29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Atırau (1)

Atırau (Atıray)diye bir sözcüğü ilk kez duyuyordum. Gezi planlarımı da, İran ve Türkmenistan üzerinden yaptığım için, buralarla ilgili bir ön araştırmam da yoktu. Doğrusu Astrahan’da her yerde Kazakistan deyince Atırau sözcüğüyle karşılaşınca şaşırmış ve bir ara otobüs kassasındaki Kazak bayana, “Yahu bu Kazakistan’da Atırau’dan başka bir yer yok mu” diye sormuştum. Bayan gayet sakin, “Yok… Kazakistan’a gideceksen Atırau’ya gideceksin” demişti.

İşte şimdi bu Atırau’ya gece saat 04.00’te vardım. Oysa Astrahanda biletimi alan Azeri kardeşimiz Emil, sabah altıda varacaksın demişti. Şimdi ne yapacağım gece yarısı nerede otel bulacağım, bulmazsam nasıl sabah edeceğim, diyerek salona girdim. Herkes dört sandalyelik oturma guruplarına uzanıp yatıyordu. Ben de eşyalarımı başımın altına koyup, bilgisayar bulunan çantayı boynuma takıp yattım.

Vakzal’ın oturma salonu

Çünkü Kazakistan’da hırsızlık, dolandırıcılık olaylarının çok olduğunu gezi öncesi okumuştum. Yani kafamda Kazakistan devamlı olumsuzlaşarak gidiyordu. Fakat baktım herkes eşyasını koyup yatıyor veya bırakıp sigara içmek için dışarı çıkıyordu. Yani bir güven vardı. Kendi kendime “Olumsuz olayların etkisiyle bir genelleme yapma, biraz bekle” dedim.

Burada yediye dek yatarak, oturarak, kısa voltalar atarak zamanı geçirdikten sonra, Kazaklarla yeniden iletişim kurmaya çalıştım. Soru yönelttiğim iki genç de, seninle ilgilenemeyiz anlamında ellerini sallayıp geçtiler.

Önümde beş altı genç (belki sinekli kentten binen asker adayları) kendi aralarında söyleşip gülüyorlardı. Düşündüm… Bunlar yalnızken çekindiği bir şeye kalabalık olunca en azından merak insiyakıyla ilgi duyabilirler diye kafamdan geçirdim.

“Selamaleyküm gençler” diye yanlarına yaklaşıp, “Kassalar nerededir” diye sordum. “Aşağıda” dedikten sonra bir sohbet başladı ki, Türkiye, İstanbul, Kazakça vs. Astana ve Almatı trenlerinin kalkış saatlerini, dolar, ero ve ruplenin alış fiyatlarını, aşağıda kasaların yanında döviz bürosu, telefona tenge yükleme yerleri olduğu vs. Hepsini anlattılar, bazen biraz zorlanarak da olsa anlaşmıştık. Ve aslında gayet sıcakkanlı insanlardı. Hatta soru sorduğumda elinin tersi ile geri çeviren gençlerden birisi de bana soru sormak için yaklaşmaya çalışıyordu. Moralim düzelmişti.

Çantaları onlara emanet edip tuvalete gittim. Tuvaletin kötülüğü ve su olmayışı bile moralimi bozmadı artık. Zaten bütün doğu bloğu ülkelerinde bu sorun vardı. Görevli küçük bir ibriğe doldurduğu suyu elime tutuşturdu. Yer tuvaleti ve suibriğim elimde daha ne isterim dedim. Sonra da elimi yıkamak için bir lavabo aradım. O ayrı bir yerdeydi. Olsun buldum ve yıkadım ya, bu yeter.

Vakzalda Activlerin bulunduğu kat

07.30 gibi aşağı salona indim. Kassalar kapalıydı. Döviz büroları kapalıydı. Çalışma saatleri olarak 09.00- 19.00 yazıyordu. Activ denilen çok sayıda 2 veya üç metrekarelik büfevari dükkanlar hep açıktı. Genellikle yolculukta ilk gerekli şeyleri satıyorlardı. Meşrubat, su, pasta, bisküvi, kraker, kurutulmuş balık az miktarda meyveler falan. Fast food şeklide çalışandan, tavuk dönere kadar çeşidi vardı.

Danışma gibi bir yerde oturan bayanlara Astana ve Almatı trenleri (poyezdleri) hakkında bazı şeyler sordum. Treni burada kimse bilmiyor ve hepsinin dilinde tren=poyezd; uçak=Samalyot idi. Kadın bana “Astana’ya tek rakamlı günlerde poyezd var, ama 27 Hazirana kadar bilet yok” dedi. Şok oldum. Yani şimdi Astana’ya gitmek için ben burada 20 gün bekleyecek miydim?

Vakzalın yanında otobüs vakzalı

Hemen bitişikte otogar vardı. Activlerden su satın aldığım kıza eşyalarıma bakıver diye bırakıp, otobüslere baktım. Doğru dürüst otobüs yoktu ve şehirden şehre aktarılarak kimbilir kaç günde gidilecekti. Atırau ortalama bir devlet büyüklüğünde bir eyaletti. Ondan sonra da başka ve daha büyük eyaletler vardı. Buraları bu otobüs bozuntusu takalarla gitmek olanaksızdı.

