29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Ergenekon yargılamaları tam bir faşizmdir

Ergenekon yargılamalarıyla ilgili herkes bir yorum yaptı, düşüncesini açıkladı. Çoğunluk hakkani ve insani olmadığını, keyfi ve intikam duygularının tatminini amaçlayan, siyasi bir hesaplaşma olduğunu söyledi.

Bence de derin devlet adı altında cinayet işleyenler, mafyalar ve çeteler hariç tutulursa, diğer suçlamaların bugün kısman çağdaş bir devlette bile suç sayılması olanaksızdır.

Yani darbe planlama, devletin pisliğini ifşa etme, iktidara muhalefet etme gibi düşünce suçlarının suç sayıldığı ülkeler ancak üçüncü dünya devletleri dediğimiz devletlerdir. Oysa biz AB ile müzakereler başlayınca, artık ikinci dünya ülkesi olduğumuzu zannetmiştik ki, yanılmışız.

Bence bu konuda en doğru yorum iktidarın bir numaralı destekçilerinden birisi olan Yargıç Orhan Gazi Ertekin’den geldi. Ertekin 12 Eylül 2010’daki referandumu desteklemek için, ‘Demokrat Yargı Derneği’ni kuran evetçilerdendi. Demek ki referandumdan demokrasi bekleyen büyük kesimdendi. Ve bence davranışı çok doğruydu.

Ama iktidarın milli iradeyi, muhalefetten intikam almak için kullandığını görünce, iktidardan desteğini çekti. Ve hemen sürgün edildi. Ama susmadı, yapılan yanlışlığı dile getirmeye devam etti ve bir kitap yazdı. Ergenekon yargılamaları içinse şunları söyledi.

“Kamu alanını yasaklamak, tam bir faşizmdir. Bunu yapmaya hiçbir kimse yetkili değildir. Duruşma kapalı olabilir. Ancak böyle bir karar da sadece duruşma sırasında alınır. Duruşmadan önce kesinlikle böyle bir karar alınamaz.”

Görüldüğü gibi insanlara bütün bu kötülükleri yapan yargısıyla, yasamasıyla ve hükümetiyle devlettir. Öyleyse bir daha asla, DEVLET DEMİYECEKSİN, İNSAN DİYECEKSİN. İnsanı devletin önüne geçirip, üstüne çıkaracaksın. Yoksa alta kalırsan böyle ezilirsin.

İnsan diyeceksin ki, insan devletin ayaklarının altında ezilmekten kurtulsun. Devlet denilen muazzam yükün altından kurtulsun ve insan dolgu malzemesi değil gerçekten insan olsun. İnsan diyeceksin ki insanlar devleti taşımaktan kurtulup, devlet insanları taşısın. Devlet insanların üzerinde değil, insanlar devletin üzerinde taşınsın. İnsan diyeceksin ki, devlete karşı suç uydurmaları sona ersin, devletlerin insanlarına ve insanlığa karşı işlediği suçlar gündeme gelebilsin. Devletin insana karşı işlediği suçları yargılayacak özel mahkemeler kurulabilsin.

Yerli yersiz cumhuriyet demeyeceksin ki, boş cumhuriyet değil, içeriği önem kazansın. Demokrasi öne çıkabilsin. Rejimin peşine değil demokrasinin peşine takılasın ki, insanın hak ve özgürlükleri olsun. Rejim cumhuriyet olmasa da olur, demokrasi varsa, işliyorsa, anayasal teminat altındaysa. Ama siz, demokrasisiz, hak ve özgürlüksüz cumhuriyetinizle, bu baş belası devletten öte gidemezsiniz.

Gideriz Varolsun kutsal devletimiz ve içi boş cumhuriyetimiz diyorsanız alın size devlet, alın size cumhuriyet. Alın size Ergenekon ve bu böyle sürerse sanıyorum bunun sonrası felaket, sonrası kıyamet.

Bir de her şeyin devlette olmasını isteyen ve özeli, insana ait olanı kıskanan ve karşı çıkan alışkanlıklarınızı da terk etmelisiniz. Her şey insanların elinde olsun, özel olsun, devletin hiçbir şeyi bulunmasın, devletin elinde hiçbir şey kalmasın ki, devlet sadece devletlik, gerçek anlamda devletlik yapabilsin.

Yani devlet hiçbir şey yetiştirmesin, hiçbir şey üretmesin, üretenlerin önünü açsın, desteklesin, her yönüyle hakça denetlesin ve vergisini alıp hizmet üretsin. Yani devlet, çiftçilik, sanayicilik ve ticaret değil, devlet devletlik yapsın. İşkence ve zulümü, baskı ve dayatmayı, siyasi rekabete halkı kurban etmeyi bıraksın. Devlete karşı suç kavramı olmasın.

Zaten akıl ve bilime dayalı bir düşünce üretilirse, bir kere devlete karşı suç kavramı olamaz. Suç suçtur. Devlete karşı olanını ayırmak, devleti önemseyip vatandaşı hor görmek insani değildir. Çünkü devlet insani bir kurum değil, insan ve insanlık karşıtı bir kurumdur.

