29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Eski CHP’den yeni bir parti olur mu?

Basınımızda mevcut CHP’li yazarların ve olaya tarafsız bakanların çoğunluğu CHP’de eskilerle yenilerin, asgari müştereklerde birleşerek tek bir parti olmasından umudu kesmiş durumdadır. Çünkü tarafların bakış açıları, kişisel görüş farklılıkları boyutunu aşarak, derin ideolojik ayrılıklar boyutuna ulaşmıştır diyorlar. Genel kanı, “Bu evlilik yürümez” şeklindedir.

Basınımızın bu konuda görüş ve düşüncelerini taramaya çalışırken karşılaştığım manzara, CHP’li yazarların çoğunlukla yenilerden kurtularak, eski ulusalcı CHP’de, çağa ve Atatürkçülüğe uysa da uymasa da, kafalarına göre Kemalist politikalarla ana muhalefet görevi yapmak istedikleri ortaya çıkmaktadır.

Fakat göremedikleri nokta, yenileri ve özellikle de yenilerin CHP’ye monte etmek istediği düşünceleri ret eden, cumhuriyete, devlete ve millete tapan, ama içinde insan ve demokrasi olmayan bir parti değil ana muhalefet, barajı bile aşamayabilir. Ama yenilerin kuracağı, gerçek anlamda sosyal demokrat bir yeni CHP, şu andaki CHP oylarının %15’ini ve CHP dışında kalan sosyal demokrat oylarla merkezin bir miktar oyunu olarak % 35’i rahatlıkla aşabilir. Fakat heyhat, radikal düşünceler bu hesaplara girmez.

İşte CHP’li yazarlar, yenilerden partiyi kurtarmaya çalışırken, tarafsız yazarlar ise, CHP’de eskilerle yeniler arasında, ülke yararına yeni bir oluşum sağlanmasını, CHP’nin muhalefet boşluğunu doldurmasını ve İktidar alternatifi olmasını beklemekte ve bu yönde destek olmaya çalışmaktadırlar. Fakat aradan geçen zamanın taraflar arasında değil bir bütünleşme, her gün biraz daha ayrışmaya doğru gitmesi onların da umutlarını kırmakta ve kimilerini yeni bir parti arayışına sokmaktadır.

Maya Dergisi Türkiye’de yeni bir parti ihtiyacı başlıklı yazıda Türkiye’nin bir numaralı siyasi sorunu “ülkede iktidar alternatifi olabilecek güçte ve yeterlilikte ikinci bir siyasi parti olmamasıdır ve görünür gelecekte bu durumun değişebileceğine dair ortada hiçbir somut işaret ve umut bulunmamasıdır. Ülkenin iktidar partisi genel başkanı bile kendi parti toplantılarında ülkede etkili bir muhalefet olmayışından yakınıyor” denilmektedir.

CHP’nin seçmen çoğunluğu nezdindeki görüntüsünü de şöyle dile getirmektedir. ”Bu partinin ülkeyi yönetmeye ne niyeti var ve ne de kapasitesi yeterli. Yıllardır tek bir güçlü proje üretmeden sadece eleştiren ve bitmez tükenmez iç çekişmelerle enerjisini tüketen bir parti için bundan farklı bir değerlendirme zaten düşünülemez” diyor.

Tarafsızlar böyle düşünürken, CHP karşıtı yazarlar ise fırsatı ganimet bilip, eleştirilerini bu yönde yoğunlaştırmaktadır.

Eskilerle yenilerin uzlaşarak bir takım oluşturabileceği yönünde en güzel, en inançlı ve en akılcı düşünceyi ise, Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer’in sütunundaki bir okuyucu mektubunda buldum diyebilirim.

Burada Ertuğrul Berki adlı okuyucu, parti içinde eski yeni ayrımı yapılamayacağını ve partiyi bir kişi veya grubun sahiplenemeyeceğini spordan örneklerle anlatıyor. Sayın Berki’nin mektubunda, öne çıkan hususları şöylece özetleyebiliriz.

