Hazar kıyısından yaklaşık 20 kilometre içerde ilk durağımız Amol oldu. Amol, Haraz Nehri kıyısında kurulmuş, yaklaşık 250-300 bin nüfuslu büyük bir şehirdi.
On kilometre Güneyinde Elbruz Dağları olup, bu dağların ve İran’ın, en yüksek tepesi olan Demavent Tepesine de yakın konumuyla tarih boyunca önemli bir kent olmuş Amol.
![]() |
Amol’da bir meydan |
Amol’un tarihi İran’ın en eski kavimlerinden Amardlara kadar uzanıyor. Tarihsel verilere göre kentin asıl adı da Amard olup, Sasaniler ve İslami dönemde, Moğollara dek Mazenderan’ın idari merkeziydi. Fakat kent Moğollar tarafından yıkıldıktan sonra bölgenin merkezi Sari oldu.
Amol’dan sonra vardığımız Babol da, aynı büyüklükte bir şehir olup, bunlar kıyı şehirleri gibi birleşik değildi. Aralarındaki kırsal alanın tarlalarında pirinç ekimi, Anadolu kırsalının buğday ekim alanlarını andırıyordu.
![]() |
Hazardan Sari’ye kırsal |
Ama buralarda kırsal, sulak ve dümdüz arazilerdi. Çünkü pirinç buğday gibi kuru tarım bitkisi değil, aksine suyun içinde yetişiyordu. Bu yüzden tarlalar küçük göletler gibiydi.
Hazar denizinin 20 kilometre güneyinde, Babol nehri kıyısında kurulmuş olan Babol kenti, Mazenderan’ın Sari’den sonra ikinci büyük şehriymiş. Eskiden Mamta veya Mamat olarak bilinen kente sonradan Barforush adı verilmiş nihayet bu gün Babol adıyla anılmaktadır.
Portakal bahçeleriyle çevrili olan kent “Portakal Çiçekleri kenti” olarak da anılmaktadır. Şehirde bulunan Hasan Han Köprüsü ve Türk asıllı Safavi İmparatoru l. Abbas’ın sarayının kalıntıları gezilecek yerler arasında sayılabilir.
Babol ile Sari arasındaki son büyük şehir, Kaemşehr idi. Burası da 200 bin nüfusluydu ve Sari’ye yakındı. Yine pirinç tarlalarının arasında kısa bir yolculuktan ve kıyıdan (Mahmudabad’dan) itibaren 80 km. yol aldıktan sonra Sari’ye geldik. Ama Sari Hazar kıyısına 20 km mesafedeydi.
![]() |
Babol’da bir cadde |
Sari portakal bahçeleri arasında, sokaklarını asırlık çınar ağaçlarının gölgelediği, çok güzel bir kent. Elburuz Dağlarının Kuzeyindeki düzlükte kurulmuş olan kent, Safavi ve Abbasi dönemlerinde kısa süreli de olsa tüm İran’a da başkentlik etmişse de, şimdi Mazenderan eyaletinin başkenti.
Nüfusunun 350- 400 bin civarında olduğunu sanıyorum. Doğrusu Hazar kıyılarında o cennet gibi yerlerden sonra, kıyıdan bu kadar içerde bir bozkır kenti bulacağımı düşünüyordum. Fakat Sari beklediğimin aksine muhteşem bir şehirdi.
Kıyıdaki iklim ve bitki örtüsü burada da, hemen, hemen aynen devam ediyordu. Çünkü kıyı ile arasında herhangi bir engebe olmadığı gibi Hazar Denizine uzaklığı da 20 km kadardı. Zaten deniz seviyesinden yüksekliği de 20-50 metre arasındaymış ki, neredeyse deniz kıyısındaki Antalya ile aynı yükseklikteydi.
Yani geldiğimiz yol, kıyıdan içeriye dik giden bir yol değildi. Aksine Hazar’dan 15-20 km. içerde, ama kıyıya paralel giden bir yol olduğu için, yol üzerindeki şehirlerin hepsi de Hazar’a yakındı.
