30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Yaratık Ortada Kaldı

Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” kitabının daha basılmadan, savcıların talimatıyla, basılıp, toplatılması, bütün dünyada ve tabii Türkiye’de, tepkilere yol açtı… AB, bu yüzden, Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınacağını bildirdi. İktidarın yanaşmaları ve yalakaları bile isyan ediyorlar.  Ancak her konuda – her kurum konusunda, “Ben” –Benim” diyen, “Ergenekon fahri savcısı” Başbakan Erdoğan, teflon tava gibi; “Yargının tasarrufudur” deyip, sorumluluğu, kendi üzerinden -sıyırmak- bu işin içinden sıyrılmak gayreti içinde… O da, Cumhurbaşkanı da “Bu konuda, bizim bilmediğimiz ve bilemeyeceğiz, savcıların, her halde bildikleri gerekçeleri vardır” diyesiler… Tabii inanırsanız!

Fakat çok ilginç, “ibret” bir durum var. Kitabın kahramanı olduğu söylenen “Okyanus Ötesindeki”, kitabın, böyle toplanmasını tenkit ediyor ve kitaba rağbeti, arttırmasından şikâyetçi. Cumhurbaşkanı Gül de aynı kanıda: ”bu PR çalışmasıdır. Kitap basılırsa, yüz binlerce satar” diyor. Doğru! Ama bu “PR çalışmasını” acaba kim – kimler organize etti? Kısacası “yaratık”, Dr. Frankeştayn’ın canavarı gibi ortada kaldı. ”Cini” tekrar şişesine sokmak güç. En iyisi “cini – yaratığı”, “nesebi gayrı sahih” bebek gibi, birisinin kapısına bırakmak. Kimin kapsına? O da malum ve kolay: “Ergenekon kapısına”!...

Ergenekon davalarının – iddianamelerin, hararetli taraftarları, şimdi bu işin, zıvanasından–şirazesinden çıkmasının ve acıları olmasa, gülünç hale gelmesinin, kendi amaçlarına zarar verdiğini görerek, çıkar yolu bulmuşlar. Bu da “Ergenekon Çetesinin taktiği –böylelikle süreci durdurmak istiyorlar” diyorlar. Yani yaratık kendi kendisini yiyecek. Sonunu, bekleye duralım: Ahmet Şık, Nedim Şener’le birlikte 25 gündür içerde. Hatırlayayım; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan da 756 gündür “içerde” geç kalan “adaleti” bekliyorlar!

SEÇİM FIRTINALARI

Genel seçimlere de 73 gün kaldı. Bu sürede ne dalavereler, ne oyunlar, ne çalımlar göreceğiz. Ülkenin sorunları, çıkarları, tehlikeler askıda: tarafa; her şey, seçim ve oyun için!

AKP de oyun çok; sonuncusu, “kör gözüne parmak” bir oyun. AKP’nin, TBMM’ne getirdiği yasa teklifiyle, Hükumete 6 ay süreyle Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi verilecek…

Masumane kılıf hazır: Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ‘seçim sonrası zaman darlığı’ yüzünden, devlet işleri inkıtaa uğramasın” diyor. Bağışlasınlar beni: bunu, sakalıma anlatsınlar!

Gerçek şu kı: Oy çokluğuyla kabul edileceği peşinen muhakkak olan bu teklife göre, TBMM - milli irade, devre dışı kalacak. 14. Louıs gibi, “Devlet Benim” diyen, Başbakan Erdoğan, hem “devlet”, hem de “tek irade” olacak.

İngiliz siyaset bilimcisi Lord Acton’un sözlerini hatırlatalım: ”İktidar ifşad eder- mutlak iktidar muhakkak ifsat eder”…Şimdi aynen! .

Dört yıl kadar önce, Erdogan'ın "pervasız kabadayı" veya korkusuz kaptan gibi ülke gemisini müdane rotasında götürdüğünü yazmıştım. Kayalara çarpmasından – devletin altındaki “fay hattının”, kırılmasından, endişelerimi ifade etmiştim de, beni dava etmiş tazminata mahkûm etmişti… Bugün korkularım, her zamankinden fazla!...

Tarihimizin en hayati ve kırılgan dönemecinde devlet – iktidar, “cehaletin cesaretiyle” hareket edenlerin elinde… Daha açıkçası, Erdoğan Milletimizin, devletin, varoluşunu- kaderini tayin edecek, iradeyi kullanmaya ehil mi? Libya konusundaki “bir öyle- bir böyle” yalpalamaları, bir gün söylediğini ertesi gün, nakzetmesi dünya kamuoyunu da şaşırtıyor… Daha da acısı gülünç oluyor!

Bütün bunları bir tarafa bırakalım, Erdoğan’ın, Japonya’daki radyasyon felaketine rağmen, nükleer santraller kurulmasındaki ısrarı, nükleer santral patlamasını “tüp gaz” patlamasıyla kıyaslaması, “nükleer radyasyonun” yıllar boyunca doğmamış çocukları bile etkileyeceğini görmemesi “cehaletin cesaretinden” başka nasıl izah edilebilir?

Başka konulardaki cesur ve pervasız icraatının Türk Milletine ve çıkarlarına, yüz yıllar boyu vereceği kalıcı tahribatı da ya görmüyor, ya da umursamıyor. İnsan, ister istemez, acaba başka çıkarlar mı var diye düşünüyor! …“Bindik bir alamete- gidiyoruz kıyamete” denecek bir durum.

Ancak, seçimlerde, oylarıyla, Cumhuriyetimizin kaderini tayin edecek halkımız “kıyametin” farkında değiller… Televizyon habercisinin, Eminönü meydanında yaptığı “canlı” kamuoyu araştırmasına göre, halkın çoğunluğu, ilk Cumhurbaşkanın kim olduklarını bilmedikleri gibi, Türkiye’nin, coğrafyadaki yerini, hangi kıtada olduğunu bile bilmiyorlar. Çok gülünç – acı ve vahim olmasaydı!

Ne çare ki, Churchill’in dediği gibi “Demokrasi, rejimlerin en kötüsü” ama şu sırada daha iyisi de yok! “Her millet layık olduğu hükümeti bulur” deyip, kaderimize katlanmak zorunda mıyız? İşte, “var olup olmamak” meselesi de bu!***
 

Yayın Tarihi : 31 Mart 2011 Perşembe 00:22:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ezelden Atatürk Milliyetçisi IP: 88.252.65.xxx Tarih : 1.04.2011 00:40:21

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN BUGÜNKÜ ORTAMINDA "ERGENEKON DAVALISI OLMAK" BİR ŞEREF VE ÜN KONUSU OLMUŞTUR. KEŞKE, BEN DE BU ŞEREFE ULAŞABİLSEYDİM !