29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

"Soykırım Tartışılmalı" (3)


SOYKIRIM TARTIŞILMALI VE BİLİMSEL YÖNTEMLERLE ARAŞTIRILIP AÇIKLANMALIDIR.

3-TEHCİRİN NEDENLERİ

Bu güne dek T.C. Devleti ve onun politikaları doğrultusunda soykırımı reddeden Türk Halkının, hemen hemen tamamının ret gerekçelerinde, uluslar arası soykırım tanımı pek fazla dikkate alınmamıştır. Türk tezleri, soykırımın oluşması için gerekli şartlardan çok, tehcirin haklı ve zorunlu nedenleri gerekçe gösterilerek, olayların: Ermenilerce yapılan soykırımların, zorunlu bir sonucu olarak meydana geldiği şeklinde gelişmiştir. Fakat bu tezdeki doğruluk ve haklılık payı, uluslararası tanımla ilişkilendirilmedikçe, soykırım yapılmadığı anlamına gelmemektedir. Bu yüzden ileri sürülen görüşler, inkâr olarak algılanmaktadır.

Ayrıca bu olaylarla ilgili olarak en çok işlenen konu ve dolayısıyla herkesin en bilgili olduğu alan, olayın nedenleri olduğu için ben bu bölüme, ana hatlar ve kısa hatırlanmalar dışında fazla değinmeyeceğim.

Bilindiği gibi temel neden 1789 Fransız İhtilaliyle ortaya çıkan milliyetçilik fikirleridir. Bulaşıcı bir hastalık gibi kısa sürede gelişen milliyetçilik fikirlerinin: on dokuzuncu yüzyıl başlarından itibaren, büyük Avrupa devletleri ve özellikle de Rusların destek ve kışkırtmalarıyla, Osmanlının Balkanlardaki Ortodoks ve Doğu Anadolu’daki Ermeni tebaası arasında hızla yaygınlaşmasıdır.

On dokuzuncu yüzyıl: dünyada buhar yüzyılı, Avrupa’da sanayileşme ve buna bağlı olarak hammadde ve Pazar (sömürge) arayışlarının yüzyılı olduğu gibi, Osmanlı için de baştan sona milliyetçilikle mücadele yüzyılıdır. Yapılan bütün savaşlarda milliyetçilik önemli bir rol oynamış ve tüm anlaşmalarda azınlık hakları gündeme getirilerek, Osmanlının içişlerine müdahale edilmiştir.

Tehcir öncesinde son olarak da, Birinci Dünya Savaşında İtilaf devletlerinin, Ermenileri kışkırtmaları sonucu Osmanlı Ermenileri, yer yer ayaklanmalar, sabotajlar, Rus ordularına katılmalar ve Ermeni cemiyetleri ile ilişkili katliamlar yaparak, Osmanlıya karşı tavrını ortaya koyunca, Osmanlı da tehciri gündeme getirmiştir.

Göç ettirme, sürgün etme anlamlarına gelen tehcirin amacı: Sarıkamış faciası ile savunmasız hale gelen doğu cephesinde, Ermeni tebaanın, devleti arkasından vurmasını önlemekti. Tehcir ayrıca, Osmanlı Ermenilerinin, Rusların ve ayrılıkçı Ermeni partilerinin güdümünde başlattıkları soykırım boyutundaki katliamlarının da durdurulabilmesini ve zarar veremeyecekleri daha güvenli bölgelere gönderilmelerini kapsıyordu.

Ermenilerin, önce Kars çevresinde başlattıkları katliamları, 1915 Nisanında işgal ettikleri Van’da da devam ettirmeleri ve Van’a, Ermenilerle birlikte giren Rus birliklerinin de katliama seyirci kalması üzerine, 24 Nisan 1915 de Osmanlı devleti, tehciri gündeme getirmiştir.

Ermenilerin her yıl 24 Nisanda soykırım günü (anma günü) olarak dünya gündemine taşıdığı olay budur. Tehcir kararı ise 27 Mayıs ta çıkmış ve uygulamaya konmuştur. Karar gereğince, 16-55 yaş arasındaki Ermeni nüfus: doğu cephesinden ve Bağdat demiryolundan uzaklaştırılarak, Suriye içlerine gönderilmiştir.

Her ne kadar tehcir kararında, mal ve can güvenliğinin sağlanması için ayrıntılı hükümler yer alsa da, bu yolculuğun bir katliama dönüşmesi önlenememiş ve yola çıkan Ermeni nüfusun çoğunluğu, ölmüş veya öldürülmüştür.

