29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Dr. Niyazi Altunya (10)

10-İLKÖĞRETMEN OKULLARI

Sayın Altunya, Türk eğitim tarihinde köy Enstitülerinin elbette ki tartışmasız ve öncelikli bir yeri var. Bunlar sistemimizin temel taşı ve olumlu tarafı. Fakat bir de öğretmen liseleri var ki, bunlar da: ideallerin tükendiği, öğretmenliğin geçim sağlayacak herhang bir iş düzeyine indiği, işin özünden sapmış tarafı.

Fakat bu ikisinin arasında bir de ‘İlköğretmen Okulları’ var. Ve bence ilköğretmen okulları, bu ikisinin arasında kaynayıp gidiyor. Oysa içinden geldiğimiz ilköğretmen okulları da, köy enstitülerinin neredeyse birebir devamı değil miydi? İlköğretmen okullarını da, hak ettiği yere oturtmak bizlerin boynunun borcu değil midir?

Köy Enstitüleri için kitaplar dolusu araştırma ve incele yaptınız, çok iyi de yaptınız. Fakat ilköğretmen okullarının eğitim tarihimizdeki yerini ve önemini belirlemek açısından bir şeyler yapmak ihtiyacını da hissediyor musunuz? İlköğretmen okulları hakkında düşüncelerinizi kısaca açıklayabilir misiniz?

Köy enstitüsü sistemi 1954’de son bulmuş bunların kalıntıları ile 1868den beri süregelen ilk öğretmen okulları birleştirilmiştir. Çünkü Köy Enstitüsü sisteminin gerisindeki Kemalist ideoloji artık dayanak olmaktan çıkmıştır.

53-54 de oluşturulan ilk öğretmen okulları Köy enstitülerinin ruhunu önemli oranda yaşatmış köyler için elverişli öğretmen yetiştirebilmiştir. Bunların en önemli katkıları yine %75 köy, kalanı kent kasaba yoksulları olan yetenekli çocukları süzerek almaları ve bunları hem başarılı öğretmen, hem de yüksek öğretime hazırlayarak seçkin sanatçı, bilim insanı vb. olarak yetiştirip toplum hizmetine sunmaktı.

Üzülerek belirteyim ki ilk öğretmen okullarının 74'de kapatılıp yerine sözde öğretmen liseleri açılması yakın tarihte eğitimimize vurulan en ağır darbedir.

Bu, 1973 tarih ve 1739 sayılı yasanın ( her kademede çalışan öğretmenlerin yüksek öğrenim görmeleri esastır.) hükmüne dayandırıldı. İlkokul öğretmenlerinin yüksek öğrenim görmelerini hepimiz savunduk. Bunun o zamanki en akılcı yolu zaten süreleri 4 ya da 7 yıla çıkarılmış ilköğretmen okullarının süresini 5 ve 8 yıla çıkarmaktı. Oysa öyle olmadı. Köylerden süzerek toplanıp 3-6 yıl göz önünde yetiştirilen çocuklar ‘istediğiniz üniversiteye girin’ diyerek sokağa atıldı.

Öğretmen lisesi bu işte. İlköğretmen okulunun güzelim vişne ve kiraz bahçelerini söküp yerine büyük beton binalar dikmek.

Liselerin en zayıf mezunları da yeni açılan 2 yıllık eğitim enstitülerinde sınıf öğretmeni olarak yetiştirildi. Bu arada döner sermayeleri kaldırılan ilköğretmen okullarının bina ve arazileri talan edildi. Öğretmen liseleri birer binaya taşınarak öteki bina ve tesislere sırt çevrildi.

Binlerce öğrencinin on binlerce iş yaptığı atölyemiz şimdi kaderine terkedilmiş ve yıkılmayı bekliyor. Bu fotoğrafı çekerken, bu atölyede senelerce ağaç, metal, mukavva ve modelaj çalışması yapmış birisi olarak, çok hüzünlendim. İçim burkuldu, boğazım düğümlendi, keşke atölyemizi bu halde görmeden ölseydim diye düşündüm.

İlk öğretmen okullarının yetkin yönetici ve öğretmenleri de dağılıp gitti. Tüm bunlar Köy Enstitüsü mezunu milli eğitim bakanı ve müdürler komisyonu üyeleri tarafından alınan vahim kararlarla oldu. 1974 de ilköğretmen okullarına kıyan aynı anlayış, 1979’da ilköğretmen okulları mezunlarının gidebildiği yüksek öğretmen okullarını da kapattı. Mektupla öğretim sistemi gibi saçmalıklar da o zaman başlatıldı.