Yani vatandaşı kes biç, soy sömür, ırzına geç hiç önemli değil. Yüzlerce insanı dolandırsa, soysa, üç beş adam öldürse üç beş kadına tecavüz etseniz üç beş yılla sıyrılıp sokaklarda gezebilirsiniz.

Ama devlete karşı bir suçun içinde bulunmasanız ve işlemeseniz bile uydurulmuş, hayali çok basit bir suçtan, bir de gizli tanığı da bulunmuşsa, müebbet hapis cezası bile alabilirsiniz.

Bu şu demektir. Devlet çok önemli kutsal ve tapılası tanrısal bir kurum iken insan hiçbir şeydir. Maymunların kendi aralarındaki anlaşmazlık ve kavgaları ne denli önemliyse, insanların kendi aralarındaki anlaşmazlıkları da o kadar önemlidir devlet için.

Peki ne yapılmalıdır derseniz, aslında kesin çözüm devletlerin ortadan kaldırılarak, insanların insanca tek bir yönetim altında toplanmasıdır. Ama bu gün için bunun olabilirliğine insanların çoğunluğunun aklı yatmamaktadır.

Öyleyse istesek de, istemesek de, dünyada vahşi bir rekabet ve soygundan, kan ve katliamdan, savaş ve güçten yana bir devletler sistemi zorunlu devam etmektedir. Ve yine ne denli devlet karşıtı olsanız da, mevcut koşullarda kendi devletinize sahip çıkmak, korumak ve kollamak zorundasınız.

Buraya kadar her şey doğal, ama bundan sonra koruma ve kollama devletin vatandaştan korunması kollanması ve altın tepside yönetene sunulması şeklindedir ki, ben buna kesinlikle karşıyım. Devleti korumak gibi bir kavram, devlete karşı suç diye bir yalan olmamalıdır. Benim devletim benden korkuyor ve korunuyorsa o devlet benim devletim değildir. Bana ondan bir hayır da gelmez.

Dışarıya karşı mücadelede “Vatandaş! Bu devlet senin… haydi koru devletini, uğruna öl” diyeceksin, içeride “Kurtarılmış devlet benim vatandaşın hiçbir hakkı olamaz” diyeceksin. Devleti vatandaştan koruyacak ve vatandaşın sırtında taşıyacaksın.

Bu konuyu bağımsızlık konusunda da defalarca ele alıp işledim. Bu devlet ve cumhuriyet tapıcıları bağımsızlığa da taparlar. Ama içerde esaretten daha kötü bir devlet bağımlılığını görmezden gelirler.

İçerde hırsız, soysuz, uğursuz sapık yöneticinin rekabetine kurban gideceksem, hatta canla başla çalışıp onları finanse edeceksem, devlete yaranamadığımda isterse satırla doğratıp, isterse deliğe tıkacaksa, bağımsızlık benim ne işime yarayacak.

Hatta burada dış bağımsızlık benim aleyhime işlemiyor mu? İçerde devlete sıkı sıkıya veya göbekten bağlı değilsem beni istediği gibi ezmesine, istediğini dayatmasına olanak sağlayan dış bağımsızlık değil mi? Yani dış bağımsızlık nedeniyle dışarıdan uluslararası bir kurumun beni korumasının önünü de kesmiyor mu bağımsızlık. Siyam’da Müslümanları, Suriye’de vatandaşını kesip biçen zihniyet bunu dış bağımsızlığına dayanarak yapmıyor mu?

Sonuç olarak diyorum ki, kendi devletimde kendi ülkemde bağımsız olamıyorsam, dış bağımsızlığın da hiçbir önemi yok. Hatta yerine göre uygar bir ülkeye bağımlı olmak, içerde bizim ihale mafyası, çıkarının celladı yöneticilere bağlı olmaktan daha iyidir diye düşünüyorum.

Tersini düşünenlere diyorum ki, işte devlet. Güçsüz cılız, olanakları kıt TC, Atatürk döneminde insanları üzerinde taşırken, şimdi niye taşıyamıyor. Atatürk’ten sonra insan neden kayboldu birden ve devlet nasıl üste çıktı? Ve 1939’da kaybolan insanı bir daha gören var mı? İşte cumhuriyet, demokrasiye hiçbir döneminde rastlayan var mı? İşte bağımsızlık. İnsanların kul olmaktan kurtulup da hak ve özgürlükleri olan bir vatandaş olduğunu gören var mı?

Derim ki devlet olacaksa, vazgeçilemiyorsa şimdilik, insanın üstünden inmeli, insan devlete binmeli. Demokrasi yoksa içinde, cumhuriyetin, krallık padişahlık kadar yok değeri. İçerde kendi devletine bağımlılığın zincirleyse, bağımsızlığın da yok hiçbir önemi.

Yani sonuçta önemli olan üç şey var. İnsan, Demokrasi ve özgürlük. Bunları sağlamıyorsa dünyadaki hiçbir şeyin hiçbir önemi yok.

nazmioner@mynet.com
 

Yayın Tarihi : 26 Eylül 2013 Perşembe 11:29:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?