1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Sanki Düşman, İşgal Ordusu!

Türk Ordusu, sanki düşman ordusu… Mâlum gazetelerin mâlum yazarların haber ve yazılarına bakın, bu adamların TV’lerde konuşmalarını dinleyin: Orduya ve komutanlarına, inanılmaz bir kin ve gayz içindeler. Onurlu komutanların “yakalanmalarından” inanılmaz bir keyif duyuyorlar…”Yakalanmadılar” diye hırslarından çatlayacaklar! … Bu, sadece “militarizme” karşı liboş bir duruş değil, “vicdanı retçilik” değil, “entelektüel şıklık” değil. Asıl amaç, demokrasi adına, “Ordunun Vesayetinden” kurtulmak da değil; tek kelimeyle “intikam” ! Ordu, daima çağdaşlığın, ilericiliğin, öncüsü olmuştur. 31 Martta da “şeriat isteyen” yobazlara Ordu karşı çıkmıştı! Cumhuriyet döneminde Ordu, Devrimlerin uygulayıcısı ve savunucusu oldu, Menemen’de, yobazlara karşı çıktı… Kısacası, her zamanki hainler, menfur emellerine, nail olamadıkları için “kendi” ordularına düşmandırlar. Tabii, Ordumuzu onların “kendi” ordularıysa! Diğer ülkelerin orduları geçmişte yanlış işler yapmışlarsa bile, her millet, ordularını kendi orduları bilir ve yıpratmaya – güçsüz kılmaya kalkmaz- bilir ki Ordu bir milletin, vatanın kurumlaşmış ruhudur- gücüdür, “organize” ruhudur...

Bugün Türkiye’de Ordumuz “çete”, Komutanları “çeteci” oldu… Ve “Ergenekon kapsamında”, ordu düşmanlığı kurumlaştı… Şu sıra Ordumuzun onurlu komutanları, bir tarafta eşkıya ile savaşırken, eş zamanda, “âdi suçlular” gibi polisler tarafından aranıyorlar, görüldükleri yerde “yakalanacaklar.”

İşte, bu kafa karışıklığının kanıtları; “yakalanacaklardan” biri, kısa süre önce Başbakana siperde brifing veriyor ve tebriklerine mazhar oluyor. Bir diğeri, Orgeneral Nejat Bek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la şehit polislerin cenazesinde, saf tutuyor… Ve Bakan, ona “Amanosları temizleyin” diye, emrediyor! Ve Bakanın, polisleri, görüldükleri yerde, onu “yakalayacaklar” … Bu durum sorulduğunda, Bakanın ve TBMM başkanı Mehmet Ali Şahin’in, tevilleri – kıvırmaları, makamlarına yakışmayacak kadar gülünçtü. Türkiye baştan kokuşmuş, kafa karışıklığı içinde!

Birkaç gün sonra YAŞ toplantıları var ve şu hale bakın; bir taraftan yakalanacak olanların terfi etmelerinin nasıl önlenileceği veya ihraçlarının nasıl yapılacağı hakkında öneriler yapılıyor… Ordu düşmanlar bıçaklarını bilemişler… Bu “avlarını” ellerinden, “Gatakuli” yani GATA yoluyla kaçırılacaklarından, endişe ediyorlar… Hükümet, Milli Savunma Bakanı şaşkın, Genelkurmay suskun! Daha vahim bir şey var, “Yakalama” kararını veren, Ağır Ceza mahkemesi 102 kişinin itirazlarını anında ret ediyor, hatta hasta yoğun bakımda, kalp krizi tehlikesi bulunan Orgeneral Çetin Doğan’ın, hasta yatağından kaldırılıp ”yakalanmasında” ısrar ediyor… Bu ne hınçtır? Eskiden sormazdık, ama artık soruyoruz: Nerelidirler, kökenleri, eğitimleri nedir? Referandumda, nasıl oy verecekler? Amaçları adalet mi, yoksa intikam almak mı?

“Balyoz darbesi” yapılacağı bir kocaman uydurma… Böylesine, diğer iddialar gibi “kuvveden fiile” çıkmamış tasavvurlar… Hepimiz olanlar karşısında, bu ihtimalleri ve tedbirleri düşünmüşüzdür. Eğer düşünmek suçsa! Fakat şimdilerde olanlara bakılınca, insanın, keşke bu, TC’ni ve Ordusunu bitirmeye matuf hareketler başından önlense, gözlerimizin önünde büyüyen, zehirli çiçekler daha açmadan kesilseydi diye düşünesi geliyor!

Türk Ordusuna karşı çeşitli tertipler… Orduyu sadece, sınır bekçisi - gümrük kolcuları haline getirmek…”Profesyonel Ordu” diye, İktidara hizmet edecek özel paralı askerler yapmak- ve nihayet 35. maddeden kurtulmak!

Doğrusunu söylemeli, bu konuda ilk çanağı Kılıçdaroğlu tuttu ve iş “sen kaldır, ben kaldırayım” yarışına dönüştü… Böyle bir çanak, bir defa açılınca bütün Ordu düşmanları yarışa dâhil oldular… Unutuldu: bu madde Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal’in maddesidir!

Evet, 35 madde gündemde, başka yolu yok bu madde ya kalkacak ya değiştirilecek. Merak ediyorum; TSK görevi nasıl belirlenecek? Cumhuriyetini “korumak-kollamak” görevi, darbelere imkân açmış… 27 Mayıs Cuntası, bu imkândan mı yararlandı, sonraki müdahalelerin dayanağı bu madde miydi? Fakat dedim ya maksat TSK güçsüz kılmak ve bazı melunlar için intikam almanın yeni bir yolu!

Bir zamanlar, anketlerden Türkiye'nin, en saygın ve güvenilir kurumu, yüzde 90’ları aşan puanlarla, TSK olduğu sonucu çıkardı… Acaba şimdi durum nasıl?

TSK planlı olarak yıpratılmıştır. Ama acıdır söylemesi, yıpranmada halkın güveninin yitirilmesinde, Ordunun kendisinin de sorumluluğu var… En başta, saldırılar karşısında ve hele, “Balyozun” yakalanmaların, Ordu içindeki, rekabet ve tasfiye ile bağlantılı iddiaları karşısında, suskun kalmakla! TSK’ne milletin güveni, Ordunun gücü, yaş hadlerine “görev sürelerine” bağlı olmayacak kadar önemlidir!

Ben, demokrasiyi severim, hukuka saygılıyım, ama vatanımı, ordumu, her şeyden fazla severim… TC, “demokrasiyle” kurulmadı ve sade demokrasi ile korunamaz!***
 

Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2010 Cuma 10:25:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?