29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Açılıma Yaklaşım ve Beklentiler (1)

1-HALKIN BAKIŞINDAN ÖNCE, EGEMENLERİN HALKA BAKIŞI

Kürt açılımı için halk ne diyor ve olaya nasıl bakıyor derseniz bence halk olaya olumlu yaklaşıyor. Ama halkın bakışına çıkar grupları, kendi bakış açılarına göre yaklaşıyor. Örneğin aktif siyasetin içindekiler her şeye iktidar muhalefet anlayışıyla bakarken nasıl ki hiç ülke çıkarını akıllarının ucundan bile geçirmiyorsalar, burada da halkın bakışına da aynı biçimde bakmaktadırlar. Bu yüzden halkın bakışına geçmeden önce devletin ve egemen güçlerin halka bakışına kısaca değinmek istiyorum.

Bunlara göre, kendi bakışlarına uyan halk yurtsever, akıllı, bilinçli, iyi vatandaş, buna uymayan bakış açısı ise hain, bölücü ve satılmıştır. Zaten Türkiye’de hain, bölücü ve satılmış olmayan hiçbir insan yoktur. Dilimizde birbirimize karşı kullandığımız en ucuz üç sözcüktür bunlar ve hiç dilimizden düşürmeden, hiç düşünmeden, ölçüp tartmadan, hesap kitap yapmadan en rahat kullandığımız sözcüklerdir.

Herkes kendisi gibi düşünmeyen, düşünceleri arasında çok küçük nüans farkı bulunan insanlar için bile bu sözleri rahat kullanır. Bu yüzden de hain ve satılmış olmayan bir Türk bulmak olanaksızdır. Her Türk mutlaka başka bir Türk’e göre hain, bölücü veya satılmıştır.

Yetmiş milyon insan nasıl satılır, altmış milyonu ekmek parası bulmakta zorlanan bir milletin insanları, bu kadar insanı satın alacak parayı nereden bulur, ya da insanları satın almak bu kadar ucuz mudur, bunların yanıtını ben bilemiyorum; bulamıyorum. Bu konuda kimsenin bilgisine de inanmıyorum.

Özellikle de yazarsanız eğer, fikirlerinizi paylaşanların kahramanı olsanız bile, beğenmeyenlere göre mutlaka birilerinin kiralık kalemisinizdir, satılmışsınızdır.

Bu vasıflar köşemde yazdığım milliyetçilik karşıtı yazılardan dolayı benim için bile söylendi, yorumlarda dile geldi. Oysa ben kenthaber.com’da tamamen amatör bir ruhla yazıyorum ve bırakın bir kuruş para almayı, bu sitedeki yönetici, yazar ve site sahibi hiç kimseyle yüz yüze gelmişliğim, tanışmışlığım ve konuşmuşluğum bile söz konusu değil. İnternetten yazımı gönderiyorum yazım aynen yayınlanıyor. Çünkü buradaki denetimde de yalnız insani ve etik değerler geçerlidir. Bildiğim kadarıyla bunun dışında, hakaret içermeyen, art niyet taşımayan, yayınlanabilir özellikte her görüşte yazı, kenthaber.com sitesinde yayınlanmaktadır.

İşin bir başka komedi tarafı da, neredeyse hemen her Türk milliyetçidir ve Türk milletine laf söyletmez. Türk dünyadaki en asil, en kahraman, en dürüst, en samimi ve en candan insandır. Peki derseniz ki; hain, bölücü ve satılmış olarak damgaladıklarımız kimdi? Derim ki size: onlar Türk insanlarıydı, bu ise Türk milleti. Yani Türk milleti o kadar kutsal bir kavramdır ki, içinde insan olması gerekmez.

İşte ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ya da dinsel, her çıkar çevresinin Türk milleti ve Türk insanına bakışının özeti budur. Bu bakış açısı binlerce yıldır hep aynı biçimde süregelen basit ve kurnaz, tutucu ve bağnaz, çıkarcı ve dışlayıcı bir bakış açısıdır. Çirkin, basit ve ahlaksız bir bakış ta olsa, Kürt açılımında da, belki sonucu yine bunlar belirleyecektir.

Çünkü güç onların elindedir. Binlerce yıldır, toplumsal hafızada yer etmiştir. Adına örf denilmiş, töre denilmiştir. Düşünce yasaklanmış, düşünme yetisi köreltilmiş, eğitim sistemleriyle düşüncenin önüne engeller konulmuş, insanlara düşünmek yerine şark kültünün itaat alışkanlıkları aşılanmış, büyükleri ne dayatırsa koşulsuz kabul etsin istenmiştir. İnsana insan olarak, vatandaş olarak hiç değer verilmese de, millet olarak çok değer verilmektedir.

Peki, tüm bu yazılanlardan sonra, Türk insanı için, “Bu insanlar ne düşünebilir” diyorsunuz, değil mi? Ama çok ilginçtir ki, tüm düşünce yeteneklerinin iğdiş edildiği düşünülen bu insanlar, yine de bir biçimde doğruyu bulabilmektedir. Kendisinin çok iyi düşündüğünü düşünenlerin dediği gibi, bunlar tercihlerini ortaya koyarken ne cahil, ne satılmış ve ne de göbeğini kaşıyan insanlardır.

Olaylar, akılcı bir neden sonuç süzgecinden geçirildiğinde ve zamanın koşulları dikkate alındığında, bu sıradan vatandaşların verdiği kararların, hiç de onlara bu yaftayı vuranların yakıştırdığı gibi olmadığı görülecektir.

Ben çok partili yaşama geçildikten sonra yapılan tüm genel seçimlerde, zamanın koşulları, siyasilerin tavır, davranış ve programları açısından bir değerlendirme yaptığım zaman, alınan seçim sonuçlarının, o seçim koşullarında alınabilecek en iyi sonuç oluğunu gördüm. Ama ne var ki her seçimde kaybeden taraf, hatayı hiç kendisinde bulmamış ve halkın cehaletine yüklemiştir. Bu bence halkın cehaleti değil, siyasetçinin basiretsizliğidir. Kör, sağır ve densiz olan, cahil olan siyasetçidir. Ama işine gelmemektedir.

Halk ise bir şekilde önüne gelen seçeneklerden en doğruyu sağduyusuyla tercih etmektedir. Bu gün de eğer, Kürt açılımı konusunda bir halk oylaması yapılabilse, büyük çoğunluğu, toplumsal barışın sağlanması yönünde görüş belirtecektir.

Fakat maalesef bu güne dek bu işler hiç halka sorulmamış, egemen güçlerin belirleyip doğru diye ortaya koyduğu her şey, halkın da onayladığı bir doğruymuş gibi gösterilmiştir. Üstelik halka bu tür çıkar düşüncelerini halkın kendi düşüncesiymiş gibi dayatanlara karşı, itiraz etmek bir yana, tartışması bile yasaklanmıştır. Bu egemen görüşü, halkın kendi düşüncesi gibi savunması zorunlu tutulmuştur.

Fakat devlet hiçbir konuda halka sormasa, danışmasa bile yazılı ve görsel medya halka sormakta ve anketlerle halk görüşünü dile getirmektedir.

 

Yayın Tarihi : 30 Ocak 2010 Cumartesi 20:26:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?