10
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

“Mâlumdan” Malum Oluyor!

Ünlü karikatür üstadı “Cem” in 31 Mart vak’asından sonra yaptığı karikatür, aklımdan hiç çıkmaz; bu gericiler ayaklanmasından sonra, Hareket Ordusu subayları bir yobazı tutuklamışlar, götürüyorlar… Yobaz, medrese ağzıyla “ayını” çatlatarak “Nereden mâlum” diye sorunca, zabit “Mâlumdan malum- yürrü!” der!...

İnsan yaşlandıkça, bazı şeyler “mâlumlardan” malum oluyor… İnsan, hayattaki deneyimlerine dayanarak, altıncı hisleriyle, olanları daha iyi değerlendiriyor ve olacakları da sezebiliyor!

KARA LİSTELER

Bir süredir, ülkenin bu sisli- puslu ortamında, dikkat ediyorum, kuvvetle seziyorum; Atatürk’e, TC’ne, devrimlere ve milliyetçiliğine karşı olan bazıları Orduyu yıpratmakla, eş zamanda Osmanlı hasretini gittikçe artan şekillerde ortaya vuruyorlar… O “mâlumlar” Mustafa Kemal’e -şimdilik- doğrudan vurmaya cesaret edemedikleri için “aydın- profesör vs.” sıfatlarının arkasına sığınarak, güya “bilimsel” olarak kendi dışkılarıyla oynuyorlar, tarihin çöplüklerini eşeliyorlar!... Önce “hangi Atatürk” diye sormakla başladılar… Mustafa Kemal’in, NUTUK’ unda hakikatleri yazmadığını, Kurtuluş Mücadelesinin gerçek “kahramanlarını” inkâr ettiğini yazıyor-söylüyorlar! Vahdettin’in belgelenmiş, hatta fotoğraflanmış, ihanetini görmezden gelerek Mustafa Kemal’in İngilizlerle, işbirliği yapmak istediğini televizyonlarda, söylüyorlar! …

Hasan Cemal durur mu; “Latife” müellifi İpek Çalışların yeni kitabına dayanarak, “Halide’yi”, (Halide Edip (Adıvar), “ devletin kara listesinden kurtarmak” istermiş. Ve “Türkiye’nin ‘resmi tarihi’nde yer alan bazı yalanlar” diyor. Dillerinin altında, “devletin yalanları” Mustafa Kemal’in NUTUK’U!... Hasan, sonraları DP’den milletvekili olan Halide Edip’e atfen, “Bu milleti Atatürk yoktan var etmiş değildir.” Diyor… Mustafa Kemal’in asla böyle bir iddiası olmamıştır… Ama Mustafa Kemal bu millete millet olmak şuurunu telkin etmiştir.

Hasan Cemal’e ve İpek Hanım’a göre, Halide Edip Hanım Cumhuriyetin, Atatürk’ün kara listesine, Atatürk’e karşı çıktığı için sokulmuş ve “Mandacı” etiketi de, Halide Edip’in yakasına böyle yapıştırılmıştı. Ancak Olay o kadar tek düze değil: Halide Edip, bu listeye, sadece ve özellikle Atatürk’ü eleştirdiği için değil, Kurtuluş Savaşı kadrosundaki bazı diğerleri gibi, Amerikan Mandasına taraftar olduğu için girmişti ve yurtdışına sürülmemiş, kendisi yeğlemişti! .Bu kadroyla, Mustafa Kemal arasındaki “çatlağın” başlangıç noktası, “Amerikan Mandası” konusu; onlarla, Mustafa Kemal arasındaki geniş görüşlülük ve amaç farklılığı idi! Mustafa Kemal, bu kadro ile yoluna- devrimlere devam edemezi! I. Mesela Rauf (Orbay) Bey velinimeti Osmanlı Hanedanına, karşı çıkamıyor ve “hilafetin” kaldırılmasına karşı çıktı.

Bu gerçekleri, sadece, NUTUK’dan değil zamanın gazetelerinden, resmi kayıt ve tutanaklardan biliyoruz… Halide Edip’in “Halide Onbaşının”, Milli Mücadeledeki hizmetleri inkâr edilemez. Hatta, Mustafa Kemal’e vurgun olduğu bile söylenir! Ve mesela Ermenistan’ı kurmak için gelen ABD Generali James Harbord’a, Ermeni konusundaki gerçekleri anlatması, Sivas’a Mustafa Kemal ve sonra Kazım Karabekir Paşay’a yönlendirmesi de yadsınamaz. Ama maalesef o da diğer vatanseverler de Türkiye’nin bağımsızlığını, tek başına koruyacağına inanmamışlar, çareyi Amerikan “Mandasında” aramışlardı… Hiçbiri Mustafa Kemal kadar gerçekçi, vizyon ve irade sahibi değildiler. ABD senatosu bile “mandayı” kabul etmedi.