Yeterli iaşe yapılamadığı için açlıktan ve doğa koşullarından olduğu kadar, savaş koşullarında yeterince korunamadıklarından ve yaşanan olayların yarattığı, halklar arasındaki kin ve nefretten dolayı, gittikleri yollar boyunca saldırılara uğramışlar ve öldürülmüşlerdir.

Bu sırada pek çok cephede savaşmakta olan Osmanlı devletinin buralarda sıkı bir denetim kuramamış olması anlaşılabilir bir durumdur. Hatta pek çok görevlinin, din adına, milliyetçilik adına Ermenilerin öldürülmesine göz yummuş olması da olasıdır. ( Hrant Dink olayında güvenlik güçlerinin, elinde bir yıl öncesine uzanan bilgiler olduğu halde, yeterince önlem almamış olması gibi.)

Bunlar ne denli acı olaylar da olsa soykırım oluşturmamaktadır. Osmanlı bu yüzden bir görevliyi görevden almış veya cezalandırmış ise eğer, bu resmi politikanın soykırım olmadığını gösterir.

Osmanlının bu amaçla binlerce kişiyi yargıladığı ve pek çok idam kararı aldığına dair belgelerden bahsedilmektedir. Bu yüzden idam edilenler de vardır. Gerektikçe soykırımın önlenmesi için yeni belgeler de düzenlediği belirtilmektedir. Hatta Cumhuriyet Döneminde bile bu amaçla soruşturmalar yapılmıştır. Bu belgelerin araştırılması ve uluslar arası soykırım tanımı açısından tahlil edilerek açıklanması gerekmektedir.

T.C Devleti bu güne dek, olayın bu boyutuyla fazla ilgilenmemiş, ölen Ermeni sayısına takılı kalmış, sayıyı mümkün olduğunca düşük göstermeye çalışmıştır. Umarım sırf bu yüzden sayı ortaya çıkmasın diye sayılarla, alınan önlemleri içeren bazı belgeler, işgüzar bazı görevlilerce yok edilmemiştir. Çünkü belgelerdeki ölen insan sayısı değil, o sayı gerekçe gösterilerek alınan önlemler soykırım açısından önemlidir. Ama bizde nedense vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan pek çok insanın, bu sevgiyle yaptığını ileri sürdüğü pek çok bilinçsiz davranış, bu güne dek hep bu vatanın ve milletin aleyhine bir belge olmuştur.

Örneğin bu yazımın yazılışından on beş gün sonraydı, Radikal gazetesinde Yıldırım Türker’in köşesinde tam da benim endişelerim doğrultusunda ve üstelik de, TTK Başkanının benzer bir davranışından bahsediliyordu. O yazıdan bir bölümü aşağıya aldım.

“Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu'nun son yiğitlik gösterisi de kof çıktı. Daha önce TTK ile Ermeni tarihçi Ara Sarafyan, Harput Ermenileri üzerine araştırma yapmak üzere sözleşmiş, ancak Halaçoğlu'nun 1915 yılı Harput'una ait belgeler bulunmadığını açıklamasıyla çalışma daha başlamadan sona ermişti.

Geçtiğimiz ekim ayında Gündem gazetesinde Nusaybin'in Kuru (Xirebaba) köyünde köylüler tarafından bulunan toplu mezardan fotoğraflar yayımlandı. Pek çok kafatası ve kemik fotoğrafları. Mezar yeri için kazılan araziden geniş odalı bir mağara, mağaradan birçok kemik çıkmıştı. İsveç'te 'soykırım uzmanı' olarak görev yapan Prof. David Gaunt, mezarın 1915 ve sonrasında katledilmiş Ermeni ve Süryanilere ait olabileceğini iddia etti………Halaçoğlu, hodri meydanı çekip Gaunt'a ortak araştırma önerisinde bulundu. Önceki gün ilk araştırma yapıldı. İsveç'ten kalkıp gelen Profesör Gaunt durumun 'bilimsel açıdan bir kâbus' olduğunu söyleyecekti. Gaunt, sağanak yağmur altında mağaraya inildiğini ve gördükleri karşısında şaşkınlığa uğradığını anlatıyordu: "Mezara indiğimizde daha önce fotoğraflarda görülen iskeletler ve kafatasları yoktu. Birkaç kemik parçası dışında mezar boştu……….
Geçtiğimiz ekim ayında mezarın ilk halinin fotoğrafını çeken Dicle Haber Ajansı muhabiri Bergüzar Oruç, mezara ilk geldiğinde kemiklerin, iskeletlerin ve 50'ye yakın kafatasının sayılabildiğini söylüyor. Şimdi ise sadece birkaç kemik kaldığını teyit ediyor.

