Eski Milli Eğitim Bakanı ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, zaten karmakarışık, patlamaya hazır ortama, yeni bir fesat fitili soktu: Van’da katıldığı bir toplantıda, 1993’te Bingöl’de 33 erin şehit edilmesinin “devlet işi”, “Ergenekon işi” hatta ima yoluyla, TSK işi, olabileceğini ima ederek, bu olayın da aydınlatılacağını söyledi.
Eski Milli Eğitim Bakanının, Ergenekon’la ve 33 erin şehit edilmesi olayı ile ilgili benzetmesine bakın; “Düşman üretme paranoyası nedir biliyor musunuz? Şu an Ergenekon diye bir dava görülüyor. Onun da mantığını ifade edelim. Bir mahallede hiç hırsızlık vakası yoksa mahalle bekçisinin önemi kalır mı? Kalmaz. Mahalle bekçisi akıllıysa kendi konumunu muhafaza etmek için mahallede hırsızların kol gezdiğini yayması lazım. Hatta daha akıllıysa arada bir iki kapıyı kendisinin yoklaması lazım. İşte Ergenekon budur.”
“Akıllı Bekçi”, yani paranoya yaratarak kendisine işlev çıkaran kim? Çelik, açıkça TSK diyemeyeceği için, “Ergenekon” diyor!
Kısacası, “bekçinin” yani TSK’nin, konumunu muhafaza için arada bir iki evi yoklaması örneği daha somut olarak, PKK’nın 1993’te tek taraflı ateşkes sürdürdüğü, ancak 33 erin şehit edilmesiyle bu sürecin bozulduğu; olayın bu süreci bozmak isteyen güvenlik güçlerince gerçekleştirildiğini söylüyor, bu AKP önde geleni, sorumlusu adam!
İNSAFSIZ-VİCDANSIZ
Bir AKP iktidarının sorumlusunun ağzından müthiş bir suçlama… 33 erin şehit edildiği Mayıs 1993’te Asayiş Bölge Komutanı olan emekli Org. Necati Özgen’in dediği gibi, “İnsafsız ve vicdansız bir iddia”…
Gerçek ne? Özgen’e göre, Bingöl iddialarının dayanağı, kökünden yanlış. “Bir kere PKK’nın ateşi kestiği falan yoktu. Bu yalan. Saldırıları sürüyordu. Bizim de, operasyonlarımız sürüyordu.”
Fakat bu gerçeklere rağmen Çelik iddialarında ısrar ederse ve eğer Partideki “sahibi” de, Çelik gibi düşünüyorsa, gerçekten vahim… İktidarla, Ordu arasında, derin bir güvensizlik ortamı olduğu kanıtlanmış oluyor! Başbakanın derhal, bu konuya açıklık getirmesi gerekir! Bunu yapmaz da, susarsa bu “ikrardan” gelir! O zaman da, durum çok çok vahim demektir. Demek olur ki: Erdoğan Orduya karşı müsademe rotasında pervasızca ilerleyecektir! Ergenekon bahanesiyle de olsa!
AÇILIM MEYVELERİ
Kürt Açılımının, taze meyveleri, ortada: Mahmurdan gelen PKK’lılar, meydan okuyorlar… Mersin’de ve İstanbul’da, PKK azıyor… Ve yüz buldukça daha da azacaklar. Hüseyin Çelik bu olayların da “Mahalle Bekçisinin” kendine “ işlev yaratmak” ve “nemalanmak” için yaptığını, Ergenekon işi olduğunu iddia ederse hiç şaşmayın…
Türkiye’de bir İktidar sorunu var. Mehmet Tezkan kardeşimiz, bugünkü durumu ne kadar güzel ifade etmiş: “No Way Out”, yani sinema salonu kapılarındaki gibi oynamakta olan korku filminden çıkmak, isteseniz bile – “NO EXİT” -“Çıkış Yok” !
Sorumsuz yazarlar – kasaba politikacılığından – sözde profesörlükten, iktidar mevkilerine yükselenler, kurumların arasını sorumsuzca geriyorlar, durumu her gün biraz daha, içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. Bu gidişin sonu ne olur? Birisi gidip projeksiyon makinesini operatörleriyle birlikte “hal” etmezse, sonunda tutsak seyirciler kapıları kırarlar –kurtulurlar! Salon yanmadan!
BU SIRADA OVAL OFİS
Başbakan Erdoğan, bu hafta sonunda, Washington’da, Oval Ofiste ABD Başkanı Obama ile görüşecek; açılımlarının seyir defterini rapor edecek! “Açılımlarına” destek bulacak! Acı olan şu ki, bu “buluşma” herkes, hatta yalakalar tarafından bile, “eşitler” arasında bir fikir teatisi değil de “icazet ve talimat almak” seansı olarak yorumlanıyor! ABD’de oyunlar çok, ama Obama gitse de, yerine Mobama gelse ABD’nin, temel çıkarları ve amaçları değişmez… Şu bağlamda da, Orta Doğu’daki durumlarda, Türkiye “Stratejik Ortağa” filan değil, sadık bir “müşteri devlete” ihtiyacı var… Bunun için de Kürt sorununun güya “barışçı yöntemlerle", Ermenistan, Kıbrıs meselelerinin de protokollere bağlanarak, ortadan kaldırılmasına ihtiyacı var. Arkasını sağlama alabilmek için!***
Mustafa Kemal Atatürk'ün, birer Anadolu milliyetçisi olan Hacı Kaya ve Şatzâde Mustafa ağalara gönderdiği yazısı: "Büyükbaş Vahideddin ile onun başbakanı Damat Ferit'in kandırmalarına kapılarak, "maazallah İslâm arasında kan akıtılması ve günahsız zavallı aldatılmış Kürt kardeşlerimizden birçoğunun Büyükbaş tarafından telef edilmesi gibi, dünya ve ahret pek acı bir sonucun ortaya çıkmasının engellenmesi konusunda" yaptığınız vatanseverlik çalışmalarınız, Sivas Genel Kongre Kurulunca takdirle karşılanmıştır. Sizler gibi din ve namus sahibi büyükler olduğu sürece, TÜRK ve KÜRDÜN YEKDİĞERİNDEN AYRILMAZ İKİ ÖZ KARDEŞ OLARAK YAŞAMAKTA DEVAM EDECEĞİ KONUSU, İÇTEKİ ve DIŞTAKİ DÜŞMANLARIMIZA KARŞI DEMİRDEN BİR KALE OLUŞTURACAKTIR."
Yorum: TÜRK-KÜRT AYIRIMI YOKTUR, BATI EMPERYALİSTLERİNE KARŞI, ANADOLU'NUN BÜTÜNLÜĞÜNÜN VE DEVAMININ SAĞLANMASI İÇİN "ATATÜRKÇÜ ANADOLU MİLLİYETÇİLİĞİ" VARDIR.
Alıntı: "Atatürk'ün Bütün Eserleri" cilt: 4, sayfa: 39