8
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Ölümcül Sarmal!

TÜRKİYE, ölümcül bir sarmal içinde; “Kürt Sorunu” artık “sorun” olmaktan çıktı, “barış açılımı” oldu…”Ermenistan Sorunu” da, kapımızda, toprak ve tazminat vb. talepleriyle, bekliyor… Kıbrıs, sessizce, yeni oldu-bittilere hazırlanıyor… Ardından Patrikhane, Ruhban okulu ve tabii, “Büyük Kürdistan”!

Bütün bu sorunların altında ABD ve asıl AB var…”Dâhili bedhahlar” – içimizdeki yalakalar ve işbirlikçiler – gericiler-cemaatler var. Türkiye, meğer ne kadar güçlüymüşüz ki, içerde-dışardan, hala yıkamadılar. Amma, böyle giderse, şimdi, yakındır!

ERGENEKON

Çünkü tam bu sırada, “Ergenekon-Ümraniye davası, ülkenin –toplumun, bütün bağışıklıklarını, direncini – Cumhuriyetin sigortalarını yok etmekte! Mütareke döneminden başka hiç bir dönemde, Türkiye, bu kadar zayıf düşmemişti-düşürülmemişti… Bu davanın, aksi sabit olana kadar masum sayılacak tutukluların, hayatlarını, geleceklerini – bir daha geri verilemeyecek kadar yok etmesi, bir tarafa, ülkeye, mevhum bir Ergenekon “çetesinden” çok daha zarar verdiği ve vereceği ortada! Bütün bunlar bu “ölümcül sarmal” tesadüf mü; bizim ürettiğimiz, hayali bir komplo teorisi mi? Ergenekon savcılarından bir zat, sanıklara “Türkiye’yi, TSK’ni ı korumak size mi düştü” diye sorabiliyor… Evet; hepimize düşüyor, ama onlara “Türkiye'yi, bu hallere getirmek size mi düştü?” diye, soramıyorsunuz! “Dokunulmazlıkları” var!

Ülkenin, malını mülkünü, mamelekini, değerlerini satanlardan da hesap soramıyorsunuz; onların da dokunulmazlıkları var.
Ve AB ; “insan hakları İhlal ediliyor” diye kıyametleri koparan ve Ergenekon davasına zımnen “sonuna kadar gidilmeli” diyen AB –Avrupalılar, bu davadaki aşikâr hukuk ihlalleri ve sanıkların çektikleri, hususunda, neden sessiz kalırlar? Çünkü bu davanın Türkiye’yi savunmasız bırakması işlerine gelir de ondan! TSK’ni, etkisiz hale getirmeyi de, bunun için isterler!

AB VE KÜRTLER

AB, Kürt-Güneydoğu sorunu ile neden bu kadar ilgilenir? AB Komiserleri, DTP’lilerle, Kürt asıllı Belediye Başkanlarıyla, neden bu kadar içli dışlıdır? Ve neden, hep azınlıklar sorununu kurcalar; mesela Çerkezler konusunda araştırmalara fonlar verirler? Son olarak örgendim; meğer yerel Gazetecilik Cemiyetlerine “eğitim fonları” veriyorlarmış. Neden? Ahtapot gibi ülkenin bütün kesimlerine kol sokmak için!

İSTİNAF MAHKEMELERI…

Yeniçağ ayrıntılarıyla açıkladı: AB, Türk hukukunda olmayan- bölgede halen mevcut olmayan, “İstinaf Mahkemeleri” binaları inşaatı için, 22 milyon 500 bin Euro vermiş - binalar inşaat halinde! Neden?
Güneydoğuda eyalet sistemini gerçekleştirmek – Türkiye’yi eyaletlere bölmek, DTP programının baş maddesi. Ve işte AB Türkiye’nin böyle bölünmesini desteklemekte! Acaba Hükümetimiz bu önemli konuda ne der? AB Konusunda “havlu atmamakta”, yani “AB kapısında dilenmekte ısrar edeceğiz” diyen Egemen Bağış bu konuda ne buyurur?

Adamlar “sizi kulübümüze almayacağız” diyorlar. Son olarak Fransız Sarkozy ve Alman Merkel gözümüzün içine bakarak yenilediler, ama Bağış efendi gene havlu atmayacak. AB kapısında şefaat dilenecek. Kendi haysiyetini, Türkiye'nin onurundan soyutlaması gerek!

AB'nin yeni Dönem Başkanı, İsveç'in Dışişleri Bakanı Carl Bildt, 'Merkel ve Sarkozy'nin karşıt tutumları AB güvenliği için tehlikeli.“Türkiye zaten İmtiyazlı Ortak” buyurmuş.

Bu kadar “Kapitülasyon imtiyazı” oldukça üyeliğe ne hacet var. Gül gibi geçinir, “umut şu dağın arkasında, güneş ufuktan şimdi doğar” diye yürürüz. Ancak, arada bir fark var; Mustafa Kemal ve arkadaşları, 19 Mayıs’ta Samsun’dan yürürken, bir umut vardı ve öylesine bir lider vardı… Ya şimdi?
Ünlü Tarihçi eski dostum Profesör Kemal Karpat, geçen akşam bir TV programında açıkça söyledi: “Avrupa Türkiye’yi, asla tam üye kabul etmez… Avrupa’nın, Hıristiyanlığın, tarihi ve güncel gerçekleri, dinamikleri asla buna müsaade etmez.”
Karpat bunu söylerken, karşısında oturan, AB’ci Çandar ve Alpay’ın yüz işaretleri görülmeye değerdi!

NAKARAT

Ancak “AB süreci” öylesine bir “amentü” oldu ki- bu sürecin çıkmaz yol olduğunu çok iyi bilenler ve Muhalefet bile – aynı nakaratı –“Avrupa Birliğine taraftarız” nakaratını. Arkasından “Amma” diyerek - tekrar etmek zorunda kalıyorlar. Ama “şeytanlar” işte, O “ammalarda”!

Düzeltme- Dünkü “Pazarlık” Yazımda sözünü ettiğim Orgeneral, Sayın Çetin Doğan paşa idi. Özür dileyerek düzeltirim!***

.


 

Yayın Tarihi : 25 Mayıs 2009 Pazartesi 00:26:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Atatürk Milliyetçisi IP: 88.252.164.xxx Tarih : 25.05.2009 19:44:13

"Kara Gömlekliler",  Benito Mussolini yönetimindeki İtalyan faşistlerinin oluşturduğu bir simgedir. Üniforma olarak kara gömlek giydikleri için, siyasalfaşist partinin simgesi olmuşlardır. Bundan esinlenerek kara gömlek benzeri"kara çarşaf" ve "türban" giysisini simgeleştirmeye  çalışanlar faşizm yolunda ilerlediğini açıkça ortaya koymaktadır.(Açıklama: Benito Mussolini 1883-1945 yılları arası yaşamış, İtalyan faşizminin kurucusudur. 28 Nisan 1945 yılında İtalya'nın Como kasabasında halk tarafından linç edilmiştir.)