HSYK –“Hâkimler, Savcılar Yüksek Kurulunda” 21 gün süren kriz, sona erdi. Ergenekon savcı ve hâkimleri görevlerinde kaldı, ancak haklarındaki suç duyuruları işleme konulacak.
Malum medya bu haberi, HSYK’da toplumsal talep kazandı, savcılar (Ergenekon savcıları) değişmedi diye, zafer çığlıklarıyla kutluyorlar.
O 21 gün zarfında, “Kurulda”, neler oldu- nasıl tartışmalar yaşandı ve sonra konu nasıl “tatlıya”, daha doğrusu, bana göre, nasıl yeni “acılara” bağlandı? Bilemiyoruz, herhalde bunlar da ortaya çıkar. Ama gerçek olan şu ki o “taraf” ve iktidar, Ergenekon Sürecinin aynı ekip tarafından sürdürülmesini istiyor ve yalakalar, bunun için “yargı bağımsızlığı” filan diye yaygaralar koparıyorlardı… Asıl onlar pespaye dedikodular ve karalamalarla Kamuoyunu yanılttılar ve yargı bağımsızlığını onlar ihlal ettiler! Fakat sonunda “arif olanlara”, “Ergenekon Süreci”ne, ne kadar bel bağlamış olduklarını gösterdiler! Çünkü bu dava, bu süreç, “Karşı Devrimlerini” ana “motoru”-! Dursaydı hezimete uğrayacaklardı, ancak “Karşı Devrimde, bu “muharebeyi” de, kazandılar ve şimdi: yollarında daha pervasızca ilerleyecekler.
FESAT MOTORU
Nedir o “fesat motoru”? – sözde JİTEM Faili meçhul cinayetleri… Ve son olarak Hizbullah gerici terör örgütünün Ergenekon’la bağlantıları! O kadar cıvıldar cıvıttılar ki, nerdeyse "31 Mart" İrtica ayaklanmasını bastıran "Hareket Ordusu" da “Ergenekon” idi diyecekler, “savcılar” bu iddiaları da yeni iddianamelerine koyacaklar! Kimlikleri meçhul kişilerin ihbarları üzerine, bütün Türkiye silah ve insan kemiği aramak için delik, deşik ediliyor - denize dalgıçlar indiriliyor! Bana göre, “bulunmak üzere” oraya konmuş “darbe silahları” delil olarak ortaya çıktı diye! Ve bu “süreç” sonsuza kadar, Türkiye’yi, darmadağın edene, kafaları büsbütün karıştırana dek devam edecek! Şen’i maksat malum; TC'ni yok etmek-ve kadrolar gibi, Yargıyı da, tamamen ele geçirmek! Böylelikle, başlıca engelleri ortadan kaldırmak… Yargı konusunda HSYK’nun son kararıyla, yeni bir “muharebe” kazandılar… TSK de maalesef sindirmeyi başarmaktalar.
Genelkurmay, dedikodu ve rivayetler üzerine, SAT-SAS Komutanlıklarında, tasfiyeye girişmiş… Doğrusu, ben bunun anlamını pek anlamadım. Gerçekten bir tasfiyeyi gerektiren böyle bir durum varsa, o başka ama acaba, “bakın biz de sürece karşı koymuyoruz, “gerekenleri” biz de yapıyoruz” demek için mi?
ERGENEKON-PKK
Bir süredir, Ergenekon sözde çetesiyle, APO ve PKK arasında bağlar, irtibat olduğu iddia edildi. Abdullah Öcalan 15 Ağustos'ta, “yol haritasını” açıklarken, bu konuda, yani, Ergenekoncularla bağları hususunda iddialarda bulunursa hiç şaşmam… Zaten itirafçı muhbirler şimdiden bunları söylediler! Adamın, eşkıya başının sırtında yumurta küfesi yok. Pervası yok; ortalığı karıştırmak ve TSK’ni müşkül durumda bırakmak için aklına, işine geleni; İmralı’da hücresinde tasarladığı her şeyi söyler… “Şüyuu vukuundan beter- çamur at izi kalır.”
Bu arada Cumhurbaşkanının ve Başbakanın “iyi şeyler açılımı” için APO’dan ricada bulundukları haberi çıktı. Gül ve Erdoğan tarafından hemen yalanlandı! Herhalde, doğrudan "ricada" bulunmamışlardır, ama ondan yardım istemenin, gayrı resmi hatta resmi yolları ve araçları da vardır. Zaten inkâr edilse de APO sureta muhatap sayılmasa da, gerçekte “açılım”, Hasan Cemal’in PKK başı Karayılan’dan getirdiği “formülle” başlatıldı… Bu “formülde” baş aktör APO! DTP’liler, yalaka yazarlar, APO'nun muhatap sayılmasını adeta dayatıyorlar ve “Çözümde” referans, APO’nun “10 Emri”! Eski bir filmin adındaki, gibi, “Ası Generalin” emri-!
ÇORAP-ÇUVAL
Malûm yandaşlardan Ali Bayramoğlu , “Her siyasi temizlik hamlesi bir diğerini tetikliyor, karanlık eylem, yapı ve politikalar çorap söküğü gibi çözülüyor, ortaya dökülüyor” diye yazmış. Gerçekten de, Türkiye’nin başına örülmekte olan çorap aslında sökülmüyor- aksine –çuval gibi büyütülerek milletin başına geçirilmekte!.. Amma herhalde bu “oyun” burada bitmeyecek ve “tezgâh” bir şekilde durdurulana kadar, işleyecek! ***