Aynı dönemde 4 yıla çıkarılan eski eğitim enstitüleri de aslında yıkılma sürecine sokuldu. 1980 de iktidara gelen Demirel in başbakanlığındaki MC iktidarı 4 yıla çıkarılan bu okullardan eski yetkin öğretmenleri kovarak (öğrenimleri eksik diye) yerlerine militanları atadı. 2 ve 4 yıllık bu eğitim enstitüleri 1982 de üniversiteye öğretmen yetiştirmeden haberi olmayan militan zayıf elemanlara devredildi. Şimdi onlar profesör dekan rektör oldular.

Yemekhane Yolu

Ve on beşimde
Çocukluğumun bitimine;
Yemekhane yolunda
Akasya çiçeklerinden;
Gizemli bir akıştı
İlk aşk beynime!
Ah, aşk acısı
Ne kadar da benzerdi
Batarken çocuk kalbime;
İki yatakhane arasındaki
Dikenli gladiçya çitine.

Yukarıda görülen fotoğraftaki yol, bana bu şiiri yazdıran yol olabilir mi? Artık ne akasya çiçeği, ne gladiçya çiti, ne de devamında yemekhane var. Öğretmen lisesi kuru bir binanın içine hapsolmuş, ilköğretmen okulunun binaları, bahçeleri, ağaçları sahipsiz kalmış. Ve bu viraneliğin içinde dolaşan kimse de, bu durumdan rahatsız değil. Çünkü ilköğretmen okullarından, artık yeni nesil haberdar değil. Kimse ilköğretmen okullarının ne iyiliği, ne kötülüğü ne de farkında değil. Diyorum ki en azından bizim bu durumu fark edip, bir şeyler yapmamız gerekir.

Sayın Altunya: Şimdi de size bir soru yöneltmek yerine, ilköğretmen okulları ile ilgili bir dileğimi iletmek istiyorum. İlköğretmen okullarının Türk Eğitim Tarihindeki yerini alması için Milliyet Blog’da Isparta Gönen Mezunları adıyla açtığımız blog’da İlköğretmen okullarındaki eğitimi ve yaşayışı anılara dayalı olarak anlatmaya çalışıyoruz. Sanıyorum olan olmuş, ölen ölmüş deyip geçemeyiz. En azından, Türk Eğitim Tarihinde İlköğretmen okullarının yeri ve önemine dair doğru bir tespit yapmak adına, gelecekte bu okullardaki sistemlerden yararlanabilmek adına bu çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu amaçla bu okulların mezunlarından gelen yazı ve anıları gönderen kişinin adıyla yayınlıyorum.

Ülkemizin önde gelen bir eğitimcisi ve bu okullarda eğitim görmüş birisi olarak, sizin de katkılarınızı bekliyor ve size son sorumu yöneltiyorum. Ve zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.

Son sorum: Milliyet Blog’dan Gönen mezunlarına ve Kenthaber okurlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Niyazi Altunya Gönen mezunları toplantısında yazar Hidayet karakuş ile yan yana.

Önemli mesajlar verme konusunda pek becerikli değilim. İlk katıldığım Kasım 2010 toplantısı beni mutlu etti ve heyecanlandırdı. Benden önce mezun bir tek arkadaşa rastlamadım. Demek ki en yaşlı katılımcı bendim. Arkadaşlarımı oldukça diri buldum. Bu heyecanın sürmesini herkesin böyle sağlıklı ve dik kalmasını dilerim. Cumhuriyetin ve yoksul halkın öğretmeni olmaya devam etmeyi umuyorum. Gelecek yıllardaki toplantılarda eğlence arasına isteyenlere bir saatlik bir mesleksel söyleşi koyabilirsek, toplantımız amacına daha fazla ulaşacaktır diye düşünüyorum.

Bir de çevre gezisi eklenirse sevinirim. Sevgiyle.

Yayın Tarihi : 23 Ağustos 2011 Salı 09:52:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 85.108.135.xxx Tarih : 23.08.2011 12:57:38

Nazmi Öner Hocam. Bu röportajla eğitimin mutfağını bizlere açtınız. Cahili olduğumuz konuları önümüze sererek ufkumuzu genişlettiniz. Değerli hocamız Sayın Altunya'yı bizlere tanıttınız. Onun sözlerinden çok şey öğrendim ve çok faydalandım. Her ikinize de binlerce teşekkürler.


Nazmi Öner IP: 94.123.38.xxx Tarih : 24.08.2011 18:09:26

Sayın Ergüvenç, bu güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim.