PKK Terörünün seyri ve bugün varmış olduğu nokta, Türk tarihinin, gaflet ve ihanet döneminin en acı sayfalarıdır… “Eruh-Şemdinli baskının”, “bir sürü çapulcunun işi” diye, adeta görmezden gelinmesinden başlayarak, APO’nun idam edilmesinden, “bugünkü açılım” fiyaskolarına kadar!
Bazı, sözde aydınlar yazarlar “PKK ile Kürt sorunu ayrıdır… Sorunun, sosyolojik ekonomik ve psikolojik faktörleri çözdürse PKK da biter” dedikçe ve Başbakan da Terörün –Bölücülerin asıl amaçlarını “açık söylemeden” “açılımını” çözüm sanmakta direniyorsa, bu da gafletin son perdesidir…
DEVLET ADAMI- KASABA POLİTİKACISI
Erdoğan, Başbakan olduğunu unutmuş, muhalefetle, TBMM’de tartışmak yerine, bir kasaba politikacısı gibi, çarşı pazar -açılış kapanış, her uzatılan mikrofona, TV kamerasına, muhalefetle ağız dalaşına giriyor ve öfkesine hâkim olamıyor… Can havli; önümüzde referandum ve hatta erken seçim var… Neler söylemiyor ki: Muhalefetin PKK ve DTP’nin “ortak cephe” (!) olduğundan, terörü medyanın azdırdığına kadar! …
AH ŞU MEDYA OLMASA!
İçişleri Bakanı Besim Atalay da, önceki gün
Medyaya terör olaylarının veriliş tarzı konusunda, öğütler verdi; Bu haberlere yayın yasağı konulması ihtimali de var gibi… Medya bu haberleri şehit cenazelerini yayınlamasa, Terör duracak! Atalay’ın aklı: Emrullah efendi aklı: Medya olmasa asayiş berkemal olacak!
Başbakan, Yargıtayın “Mehmet Haberal davasında” bazı yargıçlara para cezası kesilmesi üzerine, yüksek yargıya güvenilemeyeceğini söyledi... Eğer, araya yeni saldırılar girmeseydi herhalde, Cihaner’in ve Balyoz sanıklarının tahliyeleri üzerine de, aynı şeyleri söyler yargıçları kınardı! Onun, hukuk ve adalet anlayışı öyle!
O HAL
Dönelim: “O Hal” –“Olağanüstü Hal” tartışmalarına; “Eruh ve Şemdinli” baskınlarından sonra, PKK terörünün, bütün Güneydoğuya yayılması üzerine, önceki hükümetler, 1987’de bütün bölgede, ”Olağan üstü Hal”, kısaca, “O Hal”
İlan etmişler ve bu da, etkin olmuş, terör olayları azalmıştı! …Ama “O Hal”, AB Kriterlerine uymuyordu” ve AKP 2002 Kasımında tek başına iktidara gelince, seçim vaadini tuttu, “O Hal” kaldırıldı, sonra da, “Bu Haller” oldu!
İktidarın “O hal”den rahatsız olmasının başka bir sebebi de var.”Sıkı Yönetim” demek- Ordunun bölgede “vesayeti” demekti…
MHP Genel Başkanı Bahçeli, bugünkü “haller” gereği, bölgede “O hal” ilan edilmesini de istiyor, Erdogan da, tabii, buna şiddetle karşı… EMASYA protokolü da, aynı zihniyetle kaldırılmadı mı?
Bundan sonra, asıl ve daha büyük tehlike sadece Güneydoğu’da değil, kentlerdeki PKK saldırıları ve DTP’nin tahrikleri, “ Çocuklarınızı asker göndermeyin” diye meydan okuması… TBMM’ de temsil edilen bir partinin bu çağrısı, bozgunculuk, yeminlerine - Cumhuriyete ihanet! Hala TBMM’de bulunmaları da garabetten öte gaflet!
Hatırlatayım; birkaç ay evvel Fatih Çarşambada çarşaflı Hanımlar da, aynı gösterileri yapmışlar “çocuklarının askere gitmemeleri” çağrısını yapmışlardı! Tabi “vidanı retçi” aydınlar da!
ASIL TEHLİKE KAPIDA
Kendimizi aldatmayalım; her yöreden, bir “Kürt- Türk” kardeş kavgasının ayak sesleri geliyor… Ufak kıvılcım yetecek! Maazallah, böyle bir şey olursa, Sayın Başbakan ve iktidarı ne yapacaklar? …”Özel orduları” henüz hazır değil… EMASYA artık yok!
Eski bir “Cumhuriyet” savcısı, Çetin Yetkin Hoca cevabını veriyor: Gereken “OHAL” değil, “sıkıyönetim”dir! Fakat bu sırada hiç olası değil. “Sıkı yönetim” sözü bile iktidarın uykusunun kaçmasına yeter”, çünkü bu durumda sıkıyönetim ilan edilen yerlerde tüm yetkiler TSK’nin eline geçecektir; generaller, amiraller, subaylar, astsubaylar topluca tutuklanırlarken yetkilerin TSK’ye devredilmesi bir karabasandır onlar için.”
“Sıkı Yönetim”, Örfi İdare “Olağanüstü hal” son tahlilde, arzu edilmeyecek, son çarelerdir! Allah muhtaç etmesin. Ama ya başka çare kalmaz, bazılarının istedikleri İç Savaş çıkarsa? Türkiyeci, BM Barış Gücü- Amerikan Ordusu, NATO mu kurtarır?
BAYRAĞIN ALTINA SIĞINMAK
Ve bir çocukluk hatıram: Gök gürültü, şimşekli yıldırımlı, sağanaklı bir fırtına kopunca, babaannemiz çocukları, kocaman bir Türk Bayrağı altına toplardı… Yandaki caminin paratoneri vardı ama nurlar içinde yatsın, Demsiz ninemiz, O,Türk Bayrağına güvenirdi... Hurafe mi? Hayır; İman!***