Guinness Rekorlar” kitabında, Amerika’da 1972-74’de yaşanan “Watergate” ve 1995-97’deki, “Monica Lewinsky” skandalları, başta geliyordu. Birincisi, Başkan Richard Nixon’u, ikincisi de Başkan Bill Clinton’u “götürdü”... Ama herhalde Türkiye’de herkesin, hatta yargının bile, yargı tarafından dinlenmesi, dinletilmesi “skandalı”, bu rekorları kıracak!
DEMİREL DER Kİ:
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı “Bir bilen” Süleyman Demirel: “Ülkemizde korku hâkim. Cumhuriyet kurulduğundan beri, askeri dönemler dâhil, böylesine korkulu bir dönem yaşanmadı... Bir millet bu duruma düşürülür mü!” demiş ve eklemiş: “Bu, askeri dönemlerden beter... Türkiye korku imparatorluğuna sürüklendi... Bence ülkeyi yönetenlere (herhalde bu telefonları dinleyin diyen) biri vardır. Kayboluyor herkes. O ona atıyor, o ona bakıyor. Eğer (dinleyin diyen birisi yok da dinliyorlarsa) bu ayıptır yani. O zaman Türkiye’yi idare edenler çoğalmış demektir. Ya, (şu adamları alın Silivri Hapishanesi’ne götürün) diyenler vardır herhalde. Yoksa kendiliğinden bir takım adamları götürmenin ne manası var?”
Bunlar, “İmadan” öte, açık seçik, “tarihi” tespitler. Adres, “Faili meçhul” ama besbelli!
BAŞBAKANA GÖRE
Ama bakınız Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda, ne buyuruyor; “AKP’ye yönelik hukuk dışı dinlemelerle ilgili yapılan yakıştırmaları çirkin buluyorum... Bakınız şahsımla alakalı geçenlerde ortaya çıktı. Altı aya yakın zamandır beni de hiçbir mahkeme kararı olmadan farklı yerlerden dinlemişler; kimlerin olduğu tabii çıkacak ortaya... Bütün bunlar açık ortada ve yargının mensupları da bunu itiraf ediyorlar. ‘Evet’ diyorlar ‘bu ülkede başbakan dinlendi.’ Tüm bu gerçekler ortadayken nasıl olur da benim partimle ilgili böyle bir yakıştırmayı yaparlar. Partime kimse böyle bir yanlışı, böyle bir yasa dışı uygulamayı, yakıştırma hakkına sahip değildir... Kaldı ki, bu partinin bir görevi değil. Bu şu anda hükümet olarak iş başında olan devletin kurumlarıyla bir çalışma sürecinde olan yürütmenin atmış olduğu adımlardır ve bu da hukuk içerisindedir. Hukuk dışında herhangi bir şey söz konusu olamaz.”
Aynen aldım: Kim, bu dolambaçlı sözlerden bir şey anladıysa beri gelsin!
Benim anlayabildiğim, Erdoğan sorumluluğu üzerinden atıyor... Cumhurbaşkanı, bakalım bu konuda ne buyuracak! Muhtemelen top, paslanılarak, sonunda “taca” atılacak. “Fail-i meçhul” veya sonunda bir “günah keçisi” bulunacak! Sakın “dinlemeler de Ergenekon işi” olmasın!
Ancak gerçek hukuk dünyasında, Sadrazamlık mühürü kimdeyse, sorumluluk da ondadır. Demirel’in, sorduğu gibi, “Dinleyin” diyen birileri kim-kimler ve kimden talimat almışlar?
Demirel Başbakanken, “Dicle kenarındaki koyunların hesabı benden sorulur” demişti... Şimdi Başbakan Erdoğan ve tabii, “Dinlemelerin” hesabı da, ondan sorulacak! Ve Başbakan, yasal olsa da yasal olmasa da, neticede ülkeyi bir paranoya, korku ülkesine çeviren bu “tele-kulak” skandalının hesabını vermek zorunda!
Kendi telefonlarının da dinlendiğini söyledi. Sorarlar; eğer bunu biliyorduysa, şimdiye kadar, elindeki imkânlarla ve kendi iradesiyle, bu rezaletin üzerine, neden gitmedi-gidemedi? Türkiye’de “iyi şeylerden” başka, yasa dışı, kötü şeyler oluyorsa, bunların hesabı da, tabii, ondan sorulacak! Eğer, mızrağı kılıfa sokamaz, tatmin edici cevaplar veremezse, sonunda ya AKP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesinde, ya da Yüce Divan’da hesap vermesi gerekebilir! İş, savsaklanamayacak kadar, ciddidir!
WATERGATE
1972-1974 yılları arasında Amerika’da, “Watergate” dinleme skandalı yaşandı. Başkan Nixon’un “muslukçular-tesisatçılar” diye bilinen adamlarının, Demokratların “Watergate” binasındaki merkezinde, ortamı ve telefonları dinledikleri ve Başkanın, Beyaz Saray’da, “Oval Ofiste” yapılan tüm görüşmeleri, muhataplara haber vermeden kayıt altına aldırdığı ortaya çıktı. Neticede Nixon, azledilmektense istifa etmek zorunda kaldı! Teşbihte hata olmaz! ***