KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Alı Talat’la Rum Kesimin yeni “Cumhurbaşkanı” Chrıstofıas dün buluştular… Netice ne olacak? Yunan*Rum- ABD, AB ve BM usulü çözüm mü? Yoksa Türkiye için “çözülme mi?
Muhtemelen, ortaya yeni bir “Annan Planı” çıkacak. AKP Hükümetinin bu konudaki desteği ve referandumda Türklere “evet” dedirtmesi, büyük bir gaflet ve fiyasko idi… Bu planın uygulanmasında bizi önce Allah sonra da Papadopulos kurtardı!
GİTTİ PAPADOPULOS –GELDİ CHRİSTOFYAS
Alın birini vurun ötekine: Güney Kıbrıs’ta Papadopulos’un yerine, Christofias’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle , “çözüm" için ortak zemin oluştuğunu zannedenler var!… Çünkü yeni Rum “Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında “çözüm” sloganını kullanmış! Üstelik KKTC Cumhurbaşkanı Talat’la Christofias arasında iyi ilişkiler varmış; ikisi de Komünist! ! . “Ortak Zemin” dedikleri de Rumların, AB’nin BM’nin zemini- TC’nin “zemini " ise, en azından, değişken ve kaygan!
Güney Kıbrıs Rum Chrıstofıas’ın seçilmesi KKTC’de Cumhurbaşkanı Talat ve Başbakan Soyer tarafından memnunlukla karşılandı ve “çözüm için umut, son şans ve fırsat penceresi” olarak değerlendirilmekte… Yunanistan bu kanaatte idi… Bu böyle olunca “çözümün” ne mene ve kimin için “çözüm” olacağı anlaşılıyor… Yunanlıların. Rumları. Ve AB’nin, ABD’nin, ”çözüm” dedikleri, Türkiye açısından “çözülme” demek!
Christofias daha yumuşak görünse bile, gerçekte öyle değil: Rumların amaçları değişmeyecek! Güney Rum halkı da onun sloganını, anlaşılıyor ki Kıbrıs’taki emellerini gerçekleştirecek k bir “çözüm olarak algıladılar”
Buna karşılık, Denktaş’tan sonra Cumhurbaşkanı olan Talat’ın tavrı ve sözleri böylesine bir çözüme – hatta Türk askerlerinin Kıbrıs'tan çekilmesi pahasına aynı doğrultu da!
O Türk askerine bir türlü alışamadı çekilseler ve de TC'nin “müdahalelerinden kurtulabilse, rahat edecek!
Ve şu dönemde Yunan ve Rum halkını değişmeyen tavırlarına karşı maalesef Kıbrıs Türklerinde “çözülme”, Türk kamuoyunda da Kıbrıs Konusunda en azından ilgisizlik var… Türkiye’nin gündemi öylesine yüklü ki, Kıbrıs konusu arka planda! Oysa Kıbrıs Türk halkı belki AB tutkusuyla farkında olamasa bile Türk Devleti için onların bağımsızlığı ve de, bununla birlikte, Kıbrıs’ın Türkiye’nin savunması için hayati önemi vardır!
FİYASKO POLİTİKA
AKP Hükümetlerinin Kıbrıs Politikası, başından beri teslimiyet, “ver kurtul” anlayışı üzerine kurulu! AKP iktidarı, AB’nin, Karen Fogg'un oyunlarına geldi…
Şimdi gene, 2008 yılının sonuna kadar “Kıbrıs’ta çözüm beklentisi” ön plâna çıkarılmıştır.
AB Komisyonu Başkanı Barroso Christofias’ın seçilmesinden hemen sonra gönderdiği kutlama mesajında “Seçilmeniz Kıbrıs sorununda uzun süren tıkanıklığın aşılması fırsatını sunuyor; Sizi, bu şansı iyi kullanarak Kıbrıs Türk toplumu lideriyle BM gözetiminde kapsamlı çözüm müzakerelerini başlatmaya şiddetle teşvik ediyorum” Gene AB’nin uğursuz parmağı!
Sadece bu olay AB’nin –Türkiye'nin çıkarları bakımından ne kadar yanlış bir yol olduğunu gösteriyor… Ve gene “Rum tarzı ”çözüme" ABD destsek veriyor, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Moller, de aynı havada! Özet olarak “Çözüm bütün Kıbrıslıların, cüzdanları dâhil, günlük hayatlarına somut yararlar getirecektir.”diyor ve Kıbrıs Türk halkını can damarlarında vuruyor!
Ve Bütün bu “çözüm” destekleri, teşvikleri, yeni “pencerenin” camlarının ne kadar buğulu- kirli olduğunu göstertiyor!
1960’daki çözüm şeklinin de zamanında sosyal ve ekonomik bakımdan ve güvenlik açısından Kıbrıs’ta yaşayanların hayrına ve çıkarına olacağı; NATO içindeki tesanüt bakımından faydalı olacağı düşünülmüştü. 21 Aralık 1963’de olanlar oldu ve Kıbrıs sorunu bugüne kadar geldi? İki eski “Komünist” Lider de, görevlerinin başlangıcında, Kıbrıs sorununun Türkiye’nin Ada’yı “istilâ ve işgal etmesinin” sonucu olarak ortaya çıktığı iddiasını dile getirmişler.
KKTC ve Türkiye bu değerlendirmeyi paylaşıyorlar mı? Yoksa onlara göre Kıbrıs sorunu 21 Aralık 1963’de mi ortaya çıkmıştır? Soru bu!
Bu soruya verilecek cevaplar, bir taraftan gerçekleri, öteki taraftan da, gafleti ve ihaneti gösterecek…
EREGENEKON
Bu yazıyı yazdıktan sonra yeni “Ergenekon Tevkifatı” (tutuklamalar)– başta, İlhan Selçuk, Perinçek ve Alemdaroğlu’nun gözaltına alındıkları haberi geldi *_ herhalde Başbakanın talimatlarıyla. Malûm TARAF gazetesinin manşetine göre “çete iplik iplik çözülüyormuş”… O “iplikler yumağından ” bir şey çıkmayınca ne olacak?***