![]() |
Sari’de Çınarların gölgelediği bir cadde |
İki gün kaldığım Sari’de otele yerleşir yerleşmez dışarı çıktım. Akşama daha iki buçuk üç saat vardı. Otelcinin verdiği kent planında görmek istediğim yerleri işaretledim. Latin alfabesiyle, Meydan ve bulvarlara adlarını yazdım.
Öncelikle döviz bürolarının bulunduğu Fehrengi Bulvarına gittim. Bulvarın devasa çınar ağaçlarının altında, insana huzur ve serinlik veren, doğallıkla nostaljiyi birlikte hissettiren egzotik bir havası vardı.
İki dövizci ikisi de aynı caddedeymiş. Ama bulmak ne mümkün? Okuryazarlık yok. Buradaki esnaf ise, İran’ın dışından bir müşteri olacağını düşünmediği gibi, yabancı da olsa, Fars alfabesini bileceğini düşünüyor olmalı ki, tüm levha ve tabelalar Farsça.
Soru sorma güçlüğü de var. Farsça bilmiyorum. Sorsam cevabı anlamıyorum. Gene sonuçta İngilizce anlaşıyoruz, ama döviz bürolarını tarif edilen yerde bulamıyorum ve orada sorduğum kişi beni tekrar geldiğim yere gönderiyor. Sonunda bulsam da dövizcileri artık kapanmıştı.
![]() |
Mazenderan’ın başkenti Sari’de bir park |
Neyse şimdi bunlarla kafa yormaktansa Ferhengideki yaşama ortak olmak, gezebildiğim kadar gezmeye ve fotoğraf çekmeye çalışmalıydım. Akşam serinliğinde Ferhengi cıvıl cıvıl. Arabalar adım, adım ilerliyor, kaldırımlar dolu. Batmakta olan güneş Çınarların tepesinde parıldıyordu.
Böylece Ferhenginin sonundaki meydana geldim. Sağda küçük bir park vardı ve cıvıl cıvıl insan kaynıyordu. Geri dönüp Fehrenginin sonlarına gelirken solda bir caddeye girip girmemekte önce tereddüt ettiysem de, girip biraz yürüyeyim dedim.
Buradan otel yakındı. Tarihi eski evlerin çokça bulunduğu bu caddede de, epeyce gittikten sonra ortalık iyice kararmıştı geri dönüp, otele geldim.
![]() |
Sari’de Fehrengiye çıkan bir ara sokak |
Ama ne var ki Ramsardan Sari’ye dek bu beş saatlik yolculukta bir kere sırtımı dayayıp oturamamıştım. Hatta diyebilirim ki bir şeyleri kaçırırım korkusuyla gözümü yoldan hiç ayıramadım. Çoğu zaman en iyi görüntüyü yakalamak için, hostes koltuğu ile şoförün arasındaki boşlukta yere oturarak yolculuk yaptım.
O zaman bu konsantrasyonla yorulduğumun hiç farkına varmamıştım. Ama şimdi gelip üç saat de burada yürüdükten sonra, yorgunluk kendini gösterdi. Biraz dinleneyim diye uzansam uyuyup kalacaktım. Onun için yeniden bir gaz ve bir motivasyon yüklemesiyle saat 01.00’e kadar Ramsar-Sari arasının notlarını aldım.
Sabah altı buçukta kalktım. Zaten kahvaltılık bir şey yoktu. Biraz bisküvi vardı. Aşağıdan sıcak su alıp bir çay salladım içine. Çay bisküvi ile kahvaltıyı savuşturup, saat dokuza kadar fotoğraflar üzerinde çalıştım. Ve dokuzda dışarı çıktım.
Sari’de camileri, cadde ve meydanları, müzeyi ve türbeleri dolaştım. Bunları ilerde yazacağım. Mazenderan’ın başkenti Sari’de geçirdiğim iki günden sonra, Gülistan Eyaletinin başkenti Gorgan’a gitmek üzere yola çıktım.