29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Devlet ve Açılıma Bakış (2)

2-OLAYLAR BU ANLAYIŞIN SONUCUDUR.

Görüldüğü gibi devletin çözüm olarak, Ergenekon yargılamalarına dek ortaya koyduğu tek alternatif, sorunu terör ve şiddete indirgeyerek ve onu da askere havale ederek, sorunu inkâr etmek ve bunun dışındaki görüş ve düşünceleri yasaklamak biçiminde gelişmiştir.

Oysa Kürt Sorununun terör boyutu dışında ve terörün arkasına sakladığı, demokrasi ve insan hakları boyutu, ekonomik ve sosyal açıdan geri kalmışlık boyutu, devlet vatandaş ilişkilerinde kötü muamele boyutu, eğitim ve kültürel boyutu, dinsel bağnazlık ve laiklik boyutu ve dış bağlantıları vardır.

Bunları göz ardı ederek sorunun çözülmesinin olanaksızlığını siyasilerin bilememesi olanaksızdır. Ama ülke savaşla birlikte yaşamaya alıştığından, savaşın rantını paylaşanların dışında, herkes bir yönüyle savaşa adapte olmuş, tekstil, konfeksiyon ve hatıra eşyadan, oyuncaklara dek savaştan kaynaklanan ve onu konu alan bir ticari sektör oluşmuştur.

Koruculuk mesleğinden, özel güvenlik ve özel kişilerin özel koruma tutması hep savaşın getirdiği iş alanlarıdır. Savaş kırıp yıkmaktan, kırılıp yıkılanı toplamaya kadar pek çok iş alanı yaratarak, toplumsal yaşamın bir parçası olmuştur. Bu yüzden söküp atmak, savaştan kurtulmak herkesin işine gelmemektedir.

Konda raporunda çözümsüzlüğün diğer nedenleri şöyle sıralanıyor.

Terörün başladığı 1984 yılından bu yana Türkiye sorunu yönetemiyor, aksine terör gündemi belirliyor. Sorunu yönetecek olan siyaset ise hep olayın dışında veya arkasında kalıyor.

1983 seçimlerinden 2002 seçimlerine kadar geçen 18 yılda yedi Başbakan (Özal, Akbulut, Yılmaz, Demirel, Çiller, Erbakan, Ecevit) göreve geldi, 14 hükümet kuruldu. Hükümetlerin ortalama süresi bir yıl dört ay. Bu hükümetlerin hiçbirisi Kürt sorununu terör sorunundan ayırarak bir çözüm projesi üretmemiş aksine hepsi sorunu ve askeri ortada bırakmayı tercih etmiştir. Kaldı ki böylesi bir iktidar alışverişinin yalnızca Kürt sorununu değil ülkenin hiçbir sorununu çözemeyeceği de açıktır. 2002 Seçimleri ve AKP iktidarı 2005 sonuna kadar olan dönemde (belki de Avrupa Birliği yolundaki reformların belirleyici olduğu dönem) umut vaat ettiyse de özellikle 22 Temmuz seçimlerinden bugüne kadar olan dönem göstermiştir ki Onun da bir çözüm projesi yoktur. Yirmi yıla yakın zamandır bazı liderlerin ya da Başbakanların aradaki çok nadir ve bireysel bazı açıklamaları ve kabulleri siyasetin sorunu çözümsüzlüğe terk ettiği gerçeğini değiştirmemektedir.

Görüldüğü gibi AKP, 2002’de ilk genel seçimlerine girerken, genellikle etnik söylemleri öne çıkarmadan, İslam ve demokratik hakları işleyerek Kürt oyları açısından bir patlama yarattı denilebilir. Fakat gerek AB açılımları ve gerekse 22 Temmuz 2007 Genel seçim vaatlerinin gazıyla sağlanan oylar, Mart 2009 yerel seçimlerinde geri dönüşe geçmiştir.

Belki de bu yüzden, demokratik bir açılımla, hem Kürt oylarını, hem de ülkede Kürt sorunun yarattığı bunalımı derinden hisseden, demokrasi ve barıştan yana olan insanların oylarını da alabilmek düşüncesiyle, bir vaat olarak çıkılan yolda, iç ve dış koşulların da elverişli olduğu görüldükten sonra, açılım ciddi bir boyut kazandı.

Ve ilk kez bir TC Devleti Hükümeti, sorunları tüm boyutlarıyla kabullenerek, bir açılım başlattı. Bu güne dek vatandaşın dile getirdiği bu sorunlar, bölücülük, hainlik sayılırken, devlet adına hükümet bu sorunların varlığını, doğruluğunu ve bunları dile getirip çözüm üretmenin, hainlik değil yurtseverlik olduğunu açıkça ifade etti.

TC Devleti tarihinde ilk kez, vatandaşlarını sorun çıkarmakla veya sorunları gerçek yüzü ile gündeme getirmekle suçlamak yerine, sorunu kabullenerek, sorunla yüzleşerek ve halkla birlikte soruna çözüm aramaktadır. Tartışılmasını istemektedir.

Bence bu durum devlet egemen sistemimizden, insana yönelen bir kapı açılması demektir. Devlet halk ilişkilerinde, sorunların tespiti ve çözümlerinde halkın görüşlerine yer verilmesine, yani halkın yönetime farklı ve gerçek biçimde katılmasına olanak sağlayacak bir ilk ve bir devrimdir.

Eğer bu başarılır ve devlet gerçekten insanların tepesinden indirilip, gerçek yerine oturtulabilir ise, o zaman insanlar da devletini çıkarsız, korkusuz ve içten sevebilir diye düşünüyorum.
 

Yayın Tarihi : 23 Mart 2010 Salı 10:08:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?