1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Seçim “Eğik” Düzleminde

Genel Seçimlere 66 gün kaldı… Eskilerin “Sath-ı mail” dedikleri, “eğik- düzlemde” süratle, kaderimizi tayin edecek 12 Haziran, Pazar gününe “kaymaktayız”… Bu ”düzlem” aslında toplumun “düzeyini – seviyesini” belirleyecek… Ve halkımız layık olduğu iktidarı bulacak…

Seçimlere gittiğimiz bu “düzlemde”, ülkemiz Balkan Savaşından beri hiç bu kadar bölünmemişti… Siyasetteki “bölünme – taraftarlık- tarafgirlik” hatta fanatiklik, olağan da, devlet dairelerinde, Emniyette, hatta nerdeyse Orduda bile insanlar, tarikat-cemaat-ideoloji vb. tercihlerine göre, bölünmüş durumda. Okullarda dahi “bizden misin-değimlisin?” diye soruluyor!

Yazar olarak, seçimler konusunda, bitaraf-objektif olmam – partilere, liderlere karşı, aynı mesafede bulunmam gerek... Başka ülkelerde, yazarlar, ideolojileri, Siyasi tercihleri ne olursa olsun, böyle yapmaya gayret ederler. Ancak seçimlerden, bir iki gün önce, nasıl- kime- neden oy vereceklerini açıklarlar. Şu sırada medyada böyle mi oluyor? Ben de, milletimiz için ölümcül olabilecek bu hayati seçimlerde, bitaraf kalamıyorum, çünkü şimdi “bitaraf”, yani “aymaz” kalacaklar TC Devleti ile birlikte, “ bertaraf” edilecekler.

Daha önce oyumu ihsas etmiş, MHP’ye oy vereceğimi yazmıştım. Sadece, 1942’den –Lise yıllarımda, rahmetli “üsteğmen” Alpaslan Türkeş’le birlikte, Milliyetçi Hareketin içinde bulunduğum için değil – Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin kurtarılması için, şu sıra, başka seçenek görmediğim için!

Keşke diğer vatansever, Atatürk ilkelerine bağlı, saygın, liderler birleşseler, “şer ittifakına” karşı “milli bir cephe” kursalar da, oylar dağılmasa!... AKP, iktidarı -tehlikesi- böylelikle bertaraf edilse de sonra kozlarını Atatürkçülük düzeyinde paylaşsalar!... Ama küçük partizan, “sen-ben” hesapları yüzünden bu yapılamayacak ve oyların dağılması ancak, AKP’ye yarayacak ve daha az oranla, beş on milletvekili farkıyla, gene iktidar olacak. Ve sonraki “ahval şerait” Ağustos’ta Ordu üzerindeki işlemeler, sonra da, 29 Ekim’de, Cumhuriyetin 88. yıldönümü! “Umumi Manzarayı” görür gibiyim…

Kısacası; seçimler, başka ülkelerde, “Yeni başlangıçlardır.” Şimdi bu seçimler sonundaki “Yeni” başlangıç, Erdoğan’ın bu sefer, zaferin ivmesiyle, referandumla “Tek adam” olması! Bunu açıkça söylüyor. Cumhurbaşkanı Gül de açıkça bu sisteme taraftar olmadığını belirtiyor. Ama buraya bir ”mim” koyun: Seçimlerden sonra, Erdoğan – Gül ve de Arınç arasındaki -şimdi eşler arasında olan- rekabeti kaçınılmaz olarak “iktidar” rekabetine dönüşecek. Ama neye yarar; “mühür”, muhteşem Erdoğan’ın eline geçtikten sonra!...

Bu “sath-ı mailde”, siyasetin- seçimlerin kaderinin, politikacılara bırakılamayacak kadar önemli olduğu ve çoğu politikacıların, “düzeyi”- seviyesi, belli oldu… Bir “anlık”-eğer doğruysa- Şanlı Urfa’da, CHP’li Belediye başkanı bebek katilinin 62. Doğum günü şenliklerine, Genel Merkezin, ”bilgisi ve müsaadesiyle” katılmış. Beyhude; bu, orada CHP’ye oy getirmez, ama Atatürk’ün kurduğu CHP, onurundan ve kamu vicdanındaki konumundan çok şey kaybeder. CHP’nin temelleri sağlamdır; vatansever, çağdaş uygarlık düzeyinde, Atatürkçüğü özümsemiş kadın ve erkelerden oluşan bir tabanı vardır. Bu “katılmanın” onları rahatsız ettiğinden eminim… Ancak, şu sırada Partiyi bölmemek ve böylece Erdoğan’a yardımcı olmamak için, bağırlarına taş basacaklar…

Ancak, anlaşılıyor ki CHP, galiba aynı eksende değil, şimdiki Genel Başkanı “Kemal”, Seçim konuşmalarındaki celallenmesine rağmen, acıdır, galiba, “O” Kemal değil!

VE MHP!

Milliyetçi Hareket Partisi hususunda çeşitli yorumlar yapılıyor hatta “barajı bile geçemeyeceğini” iddia edenler var… Eğer MHP, bu kadar marjinalleştiyse, karşıtları, neden MHP’ye karşı bu kadar yakın ilgi gösterirler? Erdoğan bile, “milliyetçilik” söylemlerine sarılıyor? Ben -kayıtlara geçsin- kamuoyu araştırmacısı değilim ama MHP’nin “barajın” çok üstüne çıkacağını inanıyorum… Eğer temsil ettiği “milliyetçilik” marjinal hale gelmişse, ağla sevgili milletim, vatanım…

Seçimler bu bölünmeyi milliyetçilik - Atatürkçülük çatısı altında birleştirmek için büyük fırsat. Bu fırsatı kaçırırsak, sonra, eminim, “keşkelerle” dövünüp, dururuz!

MECLİSTE EDEPSİZ İTAATSİZLİK

Bölücülerin dağlar ve kentlerdeki eylemleri, “sivil itaatsizlik” ve “oturak” âlemleri, TBMM kürsüsünde Kürtçe konuşmaları yetmedi, şimdi de Türk Milletinin kürsüsünde, “sivil itaatsizlik” yapıyorlar… BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, TBMM Genel Kurulu’nda kürsüden yaptığı konuşmanın ardından "Yasaksız, kılık kıyafet yasağı olmayan, bir Meclis diliyorum" diyerek kravatını çıkarmış kürsüdeki mikrofona takmış… Edepsizliğin son perdesi!... Uras Efendi; kendine gel; orası, Aşiret, Konfederasyon toplantısı değil, “Türkiye Büyük Milleti Meclisi”.

Birleşimi yöneten Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil, bu adamı kulaklarından tutup salondan attıracağı yerde, “Amentü değil ama kurallar değişmedikçe uymak gerek” demiş. Özür kabahatten büyük!... ***

Yayın Tarihi : 7 Nisan 2011 Perşembe 00:14:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?