Mardin Süryanisi Sait Yıldız'ın dediklerini de eklemiş….Şöyle demiş: "Gelmeden önce mezarın temizlendiğini duymuştuk. Ama bu kadarını tahmin etmedik."
TTK (Tarih Tahrip Kurumu) Başkanı Halaçoğlu, Cumhuriyetini seven mutlu bir Türk. Yani bir Mutlu Türk Bilim İnsanı. “ (Radikal 07.05.2007 Yıldırım Türker)

Oysa soykırımda sorun kimin ne kadar insan öldürdüğü değildir. Nasıl ve neden olduğu da değildir. Uluslar arası soykırımda asıl olan, tanımdaki ölçütler ve niyettir. Ve bu tür işgüzarlıklar niyeti: niyetler normalde sıradan bir savunma refleksi bile olsa, kötü niyet görüntüsüne dönüştürmektedir.

Bu ölçütlere göre olay soykırımdır ya da değildir. Aslında bence çok önemli de değildir. Asıl olan, bu göstermelik soykırım tanımlarının ötesinde, vahşice bir insanlık ayıbının yaşanmış olmasıdır. İki taraf da birbirini insafsız ve acımasız biçimde boğazlamış ve en vahşi yöntemlerle katletmiştir. Bu insanlık adına, inançlar adına, etik değerler adına çok üzücü ve utanç vericidir.

Üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen, en iğrenç amaçlar uğruna da kullanılmaktadır. Bu yüzden olay, hiçbir korku ve komplekse kapılmadan tartışmaya açılmalı ve kesin bir sonuca bağlanmalıdır. Sorunlar günü kurtarmak adına ertelenmemeli ve hiçbir devlet veya kişi bu felaketten beslenememelidir.

Yayın Tarihi : 28 Nisan 2008 Pazartesi 00:22:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
m IP: 88.228.109.xxx Tarih : 8.05.2008 09:41:22

İNGİLİZLERİN ÇANAKKALEDE SEBEPSİZ YERE YÜZBİNLERCE İNSANI ÖLDÜRTMESİNİ,AYRICA BALKANLARDA YAPILAN BİR SAVAŞTA TÜRK ASKERLERİNİN KONUŞTUKLARINI MAKSATLI OLARAK YANLIŞ ÇEVİREREK;TÜRK ASKERLERİNİN ZEFİRAN DENİLEN YAKICI DEZENFEKTAN İLE ÖNCE GÖZLERİNİN KÖR EDİLMESİNİ ,SONRADA BU İLAÇLI SUYU YUTMUŞ OLMALARINDAN İÇORGANLARININ TAHRİP OLMASI SONUCU ÖLMELERİNİDE SOYKIRIM OLARAK KABUL EDERSEN TÜRKLERİN YAPMADIĞI EYLEMİ ,TEHCİRE NEDEN GEREK DUYULDU DİYE TARTIŞABİLİRİZ.VARMISIN BU KONUYU ARŞTIRMAYA.


Hakan Çakır IP: 88.255.72.xxx Tarih : 29.04.2008 14:15:08

Nazmi Bey, bu konuda size katılmıyorum. Ermeniler bence hakettiklerini bulmuşlardır. Savaşta insanlar ölecek tabiki. He temennimiz savaşlar olmasın. Ancak bir savaş patlak verdiyse gerekende yapılacaktır. "Nedenin" önemli olmadığından bahsetmişsiniz. Bence çok yanlış bir yaklaşım. Bence neden birincil sebeptir yaşananlar açısından. Çünkü Ermeniler, Ruslarla birlik olup Türk ahaliye saldırmamış olsalardı tehcir denilen olay gerçekleşmeyecek ve haliylen de bu gelişmeler yaşanmayacaktı. SEN KALKIP BENİM DÜŞMANIMLA BİR OLUP BANA KARŞI SAVAŞACAKSIN, BENİM İNSANLARIMI KATLEDECEKSİN, BEN İSE AĞZIMI AÇIP BAKACAĞIM. YOK ÖYLE ŞEY!