3-CUMHURİYET HALK İDARESİDİR.
Mevcut anayasaya göre gerçek bir cumhuriyet yönetiminden bahsetmek ve gerçek bir cumhuriyet yönetimi yaratmak ne kadar olanaklıdır bilemiyorum. Çünkü cumhur= halk; cumhuriyet ise halk yönetimi, ya da yönetimde halkın (ulusal iradenin) egemen olduğu devlet biçimi demektir.
Halkın yönetime egemen olma yeri ise parlamentodur. Yani yasamadır. Eğer üç temel kuvvetten, yasama birinci planda değilse, diğer güçlerin görev ve sorumluluklarının saptanması ile oluşumlarında yasama etkili olamıyorsa, yasamanın üstünde onu sınırlayan, denetleyen veya yönlendiren halkın istekleri dışında yönetimde ulus egemenliğinin tam olarak gerçekleşmesine engel kurumlar ve durumlar varsa, yönetimde ulus egemenliğinden söz edilemez. Ve ne yazık ki bugünkü biçimiyle, milli egemenlik anlamında, anayasamızdaki millet egemenliği, yerlerde sürünmektedir. Yani devlet yönetimine, ulus egemen değildir. Hatta 70–80 yıl öncesi kadar dahi egemen değildir. Yönetim, yasamanın etkisizleştirildiği ve yasamaya tepeden bakan bir yürütmenin elindedir.
Ulusal egemenlik kavramının, ilk kez gündeme getirildiği (22 Haziran 1919) Amasya genelgesinden başlayarak, günümüze dek geçen süreçte, geçirdiği aşamaları dikkatle inceleyecek olursak; 1919’dan itibaren sürekli yükselerek giden bir grafik çizerken, Atatürk sonrasında yavaşladığını, 12 Mart 1971 den itibaren düşüşe geçtiğini ve 12 Eylül yönetimiyle yasamadan vazgeçildiğini görmek olanaklıdır.
Ulusal egemenlik kavramının aşamalarını şöylece özetlemek mümkündür. İlk kez Amasya Genelgesi ile milli iradeden bahsedilirken, Erzurum Kongresinde ise “Ulusal iradeyi egemen kılmak esastır” denilmekte ve 23 Nisan 1920 tarihinde toplanan ilk TBMM’sinde, “TBMM’nin üstünde hiçbir güç yoktur” şeklindeki kararı ile yönetimde ulusal irade, (yasama) ilk sıraya ve EN TEPEYE konulmuştur.
20 Ocak 1921 tarihli TBMM’nin ilk anayasasında ise, kayıtsız şartsız bir millet egemenliğinden hareketle, tek meclis ve tek kuvvet olarak YASAMA, yani ulusal irade yine EN TEPEDE bulunmaktadır.
1921 Anayasası, olağan üstü koşullarda, o andaki ihtiyaçları karşılamak için oluşturulmuş, basit ve geçici bir anayasa gibi görünse de aslında: hazırlanışı ve millet egemenliğini kayıtsız şartsız öne çıkarmasıyla, Osmanlı ve Türk anayasalarının en demokratı olduğu ileri sürülmektedir. Kemal Gözler’in Türk Anayasa Hukuku adlı eserinde bu durum şöyle açıklanıyor.
Ergun Özbudun’a göre;“Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyetinde millî iradeyi lâyıkıyla temsil eden bir meclis tarafından yapılmış tek anayasa, 1921 Anayasasıdır. 1876 Kanun-u Esasîsi, padişah tarafından atanmış bir komisyonca hazırlanıp, padişah fermanıyla ilân edilmiştir. 1924 Anayasası, tek parti egemenliğinin kurulmaya başladığı ve örgütlü bir muhalefetin mevcut olmadığı bir meclisçe yapılmıştır. 1961 ve 1982 Anayasalarını hazırlayan Kurucu Meclisler de, genel oya dayanan bir seçimle oluşmuş yasama organları değillerdir."
Bülent Tanör de aynı kanıdadır: “1921 Anayasası, hazırlanışı ve kabul özellikleri bakımından Osmanlı-Türk anayasacılığının en demokratik, belki de tek demokratik örneğidir.”
