“Profesör”Ahmet İnsel gene “hikmet” yumurtlamış: Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yaptığı konuşmanın, “TSK’nin siyasal bir oluşum… Ve siyasal yaşamda aktif ve belirleyici aktör olduğunu, bütün açıklığıyla gösterdi” diyor. Kendileri “frankofon” oldukları için: “Bonjour Monsieur le Professeur”; “bunu, yeni mi örgendiniz?” diyeceğim, ama onun gibiler hep bu nakaratı tekrarlarlar ve de bundan korkarlar!
Malûmlardan Ali Bayramoğlu da “Başbuğ elbette konuşmalı mıydı?” diyor. “Demokrasilerde askerin konuşmasının yeri, şekli ve sınırları sivil otoriteye bağlılık ilkesi etrafında düzenlenir. Bu ilkeyi aşan ve bozan haller, 'güçlü ordu-güçlü devlet gibi' otoriter düzen kokulu söylemler ordunun siyasi otoriteden bağımsız, hatta onun üstünde bir denetim ve karar kurumu olmasına işaret ederler… Bu ise askeri vesayet sisteminin açık bir göstergesidir.” Belki, kitaplarda öyledir de, Türkiye gerçeklerinde, ülkenin maruz kaldığı dış ve iç tehlikeler muvacehesinde, “Büyük tabloda” pek öyle değildir… Öyle olamaz… En basitinden, Ordu bu devletin ve rejimin son sigortasıdır. Türkiye Cumhuriyetini tehlike ve tehditlerden, demokrasi, siyasetçiler, İnseller, Bayramoğullar vb. kurtaramayacaklardır… Maazallah, böyle bir şey olursa, bu yandaşların bazıları ya köşelerine çekilecek, “Türkiye’yi neden kaybettik ?” diye, bilimsel analizler yapacaklar – çoğu da kalemlerini -bilgisayarlarını, bu sefer, müstevlilerin hizmetine vereceklerdir! … Şimdi, iktidarın, ABD’nin, AB’nin, hizmetine verdikleri gibi!
NE AKTÖR NE FİGÜRAN
İnsel’in sözlerinde bir yanlış var; TSK Türkiye üzerinden, içerden, dışarıdan oynanan ve oynanmakta olan “oyunlarda” sadece bugün değil – aktör değil -belirleyici güç olmuştur! Tespihte hata olmaz; Yunan trajedilerinde olduğu gibi, oyun içinden çıkılmaz hale gelince, sahneye indirilen ve oyuna son veren ”ilahı bir makine” gibidir!
Düşündükçe “Güçlü Ordu- Güçlü Türkiye" sözlerinin, özellikle, şu bağlamda, ne kadar doğru ve yerinde oldugu görünüyor. Bu sözleri düşünen ve günün teması yapanlara ve yurt sathında, bu tema üzerine etkinlikler düzenleyenlere, benden şükranlar! Türk Ordusunun reklâma ihtiyacı yok, ama ara sıra hele şu sırada, varlığını hatırlatması gerekiyor! İşte, önceki gün bu oldu!
“Ordu güçlü olmazsa, Türkiye güçlü olamaz –hatta yıkılır. Türkiye güçlü olmazsa Ordusu güçlü olamaz!” “Büyük Oyunda”, ‘aktör’ bile olamaz, “üniformalı” mızrak taşıyıcı figüranlar olarak kalır.
İHANETİN MANŞETLERİ
Önceki gün, “Otuz Ağustos” ta, ihanet ve gaflet cephesine ilk darbe vuruldu… Sersemledikten sonra, bakalım neler yazacaklar diyordum… İlk haince işaret malum “TARAF’ tan; manşeti “Bazıları gösteri severler –emir verildi katılım arttı- insani geçmişlerini hiç sormayın”. Liboşlar zaten oldum olası yıldönümlerin “askeri” anılmasına karşıdırlar!
Bizi ötekilerden ayıran fay hattına- Bazı gazetelerin 30 Ağustos’taki ve dünkü sayılarına bakın; milli bir zaferi – Orduya düşmanlıklarından, kutlamaya elleri varmadı! Bir yazımda “ihanetin belgesi mi olur?” demiştim: işte belgeleri!
AÇILIM
Bu vesileyle, bana “’Açılımdan’ ne haber” diye sordular. Başbakan ve Koordinatörü, “Bin bir Gece” masallarında olduğu gibi “mağaranın” kapısında “Açıl susam açıl” diyecekler; bakalım, içerden kaç ve nasıl “harami” çıkacak?
İktidarın yandaşları ”açılımın” ‘olmazsa olmaz’ koşulunun, Anayasada değişiklik yapılarak “Türklük”,”üniter ulus devlet” kavramlarını değişmesi olduğunu yazıyor, söylüyorlar… TC Başbakanına, şu sırda düşen sözleri fazla dolandırmadan, laf kalabalığına getirmeden, bu iddiaları, talepleri, açık seçik ret etmek düşer… Başbakanın Obama’nın istedikleriyle Washington’daki “Atlantik Konseyi” raporunun VE - “açılımın” Erdoğan tarafından belirlenen Ekim'deki, mühleti - ABD’nin, Irak’tan çekilme “mühletiyle”, neden, nasıl örtüştüğünü açıklaması da gerekir!
TC Başbakanı, PKK’ya APO’ya, Ordusunun gücüne dayanarak, “Ya hepiniz silahlarınızı bırakıp teslim olursunuz, ya da…”diye kesin uyarı vermesi- APO’ya da daha fazla unut vermeden “kes kesini” demesi yakışır!***
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk şu emri verdi: "TBMM Orduları !, Afyonkarahisar-Dumlupınar büyük merkezlerinde, (İngiliz ve ABDemperyalizminin) kandırdığı zalim bir orduyu yok ettiniz.. Sahibiniz olan Büyük Türk Milleti geleceğinden emindir. "İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ'DİR, İLERİ !.."(Erol Mütercimler'in "Fikrimizin Rehberi" adlı yapıtından esinlenilmiştir.Alfa Yayınları. sayfa: 719)Dışa bağımlı olmaya çaba göstermiş olan büyük başın (Vahideddin) yanlısı,Anadolu ve Türk Milliyetçisi düşmanı gazeteci Ali Kemal, yandaşlarına aynı güngazetesinde şunu yazar: " Ümitsizliğe kapılmayın, herşey bitmedi, belki bu sontaarruz da neticesiz kalacaktır (!) !.." (Kaynak: "Atatürk'ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı, Nutuk" Boyut Yayın Grubu.)
bence ordu siyasete karışmamalı.eğer siyasete karışacaksa o zaman istifa edip gelip siyasete girecek.Bu yüzyıllarda bile halen türkiyenin ordunun yönetmesi bana tuhaf geliyor.yani adamlar boşu boşuna seçime giriyorlar isterse oyların hepsini alsa dahi yinede bir şeyler yapamıyorlar.Bana göre tek çare ülke referanduam gidecek halk ne isterse o olacak.