Tekrar danışmadaki kızlara döndüm. “Ben ne yapacağım şimdi? Rusya’ya geri mi döneyim. Almata’ya gidemez miyim dedim. “Almatı’ya her gün tren var ama onda da 15 gün sonraya kadar bilet yok” dedi. Böyle bir şeyin başıma gelebileceğini kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Samalyot var diyorlardı.

Tamam bir araştıralım dedim. Birkaç telefondan sonra uçakları ve fiyatlarını öğrenip yazdı. Samolyot bilet fiyatları üç yüz doları geçiyordu. Yani Almatı İstanbul fiyatı gibi bir şeydi. Olmaz dedim. Başka bir çare bulun. Bu bayanlardan birisi, işini gücünü bırakıp, telefonla veya başkalarına danışarak veyahut ta otomatik bilet alma makinelerine, trenlerle ilgili her türlü bilginin alındığı kompitürlere girip çıkarak, “Bugünkü Almatı treninde üçüncü katta iki bilet var” dedi.

Atırau’da tarlalarda gökdelenler

“Nasıl olur, vagon üç katlı mı?” “Evet” dedi.

“Üçüncü katta boğulurum ben. Bir de tam 52 saat. Birinci kat yok mu? Yaşlıyım, üçüncü kata çıkamam bile” dedim. “Yarınki trende de bir tane ikinci kat var” dedi.

Yani bir gece Atırau’da kalmam gerekiyordu. Yol parası kadar otel parası mı verirsin, yoksa ha iki ha üç, birinci kat olmadıktan sonra ne fark eder, yürü git mi dersin. Fakat üçüncü katın pencere hizasının üstünde kalacağını ve hiçbir şeyi göremeyeceğini düşünerek yarınki ikinci kat olsun dedim.

Kassalar ve oturma yerleri

“Saat 09.00’da 1 nomar kassadan bilitini alırsın” dedi gitti. Kassa 08.30’da açılır açılmaz şimdi birisi alırsa diye hemen koştum ve 4 nolu vagonda 38 numaralı ikinci katın biletini aldım. Ve çantaları yine Activ’deki kıza emanet edip, otel bakacağımı söyledim. Kız garın içinde yukarıda otel olduğunu söyledi.

Burada bir konuya açıklama getirmek istiyorum. Hep kız, bayan, kadın diyorum ya; çünkü Rusya’ya girdiğimden beri, hatta Gürcistan dahil, nereye gitseniz muhatabınız hep kadınlar. Yalnız Gürcistan’daki işyerlerinin sahibi Türk ise, orada da Gürcü kızlar çalışsa da, bir erkek patron vardı. Ama Rusya’da otel mağaza, tren, gişe her yerde hep kadınlar vardı. Yalnızca gümrükteki şişman görevli dışında Kazakistan’da da değişmiyordu. Bütün activlerde, danışma ve gişelerde hep kadınlar çalışıyordu.

Eşyalarımı yüklenip üst salondan dışarı çıkıp sola dönerek otele vardım. Kokusu ve pisliği hemen midemi bulandırdı ama eşyayı koyar gelir garın salonunda sandalyelerde yatarak bir gece idare ederim dedim. Ama odalarda 4 kişi kalacaktık. Ücret 1500 tenge. Çingene gibi yaşlı bir kadın, bir iki sorudan sonra sıkılıp kıçını döndü ve seninle uğraşamam dercesine sorularıma cevap vermedi.

Çaresiz geri dönüp, eşyaları Activdeki kıza bırakıp otel aramaya gittim. Boynumda yalnızca bilgisayar ve kablolarla Rusça sözlük bulunan çanta vardı. Bunu hiçbir yerde bırakmıyordum. Çünkü gezinin tüm fotoğrafları ve yazıları, gezilecek yerlerin harita ve bilgileri her şey burada notebooktaydı. Telefon, fotoğraf makinesi, pasaport vs. de bu çantadaydı.

Otelin bulunduğu bölge ve gaz boruları

Dışarıda birisi az ilerde otel var dedi. İstasyondan 300-400 metre kadar ilerdeydi. Gittim 6000 tenge istedi. Çoktu, ama istasyonda dört yatak parası verip bir oda kapatsam aynı paraydı. Üstelik burası temiz ve odada olması gereken her şey vardı. Hemen istasyona gidip eşyalarımı getirdim. Yerleşip bir duş alıp çıkayım dedim. Fakat duşta su yoktu. Tuvalette, lavaboda su yok.

Resepsiyondaki kız, sular akşam gelir dedi. Olmaz şimdi duş alacağım deyince, beni üçüncü katta bir odaya indirdi. Burada su var diye sevinerek girdim duşa ama sıcak su yoktu ve su sanki kar suyu gibiydi. Çaresiz soğuk duş alıp çıktım. Dışarısı cehennem gibi sıcak nasıl olsa.

Şimdi madem Aterau’da kaldın, öyleyse hemen çıkıp hem gez ve hem de bu kayıt işlemini yaptır dedim. Çünkü burada bu işlem emniyetin yabancılar şubesinde yapılıyormuş.

Yayın Tarihi : 7 Şubat 2013 Perşembe 10:40:37
Güncelleme :7 Şubat 2013 Perşembe 10:49:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?