Ahmet Demirel de Türkiye’nin “1920–1923 arasında (Birinci Meclis dönemi) dünyanın en ileri demokrasilerinden birine sahip” olduğunu yazmaktadır. (Kemal Gözler. Türk Anayasa Hukuku)
1924 Anayasası, egemenliğin yalnızca millete ait olduğunu ve ancak TBMM tarafından kullanılabileceğini, daha bir kesinleştirip keskinleştirmiş olup, ona ilahi veya dünyevi hiç bir otoritenin, kurum veya kavramın ortak olamayacağını açık ve net bir biçimde belirtmektir. Ve bu durumu, adı geçen Anayasasının aşağıdaki maddelerinde görmek mümkündür.
1924 ANAYASASI
Esas Hükümler
Madde 1- Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir.
Madde 2- Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır. ( İlk şeklinde dil, başkent ve dini İslam’dır olup, altı ok 1937 de eklenmiştir.)
Madde 3- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.
Madde 4- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.
Madde 5- Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır.
Madde 6- Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır.
Madde 7- Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır.
Meclis, Hükümeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir.
Madde 8- Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.
Görüldüğü gibi cumhuriyet öncesi ve cumhuriyet sonrası anayasalar, kesin halk egemenliğine, yani cumhuriyet esaslarına dayanmaktadır. Fakat kişisel hak ve özgürlükleri ve özerk kurumlarıyla bu güne dek gördüğümüz en iyi anayasa olarak kabul edilen 1961 Anayasasının, yürütmede yasama dışından görevlendirmelere yol açması ve MGK ile askeri bürokrasinin yürütmeye sınırlı da olsa katılımına olanak sağlamasıyla ve seçilmeden yasamaya katılan senatörler nedeniyle, milli egemenlik ilkesi yara almıştır.
Nihayet 1982 Anayasasında yürütme egemenliği perçinlenirken, yasama ise göstermelik kalmıştır. Bir bakıma halk yönetimden uzaklaştırılarak, cumhuriyetten de vazgeçilmiş, cumhuriyet anayasa sayfalarına içi boşaltılarak, değişmez bir değer olarak hapsedilmiş veya lafta kalmıştır. Ama öte yandan da, tapılası kutsallaşmıştır. Ama bir şey kutsallaştıkça, biliniz ki, içi de boşalmaktadır.
Değişime direnmek, değişimi becerememek ve hep değişimlerin dışında kalmaya çalışarak, tutuculuğa arka çıkmak, maalesef tarih boyunca Türk devletlerinin değişmez politikaları olduğundan, sonları hüsranla bitmiştir. Çünkü onlara göre değişim dönekliktir. Değişmemek; erkek adamın sözünden dönmemesidir. TC kendisi de, Osmanlının değişim ve dönüşümü beceremeyişinin sonucu ve bir değişim sembolü olarak ortaya çıkmış olsa da, Atatürk’ten sonra değişmezliğe kilitlenmiştir.
Sayın Nami Önen, Bu ülkeye kötülük yapmak için şeytana anayasa yaptırsak bu kadar kötüsünü yapamazdı! Efendim halk bu anayasaya oy verdi... Aklının erdiğini sananlar, işin ilmini görenler yirmi yıldır, ne yirmisi elli yıldır bu anayasaları anlayamamışken, halk üç günde nesini anlamıştırda oy vermiştir? Değiştirelemez ifadeler koyuyor, halka bunu oylatıyorsun, ondan sonra halk bile o anayasayı değiştiremiyor. ebediyete kadar bu kepazlik sürüp gitsin istenmiş olmalı! "Türkiye bir kara düzenin tutsağıdır!" Cumhuriyetin ne olduğunu bilmeyen insanlar cumhuriyet anayasası yapacak olurlarsa olacağı budur! Anayasamızı yapanlar "devlet" diyorlar... fakat kast edilen devlet falan değil!... devlet diyor ama, kast ettiği ülke... Bu zihniyet bu kafa cumhuriyet anyasası yapamaz!!! Ülke ile, devleti aynı şey belleyen adamlar anayasa yapmışlardır güzel ülkemde... Sonuç; Cumhuriyet anayasası yapmak üzere oturup, saltanat anayasası yaparak işlerini bitirmişlerdir! Yazacak çok şey var da,Koca Türkiye'de üç adam bile anlamaz ki, ne diye yazayım?
BU ÜLKENİN GERÇEKLERİNİ BÖYLE YAKINDAN TAKİP EDEN TEKKİŞİ SİZSİNİZ BENCE TEŞEKKÜRLER!BENCE BU SİZE BİR BORÇTUR!!!!