Açıkçası; bu gerçek vatanseverler, Kurtuluş Savaşı esnasında, Mustafa Kemal’le birlikteki hizmetlerinden sonra, ondan ayrı düştüler O’nu kıskandılar ve “Tek adam” olmasını içlerine sindiremediler! … Yıllarca sonra, ellili yıllarda, Rauf Bey, Aksaray’da bir apartmanda komşu olduğumuz zaman, bizzat bana “Biz hata ettik - Mustafa Kemal’i anlamadık” diyecekti!

OSMANLI ÖZLEMİ

Son günlerde bir de Osmanlı dönemi özlemi de başladı… Hiç bir milliyetçi, Osmanlının muhteşem geçmişini, dirayetli padişahları inkâr edemez… Hepimiz, Cumhuriyetçi olsak da bir yerde de “Osmanlıyız” ve nesebimizi inkâr edemeyiz. Ancak bu başka, Osmanlıya, Hilafete hasret çekmek başka. Ve II. Cumhuriyeti Osmanlı Cumhuriyeti olarak kurmak amaçları da bam teli. O da başka!...

Bazılarının tahayyül ettikleri, 2. Cumhuriyetin “Padişahlık" olması, halkın “millet” değil, ”teba” olması, acaba, Recep Bey’in de hep “benim – benim” demesinin altında -“şuuru altında”- da, böyle bir özlem mi var?

“Farzı mahal”, mesela veya “Farzı muhal” – olacak şey değil ya, fikir jimnastiği “beyin fırtınası” yapalım: Türkiye’de rejimi değiştirmek – 2. Cumhuriyeti Osmanlı Cumhuriyeti’ni kurmak konusunda referandum yapılacak. Bu referandumun soru maddelerinden biri de, Recep Tayyip Erdoğan, ömür boyu Başkan -adı konulmamış “ Padişah”- olması… Ve farz edelim ki, halk büyük çoğunlukla bunlara evet dedi… Ardından bütün Müslüman devletler Erdoğan’dan “Halifeliği” kabul etmesini, gene oy birliğiyle istediler… ABD de, AB de buna “olur” dediler! Şimdi Recep Bey, bu nimetleri kabul eder mi… yoksa Mustafa Kemal’in yaptığı gibi, elinin tersiyle ret mi eder? …

“Mesela” dedik… ***
 

Yayın Tarihi : 1 Haziran 2010 Salı 11:06:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. (veya 16 YILDIZ) IP: 78.164.233.xxx Tarih : 1.06.2010 19:05:48

Şanlı tarihimizde Türk Devletlerinin On Altıncısını bugün yaşıyoruz ve bu devlet de sonsuza kadar sürecektir. Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Direnişin ve Kurtuluş Savaşı'nın planlarını bir Osmanlı subayı olarak yaparken ayrıca, Türk Milliyetçiliği şuuruyla da, bu son Türk Devletini Batı emperyalistlerinin uşağı durumuna getirmeye - beyhude çaba gösteren - içteki hainleri de bertaraf etme çalışmaları gösterdi. Tarihteki "16 TÜRK DEVLETİ" nin ifadesi olan "CUMHURBAŞKANLIĞI FORSUNU" - ne yazık ki - bugün işgal ettikleri makamlarında, gene dış emperyalist güçlerinin de yardımıyla indirmeye çalışan içteki malûm siyasilerimiz bulunmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 600 küsur yıl yaşamış bir İmparatorluğun devamını, TÜRKİYE CUMHURİYETİ olarak bizlere armağan eden, dünyada örneğine rastlanılmayacak tek liderdir. "NE MUTLU TÜRKÜM" diyene.

(Not: Yorumumun, Türkiye Cumhuriyeti'ni idarî olarak temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile hiçbir alakası yoktur.)


Gönül Aydemir IP: 78.185.138.xxx Tarih : 1.06.2010 23:05:20

Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış,en güçlü şiir Nazım Hikmet'in ;''Kurtuluş Savaşı Destanı''adlı olağanüstü üstün şiiridir.Nazım,Mustafa Kemal'in hasta olduğu dönemlerde O Büyük Öndere mektup yazar,suçsuz olduğunu söyler.Atatürk'e ağır sağlık sorunları nedeniyle bu mektup gösterilmez.Mektup şöyle biter;''Sizin başınıza yemin ederim ki....''İnsan en sevdiği,en kutsal kabul ettiği şeyler üzerine yemin eder.Nazım, 1963 yılında katıldığı uluslarası bir konferansta;''Biz Kurtuluş Savaşı'nın kazanımlarını iyi tespit edemedik.''der.Duyarlılığın,dilin,sezginin,sanatın en üst düzeyinde anlatma yetisine sahip,yürekli bir dünya ozanı,Mustafa Kemal'in ileri görüşlülüğünü namusluca takdir etmiş,bundan da gurur duymuştur.O bir aydındır.Atatürk de büyük bir aydındındır.Sayın yazarımızın yakındığı kimseler aydın değil,okumuş,okuduğunu az çok anlayan insanlardır.Yoksa aydın tarifi yanlış yapılmış olur.Bizim köyün okuma,bazan yazma,bazan yurt dışında kalıp,tarzanca Almanca,İngilizce,Fransızca bilenleri aydın değildir.Tıpkı işaret ettiği kimseler gibi.