Önceki gün Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, 6 saat süren “genişletilmiş” Terörle Mücadele zirvesinden sonra yapılan kısa açıklamada, beklenen “tam açıklama” yapılmadı ve toplantının salı günü devam edeceği, Başbakanlık tarafından, “kısaca” bildirildi!
Bundan benim çıkardığım mana, hükümetle Genelkurmay arasında uzlaşma veya anlaşmaya varılamadığıdır!
Açıkça anlaşılan şu ki, asker terörle mücadele için şehirlere de inmek istiyor, çünkü savaş alanı bütün vatan sathı! Diyarbakır’da 4 polisimizin canına kıyan, 14 polisimizi yaralayan kahpece tuzak bunun yeni kanıtı! Asker, terörün gerçek köklerini kurutmak için bir taraftan Barzani ve Talabani’ye “hadlerini” anlayacakları lisanda, kesin olarak bildirilmesini istiyor, adını koymasa da “O Hal” şartları talep ediyor! Ne var ki AKP iktidarı her iki talebe de karşı! “Sınır ötesi” operasyon tezkeresi Meclis’te geçen defakinden daha fazla oyla kabul edildi, ama CHP’nin önerdiği “ortak tavır bildirisi” Başbakan’ın aksine direktifi sonucu kabul edilmedi. Başbakan’ın amacı PKK ile mücadele için medet umduğu Barzani ve Talabani’yi “gücendirmemek”, onların hamisi ABD’yi fazla kızdırmamak! “Bu halin” icaplarına bakmalı!
Hükümetin Genelkurmay’ın taleplerine sıcak bakmadığı aşikâr! Ve daha kısacası; “askerler” Türkiye’nin bekasını ve güvenliğini istiyor, hükümetse Güneydoğu’dan “oy” bekliyor, AB “sürecine” halel gelmesin istiyor! Fakat tam bu sırada, nasıl olduysa kamuoyunda, medyada ibre tersine döndü, “eleştiri okları”, şimdiye dek, hükümete karşı tevcih edilmekten ve öfkenin de hedefi PKK iken, medyanın okları, kızgınlığı, eleştirileri orduya ve komutanlara karşı çevrildi. Medya birdenbire ordu düşmanı Taraf’ın, “taraftarları” oluverdi!
Vatanseverliğinden, milliyetçiliğinden, ordu sevgisinden hiç şüphe etmediğim Hıncal Uluç, asıl uzmanı olduğu sporu ve Terim’i bir tarafa bırakmış ve en ağır cümlelerle, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u istifaya davet ediyor! Onun gibi halisane niyetli olmayan ve orduya hücum etmek için fırsat bekleyen diğer köşe yazarları, orduya karşı kinlerini kusuyorlar. Başbuğ’dan başka, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu’nun da “kellesini” istiyorlar.
Hıncal’ın yazdığı bir şey, bana göre de çok doğru: Teröre karşı, PKK’ya karşı savaş Ankara’dan değil yerinden idare edilmeli ve belli bir sorumlusu olmalı. Hatta sorumlusu ‘or’ veya ‘kor’ general komutasında bir özel kolordu veya ordu kurulmalıydı! Ege Ordusu varsa, neden böyle bir “Güneydoğu” veya “Yıldırım Ordusu” olmasın!
Orgeneral Babaoğlu’na gelince, acaba doğru mu; saldırı haberi ona hemen iletildi de, o, golfuna devam mı etti? Evvela bunu tespit etmek gerek. “Golf alanlarına” gelince, bu da, hükümetin, karakollar için yeterli tahsisat vermemiş olması ayıbını karşılamak için yapılan bir lâfebeliği. Sapla, saman karıştırılıyor. Golf alanları yapılmasaydı o paralar anında karakol inşaatına mı gidecekti?
Hıncal kardeşim ve eğer anlayabilirlerse, “Kelle isteriz” diyenler; böyle komutanlar, kolay ve ucuz yetiştirilmiyor. O mevkilere süzgeçlerden geçirildikten sonra erişebiliyorlar. İstifa etmesini istediği bir futbol takımının teknik direktörü değil ki, hemen istifa etsin!
Fakat bu “kelle” isteyenler -hatta iyi niyetli olanlar, bu talepleriyle, şu sıra ordunun düşmanlarının- terörle gerçek mücadeleyi, “Barışça çözüme”, hatta “Apo” yu kullanmaya indirgemek isteyenlere ister istemez alet oluyor, ekmeklerine yağ sürüyorlar!
Nereden mi belli?
Taraf’ın manşetlerine -ve bu gazetede “Bu şartlarda askere gitmeyeceğim” diye meydan okuyan yazarlara ve DTP’nin sevincine bakın! Komutanlarımız “günah keçisi” - Ordumuz da “şamar oğlanı” yapılmamalı!..
TSK’ne karşı başlatılan bu “operasyonun” sonu nereye varır bilir misiniz? “Önce TSK’ni AB’nin istediği gibi etkisiz hale getirmeye ve!..”***
Sayın hocam, bütün söylediklerinizin hepsine katılıyoruz, yazınızda ((Hükümetin Genelkurmay’ın taleplerine sıcak bakmadığı aşikâr! Ve daha kısacası; “askerler” Türkiye’nin bekasını ve güvenliğini istiyor, hükümetse Güneydoğu’dan “oy” bekliyor,)) diyorsunuz. Şayet böyleyse şayet bunu akıllarından geçiyorlarsa TÜRK halkının onları hiçbir zaman affetmeyeceğini bilmeliler. Saygılarımla
Sayın üstadım, yine en önemli konulardan birine neşter atmışsınız. Kaleminize sağlık. Bir de şu konuya projeksiyon tutsanız çok hoş olurdu. Hani devletimiz(allah zeval vermesin) PKK'ya karşı 50 bin Kürdü KORUCU yapıp ellerine silah vermişti ya, işte onlara da bir değinmek lazım. Hani çoğu yerde yasal olmayan işlere bulaşsalar da, orada yaşayan halk bunlardan bizar olmuşsa da, onların da hakkı çiğnenmemeli. Gündüz külahlı, gece eli silahlı dense de yine de ülke için birşeyler yapıyorlar. Hani bunlar için yaygın söylem; "Terör sayesinde devletin maaşlı kadroları haline geldiler, bu nedenle çatışmaların bitmesini istemezler" denilse de öldüklerinde şehit dediğimiz bu insaların çaresizliğine de dikkat çekilmeli. Emekli bir paşamız vardı ve itiraf etmişti. "Hakim ve savcıları çok rahat gördüm. Sağa sola bir iki bomba attırdım" İşte korucular için de; bu tür söylemler var. Yani fırsat buldukça, gürültü, patırtı yaptıklarına dair. Halka bunların yanlış olduğunu anlatmak gerek. Tabi anlatabilirsek. Yoksa Doğu ve Güney Doğu insanı, ikna edilemey değmez mi buluyoruz.