Örneğin hiçbir futbol takımı, diyelim ki, Beşiktaş; yeni aldığı bir oyuncuya eski Fenerbahçeli veya eski Bursalı demez, o artık Beşiktaşlı olmuştur. CHP’ye yeni katılanlara da, eski AKP’li, ANAP’lı veya 2. Cumhuriyetçi vs taraftarı demek, içimize sızmış Truva atları demek doğru değildir. Bunlar artık CHP’lidir. Ve yine nasıl ki, kimse Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın sahibi değil ise, CHP de kimsenin malı değildir. Bu bir 4x4 bayrak yarışıdır, bayrağı alanın tüm gücüyle takım için çalışması gerekir.

“Eğer biz bu ülkenin çimentosu, geleceği, umudu isek, bir gün bu olup bitenin hesabını soracak isek, bize geçmişi ne olursa olsun bu gün yeni gelmiş olanlara da, ömrünü vermiş olanlara da ihtiyacımız vardır. Ben yıllarımı verdim, sen yeni geldin diyorsak, belki yeni gelenler bu yüzden partili olamıyorlar” diyerek, kucaklaşmayı ve paylaşmayı önermektedir.

Ve en çok beğendiğim cümlesi ise, “Nasıl ki ülkemiz tüm kültürü ile kocaman bir mozaik ise, partimiz de böyle bir mozaik olmak zorundadır” cümlesidir. Siyasi partiler bireysel spor değil bir takım oyunu, solo konser değil, uyumlu bir orkestra olmak zorundadır. Yok, bunlar önemli değil ben kaptan olacağım diyorsanız, bilin ki gemi batıyor diye de uyarıyor. Bence de Sayın Berki’nin bu tespitleri en güzel CHP tespitleri olduğu gibi, aynı zamanda en doğru çözüm önerilerini de kapsamaktadır.

Benim şahsi inancım da, iyi niyetli ve akılcı davranılırsa eskilerle yenilerden uyumlu bir takım kurulabilir. Bunun nasıl olacağını anlamak için uyumsuzluğun nedenine bakmak gerekir. Bence uyumsuzluğun temel nedeni, devlet fert ilişkilerindeki anlayış farkıdır. Ulusalcılar ülke ve insanına, devleti kuran CHP’nin geleneksel devlet odaklı bir noktasından bakmaktadır. İnsanı devletin içinde ve altında düşünmektedir. Yani devlet insanların üzerinde yükselmektedir.

Ama TC artık 1923’lerin TC’si değil, devasa güç ve ağırlıkta olup insanlar bunun altında ezilmektedir. Şimdi roller değişmiştir. Artık TC’nin insanları üstünde taşıması gerekir. Vatandaşlar TC’yi değil, TC vatandaşları koruması gerekir. 90 senedir bu ülke insanı hep TC’yi ve cumhuriyeti korumaktan kendini koruyamamaktadır. Korunan değerler de sürekli korunmak istemekte ve bu yüzden bir taraf korurken, koruyalım diyen soyulmakta ama soyan sorgulanamamaktadır.

Bu yüzden ulusalcıların, devlet, cumhuriyet, laiklik söylemlerini, halkın taşıyacağı bir yük değil, halkı üstünde taşıyacak bir taşıt olarak algılamaları gerekir. Yani söylemlerinin temel öğesi devlet veya millet değil halk ve insan olmak zorundadır.

Burada neden millet değil de halk derseniz, aslında sözlük anlamı olarak pek farklı olmasa da, uygulamada millet sözcüğünün içi boşaltılmış ve genelde neredeyse devlet anlamıyla eş bir kullanım söz konusudur. Asıl olan devlet fert ilişkisi olup, ferdi toplum içinde karambole getirmemektir. Siyaseti devlet odaklı değil, insan odaklı düşünüp, insan odaklı yapmaktır. Bu en temel ve en insani anlayış olup, burada düşünce benzerliği sağlanırsa gerisi bunun doğal sonucu olarak kendiliğinden DEMOKRASİ olarak kendini ortaya koyacaktır.

