Son olaylarda, Türk Ordusunun, Kara –Hava Harekâtı, başarılı olsa da – şehit ve gaziler verilmesinden başka, milletçe, yara aldığımız ortada. İletişim-Halkla ilişkiler hataları yüzünden, “aksi tesadüf” kamuoyuna yeterince, anlatılmadı –şüpheler, yanlış intibalar uyandırdı.
Bu izlenimlerin başında, arkasında Genelkurmayın, asla alet olamayacağı ABD ile “mutabakat” oyunları varmış şüphesi var!
BU şüphelerin başında, Washington’da ABD Başkanı Bush ve TC Başkanı Gül ve daha önce Başbakan Erdoğan arasındaki, “arka sıvazlamalı” bir uzlaşma olduğu var! Kısacası sanki ABD Gül ve Erdoğan’a, “siz hava ve kara harekâtı için mahdut zamanlı ve kapsamlı, icazet - ve istihbarat verelim… Ama bu harekât “siyasi -barışçı çözümün" yolunu açsın.” demişler! Sonraki gelişmeler; Talabani’nin Ankara'ya davet edilmesi ve “Barış Şartlarının “ bizim aydınların desteği ile dikte edilmesi, bu izlenimleri, teyit ediyor. Kamuoyunda hatta ılımlı çevrelerde, ”Kısır döngüyü kırmak lazım” baskıları ivme kazanıyor!..
İLKELER VE TEFERRUAT
Bir fıkra vardır: İngiltere Kraliçesi ”her kadın bir bedele göre elde dilebilir” diyen sofra komşusuna “Mesela ne kadar?” diye sormuş da, adam; “Majesteleri prensipte anlaştık, şimdi sıra pazarlığa geldi “ demiş! Bu konuda da, “barışçı çözüm” ilke olarak tamam da, şimdi iş pazarlığa ve sonunda Eşkıya ile müzakerelere kalacak… TC ne kadar bedel ödeyecek! Zaten iş bu safhaya gelince, Bölücülükle mücadele tavsamış demektir! Talabani’nin Ankara’ya davet edilmesi ardından Onun “şartı” olarak Barzani’nin de gelmesi ilk tavsama işaretleri. Talabani “PKK ile mücadele edeceğiz” der, Barzani de belki diyecek, ama sonunda “Canım artık PKK siyası Parti oldu” diyecekler. Eşkıyayı terk etmeleri mümkün değil!
ORTAK MÜCADELE
Hani, ABD de, “terörist” PKK’ ya karşı, birlikte mücadele edecekti? Koramiralleri, Korgeneralleri, şimdi açıkça, “Fazla ileri gitmeyin PKK ile uzlaşın” diyorlar!
Ve Amerika’da, dünyada, Kürt Lobisi faaliyette: PKK’yı terörist değil ,“özgürlük savaşçıları, hatta “barış gönüllüleri” olarak kabul ettirmek için… Bakın, şimdi bizim aydınların ve bir kısım medyanın görmezlikten gelecekleri bir röportaj yayınlandı, Washington Post” gazetesinde. Joshua Parlow adlı muhabir daha önce Meslektaşları Ahmet Altan ve Yasemin Çongar şürekâsı gibi Kandil dağlarına, eşkıyanın inine gitmiş… Yazının başlığı yerer: “Bir Askerler Derneği”…Terörist -eşkıya PKK, oluverdi, sanki “Barış Derneği”…
Yazının içinde Eşkıya Komutanı Bahoz Erdal meydan okuyor ve açıkça “(harekâtta) Türk ordusu başarılı olmadı-Topraklarımızı işgal edemedi... Üslerimizin bir tanesini dahi ele geçiremedi… Onlar saldırınca biz onları vurduk- kamp yaptıklarında gene vurduk… Geri çekilirlerken gene vurduk” Bu sözler boş provanda olabilir ama Muhabir: “günlük harekât başladığı yerde bitti, “gerillalar”, binlerce kilometrelik dağlık arazinin” mutlak hâkimleri”,”neticesine varmış.
Yani başladığımız yere mi döndük şimdi – yoksa ”barışçı çözüm” sürecine mi zorlandık! Ben, yara aldığımıza yanmam, şimdi fare ve sincaplarım karşımıza geçmiş- “Türk ordusu dediğiniz bu muydu” demelerine ve Ordunun siyasette gerekli etkisini gene “tartışmaya” açmalarına yanıyorum! …Ahmet İnsel “Komutanlar AKP yi (artık) kabul etmek zorunda kaldılar… AKP ile Genelkurmay arasında bir paslaşma var” diyor!
