Bizim çokbilmiş, aslında hiçbir şey anlayamamış bazı öğretim üyelerine, liboş ve liboşe yalakalara, hatta “iktidara”, seçmeli bir soru: ”Avrupa Birliği mi – Türk Birliği mi?” Bazıları, “nedir o Türk Birliği dediğiniz” diye sorarlar, ama çoğu, tereddüt etmeden, “Tabii, Avrupa Birliği” derler!
Bu duruma gelmemize, sadece şimdi onlar zihniyeti sebep olmamıştır; yıllardan beri, bütün Türklerin, “tek bayrak” hatta tek gönderde “yedi bayrak” olarak birleşmeleri amacı, ya bilinçli olarak, ya da zamanın ve zeminin koşullarına, göre, özellikle Atatürk öldükten sonra, unutulmuş-unutturulmuştur!
O “zamane” koşulları ne idi “Sovyet Rusya’yı kızdırmamak ve Kızıl ordu korkusu” ! Bunun acı hatıraları da var: Mesela, Almanlar Rusya maceralarında yenildikten sonra – onlara “bağımsızlık” uğruna, yardım eden Azeri Türklerinden bir gurup, Türkiye’ye iltica etmek için sınırımıza gelmiş, fakat “Ankara” müsaade etmeyince, sınırımızda-gözler önünde, Kızıl ordu makineli tüfekleriyle telef edilmişlerdi. Başka acı olay: 1944’ de, Turancıları - Türk Birliğini isteyenlerin, (aralarında, naçizane 19 yaşındaki ben de vardım) tabutluklarda işkence edilmesi olayı idi”… Ama hayırla anmak lazım; o dönem Başbakanlarından rahmetli Şükrü Saraçoğlu, “Ben Türkçü bir başbakanım... Türkçülük bizim için bir kültür meselesi olduğu kadar bir kan meselesidir". demişti!
ATATÜRK’ÜN DEHASI
Fakat asıl vizyon sahibi büyük Devlet Adamı Mustafa Kemal idi: 1934 yılında şunları söylemişti; “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Fakat o da, dağılabilir. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız…Nasıl? ; Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak, Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.”
Atatürk “Türk Birliği” amacını sözde bırakmamıştı; Yakut Türklerine kadar, tarih ve dil çalışmalarıyla, “Birliğin” zeminini hazırlamaya girişmişti. Sonra ne oldu?
İsrafil Kumbasar kardeşim bunu yazıyor:”Kısa bir zaman içerisinde, sanki görünmez bir el tarafından Türk milletinin ‘milli’ ve ‘manevi’ meseleler karşısındaki duyarlılığı neredeyse ortadan kaldırıldı… Türk milletinin ‘milli direnç’ mekanizmaları, birer birer tasfiye edildi.”
Daha acısını Çetin Yetkin hocamız anlattı: Ota Asya’ya gitmiş ve görmüş ki, oralarda da Türklük şuuru pek kalmamış!
VE YABANCILAR
Yabancılar, “ya bütün Türkler birleşirlerse halimiz nice olur” derken, zamanın NATO Başkomutanı General Haıg “Komünistlerle mücadele etmek için Sovyetler Birliğindeki Türkleri kullanalım, ama sonra, Bizi, Türklerden kim kurtaracak?” diye sorarken, biz adeta kendi gücümüzden korkar olduk. Bu sendromun acı örnekleri var: Kerkük Türkmenleri hususunda, uzun süren uzun süren ilgisizlik ve mesela, Ahıska Türklerinin kapılarımızda bekletilmesi! Ve bir iki yıl önce, Çinliler kızmasın diye, hem Türkmenlerin, hem de Uygurların, benim duvarımda asılı, “mavi beyaz, ay- yıldızlı” bayraklarının Sultanahmet’teki bir mekândan indirilmesi.
Ve Uygur Türkleri; binlerce kilometre uzakta olsalar da, köklerimiz –soydaşlarımız. Bir Azeri kardeşimize bir gazeteci,”Ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz” diye soracak kadar cahildi. Uygurlar konusunda bu aymazlığın benzeri var: Hasan Cemal 16 yıl önce Urumçi'ye gitmişmiş, Uygurların Türkçesini güç anlamış bazı kelimelerin aynı olmasına adeta hayret ediyor… Aslında öyle değil; Uygurların Türkçesi bize çok yakındır. Ben, Pekin’de el ele yürüyen iki Uygur kardeşime yaklaşmış ve sormuştum: “Türk müsünüz? Sıçradılar, “Nerden belli” diye! Sonra sarmaş dolaş olduk, Türkçe konuşarak kolayca anlaştık!
ÇİN İŞKENCESİ
Ve şimdi Çinlilerin Uygur katliamı… Bu olay Büyük gazetelerde ve TV’lerde, ikinci sıralarda! Sanki Türklerden başkalarına oluyormuş gibi! … Hatta Hürriyet’te bu haberleri manşete çıkarıp çıkarmamak, ciddi olarak tartışılmış-çok şükür. Sonunda manşete çıkarmak kararı varilmiş… Ama diger gazetelerde bu haberler arka sayfalarda.
Şimdi Başbakanın doğru olarak söylediği “adeta soykırımı” demesinin sıkıntısı ve adeta mahcubiyeti içindeyiz! “Ya Çinliler, kızar, ticaretimize zararı olur” vb. diye!