Çünkü nasıl ki, devletçi politikanın önceliği cumhuriyet ise, insan temelinde bir politikanın önceliği de demokrasidir. İnsan ve demokrasinin açılımı, sosyal ve demokrat, yani sosyal demokratlıktır. Bence CHP’de eskilerle yenilerin temel ayrımı buradadır. Devleti ve cumhuriyeti kuran CHP’nin, devlet ve cumhuriyet anlayışını terk etmesi gerekir. Ya da terk etmesine gerek bile kalmadan, çağdaş bir yorumla insan ve demokrasiyi öne alması yeterli olacaktır. Devlet-millet yerine, insan-devlet, cumhuriyet-demokrasi yerine, demokrasi-cumhuriyet demesi yeter. Bu alanda ikinci cumhuriyetçilerin donanımından hiç komplekse kapılmadan, gerekli alanlarda faydalanılmalıdır.

Komplo teorileriyle devlet ve cumhuriyetin her zaman hep tehlike içinde olduğu gösterilerek, insanları bunları korumaya çağırma dönemi bitmiştir. Bugün sadece AKP’ye oy veren %50 seçmene bile bir anket uygulansa veya bir referanduma gidilse, cumhuriyeti mi istersiniz, padişahlığı mı diye sorsanız, ezici çoğunlukla cumhuriyet diyecektir. Yani devlet ve cumhuriyet tehlikesi olmadığı gibi, TC’nin kendi vatandaşından, devlet ve cumhuriyeti korumak için dünyanın en büyük ordularından birisinin beslenmesine de gerek yoktur.

Devlet ve cumhuriyetin yerine, insan ve demokrasi anlayışını koyduğunuz anda, ulusalcılık konusunda da bir uzlaşma belirecektir. Çünkü milliyetçiliğe devlet odaklı baktığınız zaman, içinde insan ve halklar kaybolur. İnsanlarda bir devleti koruma ve savunma duygusuna neden olur. Uluslararası yarış ve kıskançlıklar çağrıştırır.

İnsan odaklı baktığınız zamansa, içinde Türkiye’nin tüm renklerini ayrı ayrı, ama bir tablo bütünlük ve uyumunda görürsünüz. İnsanın korunması, refah ve mutluluğu, insan sevgisi ön plana çıkar. Tüm dünya insan olarak görünür. Orada kimse kimseyi farklı boyut ve renklerde göremez. Bunun yerine, herkesin renk ve boyutunun, çeşit ve değişikliğinin, tabloyu en güzel ve en bütünleyici hale getirmek için, bir zenginlik olduğunu kavrarsınız.

İşte bir takım da böyle oluşur. Bir takımda herkes sol bek veya herkes santrafor olarak oynarsa orada başarılı olabilecek bir takım kurulamaz. Herkes Türkiye’nin farklı bir kesimini, farklı bir rengini partiye taşıyamazsa parti iktidar olamaz. Aslında bizde takım tutar gibi parti tutmak kabul görür de, her nedense farklı oyunculardan, uyumlu bir takım kurmak kabul görmez. Ama görmelidir. Çağdaş yönetim biçimi budur.

Bir de eskilerle yeniler arasında sistem sorunu var. Örneğin takım oyununda oyun, 4 4 2 sistemiyle mi, 4 2 4 sistemiyle mi oynanacak? Bence burada eskilerin oyun sistemi olan Kemalizm’in de, yerini Atatürkçülüğe bırakması gerekir. Atatürkçülük, her görüşteki insanların ve hatta dünyadaki herkesin kolayca buluşabileceği bir yerdir. Bu yüzden gelecek yazımda Kemalizm ve Atatürkçülüğe değineceğim.

nazmioner@mynet.com
 

Yayın Tarihi : 26 Mart 2013 Salı 18:31:33
Güncelleme :26 Mart 2013 Salı 18:36:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?