarak, milletin maneviyatına saldıran kimseler ile onların ardından gidenler, elbetteki birtakım cahillerden ibarettir. Bunlar Türk Milleti için yüzkarası oluşturacak vaziyetlarin meydana gelmesinde daima etken olmuşlardır. Milletimizin önünde açılan kurtuluş ufuklarında aralıksız yol almasına mani olmaya çalışanlar, hep bu müesseseler (tekkeler) ve bu müesseselerin mensupları olmuştur. Bu gibilerin mevcudiyetini müsamaha ile karşılayanlar, Menemen'de, Kubilây'ın başı kesilerek kayıtsızca seyretmeye tahammül eden ve hattâ alkışlamaya cesaret edenlerle birdir" (Turgut Özakman'ın "Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi" adlı yapıtından alıntıdır, sayfa: 230) Yorumum: Atatürk milliyetçisi, Cumhuriyetçi, vatanperver olarak hapse atılan Türk subaylarının her biri, aynı zamanda birer Kubilây'lardır.


Bakırcı Efe IP: 88.252.162.xxx Tarih : 22.09.2008 00:19:31

Menemen halkının şaşkınlığını nereden çıkardın ki ve de Menemen halkına töhmet yüklemeye çalışıyorsun..Menemen Halkı Millî Mücadele'de şerefiyle gereğini yerine getirmiş bir beldemizin insanlarıdır. Seyrettiğini söylediğin resmî memur ve muhafızlar da, olay sırasında tekkeci ve tarikatçı kesim tarafından abluka altına alınmış bulunuyordu. Yayın tarihimizi daha iyi bir okusana ve de öğrensene "A be kardeşim !"...


K. Mükremin BARUT IP: 85.99.219.xxx Tarih : 21.09.2008 22:41:38

Kubilay yaralandığında, yani henüz yaşama şansı varken, Menemen kaymakamlığına doğru kaçar. Kaymakamlığın kapısı kendisine açılmaz. Yani sevgili Mehmet Cumhur beyefendi, Kubilayın şehadetini bir tek, bir kısım şaşkın menemen halkı değil, devletin resmi memur ve muazzafları da seyretmektedir. Lütfen Devrim Şehidimiz Kubilayımızın ailesinin yıllardır neden bu kadar susukun olduğunu araştırınız. Ya da düşününüz. Ben milletimizin Devlet yanlısı olduğunu bilirim, çünkü başka ulusların tersine Devlet geleneğinden gelen bir yapımız vardır. Ayrıca yüce dinimiz İslam devlet geleneğini yerleşik olmayan Arap toplumuna getiren temel bir özelliği taşır. Devlet yanlısı olmak bizim için en anlaşılır şeydir, ama bu derin devlet hayranlığını anlamak mümkün değil. K. Mükremin BARUT