Büyük Devlet – büyük millet- gerçek devlet adamı olmak kolay değil! Evet: AB mi- Türk Birliği mi? Çinliler mi- Uygur Türkleri mi? Ermeniler mi- Azeriler mi?***
Bu gün "yargının bağımsızlığı" mevhumunu bir yana koyun, yargı tümüyle yokedilmiştir. "Dahilde ve hariçte, Türkiye Cumhuriyeti'ne gelebilecek tehlikelere karşı, Türkiye Devletinin bekçiliği görevini yapan TSK" nın iç tehlikeler durumunda, göstereceği mücadelesi-maalesef, uydurma bir dava zincirleriyle- engellenme aşamasına gelmiştir.Mevcut mâlumların çabası şimdi de, TSK'nın, dış menfi güçlerle de mücadelesini kırmaktır, silahlarını elinden almaktır, Türkiye'yi Afganistan örneği yapmaktır ve de abd nin koynuna atarak, kendi çıkarlarını kullanmak isteğidir. BU ÜLKEDE, ab nin EKONOMİK İŞGALİNE KARŞI, abd nin TOPRAK İŞGALİNE KARŞI, pekakanın ANADOLU'YU PARÇALAMA ÇABASINA KARŞI, TSK'NINYANINDA YER ALACAK 60 Milyon KİŞİLİK BİR "KUVA-Yİ MİLLİYE GÜCÜNÜN" HER ZAMAN İÇİN HAZIR OLDUĞU UNUTULMAMALIDIR. Milletimiz, ABD'nin de, İngilizlerin de, ne mal olduğunu ve bunların içte "kimlere yardım" ettiğini, yakın tarihimiz içerisinde çok iyi bilir.
Ben 37 Yildir Avusturyanin Viyana sehrinde yasayan bir Gurbetciyim. Bana sorarsaniz Türkiye Avrupa birligine girsinmi diye ben hayir derim. Ben Avrupada yasayan bir Türk olarak avrupanin nasil bir yasantisi var biliyorum Avusturya Avrupa birligine girdikten sonra tamamen fakirlesti halkinin yüzde doksanin devletine borclandi su anda herkese devletine calisiyor cünkü borclular.eger türkiye avrupa birligine girerse sanirim su andaki yasamdan dahada güc sartlar altinda yasamaya mecbur kalacaklar avrupanin zengin insanlari Türkiyeyeye akin edip bütün yerleri satin alip Türk insanini karin tokluguna calistirip kendileri büyük kazanclar sagliyarak devletine parayi yollayacaktir ve benim anadolulu insanim tarimdan pazar bulamayacaktir su anda avrupa birligi son günlerini yasamaktadir her yönü ile zor ayakta durmaya calisiyor sakin benim Türkiyemin insanlari biz avrupa birligine girince güllük gülüstsnlik olacak sanmasinlar.Sevgilerimle Hüseyin Ari Viyana
Suriye'li arkadaşım Dr.Reja al-Mahmoud,uzun yıllar Türkiye'de yaşayıp,tıp fakültesini bitirmişti.Türkiye'de bizim kullandığımız Arapça sözcükleri duydukça gülmemek için kendisini zor tuttuğunu(Biz de Onun Türkçe'sine gülerdik.),söylerdi. Arapça sözcüklerin anlamlarını yanlış kullandığımızı,söylenişlerini yanlış söylediğimizi söyler,ben de kendisine hak vermekle birlikte alınırdım. Haklıydı,bunların örnekleri saymakla bitmez.Üstelik Arapça yalnız Suriye'den ibaret değil.Zamanında Arabistan'a giden kendisini aydın sanan mollalar oralardan yalan yanlış getirdikleri sözler,Türkçe'yi unutturmuş,ne kadar anlaşılmaz bir sözcük kullanılırsa,adam o kadar farklı,üstün sözüm ona,aydın sayılmış. Dilimizdeki Farsça sözcükler de alıp başını gitmiştir.Bugün de dilimize bol,bol sokulan Fransızca,İngilizce sözcükler az çok okuyan insanların da anlayamayacağı kadar bol.Sokaklarda dolaşırken kendimi sömürge bir ülkede sanıyorum,bütün levhalar yabancı.Dilimiz giderse biz kalır mıyız?Oysa Azeri, Türkmen,Uygur arkadaşlarımdan duyduğum Türkçe sözcükler aklımı başımdan alıyor.Anadolu'da kullanılan Türkçe sözcükler olağanüstü güzel,ancak yitiyor.Benim doğduğum köyde ''Lütfen'' sözcüğünü kullanmak züppece sayılırdı,babaannem bu sözcüğü bilmezdi,''İNCİNMEDEN'',derdi.''Tanrı''sözü,''Tarı'' olarak çok sık kullanılırdı.Patatese ''Kartopu,''denirdi.Küçücük köyümde kullanılan Türkçe sözcüklerin izini Azeri TV.yonunu izlerken bol bol yakalıyorum.Eğitimini almama karşın ,asla ''Osmanlıca '',denen dilin dil bilgisini tam olarak kavrayamadım.Bütün dillere sonsuz ilgim ,saygım ve sevgim var,kendi dilime de.Karşı çıktığım bir dili bozmak,yok etmek.Dilimizi biraz yabancı sözcüklerden arıtarak işe başlamak nasıl olur?Değerli büyümüz çok güzel yazıyor,