Ben Ordunun AKP yörüngesine girdiğine girebileceğine, asla ihtimal veremem, ama uyanan, uyandırılan, intiba maalesef öyle!
Bunun karşısında PKK’ya karşı milli ortak mücadele , “aksi tesadüflerin” oluşturduğu, yanlış intibalardan ve gene maalesef, maalesef, Yaşar Büyükanıt Paşa ile Baykal arasında yanlış anlaşılmalardan ve maksatlarını aşan sözlerden dolayı hasara uğradı! Hem de en fazla milli birliğe ihtiyacımız olduğu şu bağlamda. Önce, Baykal maksadını ve hedefinin İktıdar olduğunu açık-seçik ifade edemediği için, eleştirilerin asıl hedefinin, AKP olduğunu anlamadı ve alındı! Şu sırada kazançlı taraf Ordu ve Milliyetçilik düşmanları ve Bölücüler!
Hasar “kontrolünün“ ”kriz yönetimin” zamanıdır… Milli Birlik zamanıdır.
ORTA DİREK
ORDUMUZ, Türk Ordusu bu ülkenin, bu milletin, bu Cumhuriyetin temel taşıdır, “Orta direğidir” – binayı tutan “kolondur” Bunlar yıkılırsa çatı hepimizin başına çöker! Orduya sadece CHP değil bütün milliyetçiler güvenir! Şu sırada, TSK olmasa veya kışlasına çekilse ne olur? Bunu iyi bilmek lazım! Türkiye’yi, ne AKP, ne ABD, ne de AB ve hele bizim “aydınlar” kurtarır!
Genelkurmay, Komutanlar demokratik rejimlerde elbette tabi eleştirilebilir Ama gene demokrasi icabı Ordunun görevi kamuoyunu tatmin etmektir. Ancak, orduya garez olmak hınç bağlamak ve fırsattan istifade, yıkıcı eleştirilerle, gücünü kırmak doğru mudur?
Gerçek bir Türk vatandaşı haksızlıklara uğrasa, askerlik yaparken ceza görmüş “katıksız hapse” konmuş olsa bile, Ordusuna –Komutanlarına düşman olur mu?
Orduyla muhalefet ve vatandaşlar arasına şüpheler ve nifak girdi diye, düşmanları sevinçten bayram ediyorlar. Bu süreci, yara ufunet bağlamadan, yüksek ülke çıkaranları için elbirliğiyle, hem de hemen kesmek lazım. Burada “kişisel gurur” söz konusu olmamalı; çünkü verilen ve bundan sonra verilecek zarar, bunların hepsinden daha önemli! ! Nasıl mı olmalı? Kamu ve TV kameraları önünde, kucaklaşarak… Bu Ordu ve milliyetçilik düşmanlarının “canlarına ot tıkayacaktır!
Tehlike o kadar sinsi ve büyük ki, bu süreçte, Sloganı “Türkiye Türklerindir ” olan Hürriyet gazetesinin başı Ertuğrul Özkök, DTP nin ve AB’nin, istedikleri “Eyalet Sistemi”de “tartışılmalı” diyor…
Turgut Özakman’ın, Çanakkale zaferi konusundaki muhteşem eseri, “Diriliş” yayınlandı; ” Çılgın Türkler” şimdi kendi öz güçleriyle “dirilecekler” mi?
Her tehdit ve tehlike karşısında, Mustafa Kemal’e sığınıyor, Anıtkabirini tavaf ediyoruz… O’nu çok yorduk! O’ Büyük Nutuk’unda, engin vizyonuyla, “ilerde dahi” –“ahval ve şerait- umumi vaziyet” diyor. İşte, bugün, “ilerde dahi” dediği gün, şimdi ."ahval ve şerait- umumi vaziyet” bu!
Sayin Kilic bunlar birseymi su anda avrupa önemli televizyon kanallarinda Türkiye Cumhuriyeti ve Yüce Oender Atatürk lekeniyor ve Türk irki yokmus gibi anlatiliyor. Türkiye Cumhuriyeti nin bagi ve birligi koparilmak isteniyor. Türklerin ve Türkiye Cumhuriyetinin laikligi ve cumhuriyeti soruluyor ve fasist olarak tanimlaniyor. Yüce Oender Atatürk sanki bir mussolini veyahut hitler veyahut mao gibi tanimlaniyor! Gelecegimiz acik olsun ve Devletimizi insallah güvenilir ellerde görürüz hepimizin iktisati icin. Saygilarimla